6 Şubat Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve ardından 7.6 şiddetindeki depremlerden sonra yaşadığımız kaotik ortamda öne çıkanlar jeologlar oldu.

Oysa bir binanın subasmanından çatısına oradan oturma izni verilmesine kadar tüm süreçlerden sorumlu olanlar, 'Müteahhit' ve 'Fenni mes'ül' adı altına -kabul etmek gerekir ki başarıyla!- gizlenerek pek ortada görünmeyen ve her seferinde sıvışmayı başaran resmi ya da özel kurumlarda görevli inşaat mühendisleri ve mimarlardır.  

Siyasetçiler ne kadar müdahale etmeye çalışsa da -ki özellikle yerel planda daha çok ediyorlar- son tahlilde, aslında bir mezar olarak inşa edildiği anlaşılan yapıların teknik sorumlusu hatta tüm zihinlerinde yaşayarak duygusal biçimde bile inşa etmekle yükümlü ve içine giren analarımız çocuklarımız bebeklerimiz dedelerimize buyurun rahatlıkla oturabilirsiniz izni veren meslek üyeleri, mimar ve mühendislerdir.

Bu felaketin asıl sorumlusu her ne kadar durmadan imar affı çıkaran ve bununla övünen, deprem vergilerini başka alanlara harcayan, yurttaşları depreme karşı gerektiği kadar uyarıp eğitmeyen bir sistem ve o sistemin baş papazı siyasilerse de bir o kadar belki de onlardan daha sorumlu (çünkü onlar nihayetinde adı üstünde 'siyasetçi') bu binaları böyle kağıt gibi yıkılacak biçimde depreme dayanıksız yapan, içinde oturulur ruhsatını veren mühendis ve mimarlardır.

Her ne kadar deprem, art arda ve dünyanın başka bölgelerinde örneği olmayacak düzeyde tren raylarını bile bükecek şiddetteyse de toz olmuş binaların yanında camları bile kırılmamış binaların varlığı yapı denetiminin layıkıyla yapılmadığının en bariz kanıtıdır.

rant ve rezidans

DEPREM BÖLGELERİ HARİTA YÖNETMELİĞİ

Ülkemizde “Deprem Bölgeleri Harita ve Yönetmeliği” oluşturma çalışmaları 1939 Erzincan depreminden sonra başlamıştı.

Sırasıyla 1945, 1963, 1972, 1996, ve 2019 yıllarında yürürlüğe giren haritalardan her birinin bir öncekinden daha gelişmiş olduğu, günümüze kadar vuku bulmuş büyük depremlerin yerlerine ve büyüklüklerine isabetle işaret ettiği bilim insanlarınca kabul edilerek resmi inşaat mevzuatında temel oluşturmuştur. 

YAPI DENETİMİ YASASI ve MÜHENDİS ve MİMARLAR

Yasal olarak Türkiye'nin en ücra köşesinde bile bu haritaların dikkate alınarak binaların inşa edilmesi gerektiği, 1940, 1944, 1949, 1953, 1962, 1968, 1975, 1998, 2007 ve 2019  tarihlerinde çıkarılan ve her birinin teknik yönden bir öncekine kıyasla daha yüksek bir düzeyde olduğu kabul edilerek yürürlüğe giren ve içinde "Toplam Eşdeğer Deprem Yükünün Belirlenmesi, Katlara Etkiyen Eşdeğer Deprem Yüklerinin Belirlenmesi, Binanın Hakim Doğal Titreşim Periyodunun Belirlenmesi, Eşdeğer Deprem Yükü Yönteminde Burulma Hesabı, Eşdeğer Deprem Yükü Yöntemi ile Bodrumlu Binaların Hesabı..." gibi onlarca ayrıntılı başlık olan Deprem Bölgeleri Harita Yönetmeliği'yle dikte edilmiştir.

Bütün bunlara ilaveten 1999 Yalova depreminden çıkarılan derslerle bir de 29.6.2001 yılında kabul edilen ve tamamı mimar ve inşaat mühendisinden oluşması zorunlu Yapı Denetimi Hakkında Kanun çıkarılmıştır!

Her binanın oturma izni verilmeden önce bu denetimden (imzadan!) geçmesi yasal zorunluluk haline getirilmiştir. Bu firmalar bir 'Birlik' de kurmuş ve  şu anda 12 bin mimar ve inşaat mühendisinden barındıran önemli bir kuruluş olmuştur.

Yani devlet, Japonları kıskandıracak biçimde işi sıkı tutmuş, ancak ne var ki mühendis ve mimar etiğinin yerlerde süründüğünü, 'neoliberal(!) sistemle yozlaşmış siyasetle mühendislik ve mimarlık mesleğinin ne kadar iç içe geçmiş olduğunu hesap edememiştir!

İşte kundakta bebelerimizi, yaşlılarımızı, genç kızlarımızı, analarımızı, babalarımızı ülkenin geleceğini bu meslek elemanlarına güvenerek aile sıcaklığı hayaliyle, şimdi içi kof mezar evler olduğu anlaşılan yapılarda huzurla uyumaya bıraktık.

MİMAR ve YAZAR HİKMET TEMEL AKARSU

Bütün bu sistem içinde yine de bir tek mühendis ya da mimardan bir özeleştirinin gelmesini boşuna beklerken, yazarımız mimar dostumuz Hikmet Temel Akarsu'dan bir yazara yakışır vicdanda mesaj geldi.

Gerçekedebiyat.com'da köşe yazarı da olan Türkiye'nin yaşayan en iyi yazarlarından olmasının yanında mimarlık mesleğini de unutmayan Hikmet Temel Akarsu, bir yazara yakışır temiