Son Dakika



Yıl 1984 olmalı. Sofya'da...

Ama galiba Eylül 1982 olmalı...

Bir uluslararası toplantıydı. Çalışma odamdan uzakta tarihi kontrol etmem olanaksız.

 Akşam yemeğimi yemiştim otelin lokantasında. Ama Sofya'da, Park Hotel

 Moskova'nın geniş lobisinde biri arkamdan İngilizce seslendi: "Hey Türk, buraya bak!"

 Baktım, seslenen Jenya (Yevgeni Yevtuşenko) idi.

 Henüz tanışmıyorduk.

 "Beni görmeden nasıl geçersin!" dedi.

Ben Fransızca cevap verdim:

“Bundan sonra görmeden geçmem!”

Gidip masasına oturdum.

“Senin adın nasıl söyleniyor, Vladmir gibi mi?”

“Aynen öyle: Öz-de-mir.”

“Ben de Jenya. Votka sever misin?”

“Severim.”

“İçelim mi?”

“İçelim.”

“Senin odanda var mı?”

“Yok!”

“O zaman benim odaya gidelim.”

Odasının kapısını açarken yan odadan Andrey Voznezenski çıktı.

“Demek birbirinizi nihayet buldunuz. Merak ediyordum” dedi.

“Bana Nazım'ın bir vasiyeti var. Mutlaka İstanbul'u görmeliyim. Beni mutlaka Türkiye'ye davet ettirmelisin.”

“Bakalım.”

“Bakalımla olmaz! Mutlaka! Sen Nazım'ı sevmez misin? Sen iste, ben seni yarın Moskova'ya götürürüm. Büyükelçilik otelin hemen karşısında. Hemen vize alırım.”

“Türkiye, Sovyetler Birliği değil, ben de Jenya değilim.”

Bir ara kapı çalındı. İki Bulgar kızı. Çok güzel. Kızlar Jenya'yı bir yere davet ettiler. O da galiba, beni de davet etmelerini istedi. Kızlar galiba beni de davet etmek istemediler. Bunun üzerine Jenya "Niet!" dedi. Kızlar gittiler.


İlk karısı Bela Ahmadulina'yı1965'in sonlarında ya da 1966'nın başlarında, Elsa Triolet'nin hazırladığı Sovyet Şiiri Antolojisi dolayısıyla Paris'te Sovyet Şairleri toplantısında görmüştüm. Hayatımda gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi. Onu sordum. "İstersen hemen sana vereyim" dedi. Galiba boşanmışlardı!

Ertesi gün de Nazım'la anılarını anlattı. Genç şairlere nasıl para yardımı yaptığını, kitaplarını yayınlatmak için desteklediğini. Beria'nın (Sovyet politikacı, Sovyet Güvenlik Sekreteri ve Sovyet Gizli Polisi şefi) Nazım'a suikast hazırlıklarını. Stalin'in en yakını olan Beria'nın amacına ulaşmadan tutuklanıp kurşuna dizilmesini. Beria'nın ölümünden sonra, Nazım'ın  şoförünün ağlayarak itirafını... Bunları daha sonra yazdı Yevgeni..

Acaba, Romantik Komünist'e[ii] yazdığı, benden de söz ettiği önsözde miydi?

Şu anda son derece yorgunum, üç gündür Paris'te koşuşturmaktan. Bu bölümü kısa keseceğim.

Birkaç gün sonra, otel resepsiyonundan biri bana bir zarf uzattı ve “Yoldaş Yevtuşenko bu zarfı size bıraktı” dedi.

Zarfı açtım. Otellerde, o yıllarda, kadınların aybaşı şeylerini koymaları için bırakılan torbanın tersine Rusca yazılmış bir mektuptu. Bu mektup şimdi çerçeveli olarak benim odamda durmakta.

Mektupta bana söylediklerini tekrarlıyor ve kendisini mutlaka Türkiye'ye davet ettirmemi istiyordu.

Yevgeni Yevtuşenki Özdemir İnce TÜYAP-1985

 Türkiye’ye dönüşte TÜYAP sorumlusu Demirtaş Ceyhun'la konuştum. Pek sevindi. Hemen "Olur!" dedi. Daha önce Yevtuşenko kadar ünlü bir yazar gelmemişti, o zamanlar The Marmara otelinin büyükçe bir salonunda yapılan TÜYAP  Kitap Fuarı'na.

Jenya'ya hemen durumu yazdım ve belki bir kitabını yayınlatacağımı ekledim.

O güne kadar sadece Ülkü Tamer'in  Babi Yar çevirisi vardı.  Ama ünlü ve destansı şiiri Zima Kavşağı'nı Ülker'e çevirtip Salim Amca (Şengil)'nın dergisi DOST'ta yayınlamıştım. Ülker, Andrey Voznesensky'nin Oza'sını da çevirmişti. Dost'ta yayınlanmıştı. Ben de o sıralar yani 60'larda, Savaş ve Barış, Duruşma[iii] gibi destansı uzun şiirler yazıyordum.

Ülker'in Zima Kavşağı çevirisini temel alarak bir kitap yapmaya karar verdim. Ülker ve Yusuf Eradam yeni şiirler çevirdiler. Başka çevirmenler de var mıydı? Aradan 32 yıl geçmiş. Kitaba bakmam da olanaksız. Sonuçta epeyce kalın bir kitap oldu. Rahmetli Erhan Köksel'in Kuzey Yayınevi'de yayınlandı. Birinci baskı fuardan hemen önce birkaç gün içinde bitti.

Yevtuşenko'yu ikinci baskı karşıladı.

Fuar ve onun devamında Ankara, Yenya ve benim için tam anlamıyla bir şenlikti.  Büyük Ankara otelini pek sevmişti. Toplantılardan sonra Mülkiyeliler'de ve Büyük Ankara otelinin barında içiyorduk. Sabahları eski Körfez Lokantası'nın karşısındaki Rumeli İşkembecisi'ne gidiyor, midemize çorba - votka cilası çekiyorduk. Ülker o sıralar bugünkü kadar içmeme kızmıyordu.

Dünyanın tanıdığı, stadyumlarda binlerce insanın karşısında şiir okuyan dünyanın ilk ve tek pop-star-şairi çok yalnızdı, çok!

Birbirimize güveniyorduk. Ankara'dan ayrılmadan bizim evi görmek ve Türk yemeği yemek istedi. Kimseyi davet etmememi rica etti.

O sırada Hacettepe Tıpta okuyan oğlumuz Tanbey de bizimleydi. Onunla uzun uzun konuştu. Yemeğin sonunda ağlamaya başladı ve "Benim böyle mutlu bir aile hayatım olmadı!" dedi. Ona hep birlikte sarıldık. Yemekten sonra benim çalışma odama geçtik. Duvarda Nazım'ın Paris'te, Saint Michel'de, Seine kıyısında çekilmiş o müthiş portresini[iv] gördü.

Benden istemeden, yerinden alıp Jenya'ya verdim.

Türkiye'den çok mutlu ayrıldı. Nazım'ın vasiyeti yerine gelmişti.

 

Daha sonra birkaç kez uluslararası toplantılarda karşılaştık. Daha sonra, Sovyetler'in sona ermesinden sonra, ABD'ye gittiğini, orada bir üniversitede ders verdiğini duydum. Arada sırada Rusya'dan ve ABD'den selam gönderiyordu.

Son kez, İstanbul'da, Pandora Kitabevi'nin önünde bir genç beni durdurdu. "Size Yevtuşenko'nun çok selamı var!" dedi.

ABD'de yaşadığı yeri öğrenmiştim. Gelecek yıl (2018) onu görmeye gidecektim.

Bizim yaşlarımızda gelecek uzun sürmüyor. Ama...

NOTLAR

[i] Ahmadulina Tatar bir baba ile Rus-İtalyan bir annenin tek çocuğu olarak 1937'de dünyaya geldi. 1960'ta Gorki Edebiyat Enstitüsü'nde eğitimini tamamladıktan sonra Orta Asya'yı gezdi. Yapıtlarındaki ödünsüz bireycilik yüzünden resmi eleştirilere hedef olmasına ve bazen eserlerini yayınlatmakta güçlük çekmesine karşın, sonunda Sovyet Yazarlar Birliği'ne kabul edildi. 1950'lerde evli kaldığı şair Yevgeni Yevtuşenko gibi Ahmadulina da yapıtlarını binlerce kişinin izlediği toplantılarda okudu.

Ahmadulina'nın ilk evliliği 1954'te dönemin bir başka ünlü şairi Yevgeniy Yevtuşenko ile oldu. 1960'da ikinci kocası Yuri Nagibin ile evlendi. 1971'de evlendiği Sovyet film yönetmeni Eldar Kuliev'den yine bir şair olacak olan Elizaveta Kulieva adında bir kızı oldu. 1974'te son kocası ünlü artist ve sahne tasarımcısı Boris Messerer ile evlendi.

[ii] Saime Göksu-Edward Timms, Romantik Komünist, YKY. Önsöz:Yevgeni Yevtuşenko

[iii] Kiraz Zamanı (MAY Şiir Ödülü) adlı kitabımda yayınlandılar.

[iv] Romantik Komünist'in önsözünde bundan söz eder.

Özdemir İnce (Paris, 3 Nisan 2017)
Gercekedebiyat.com


ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)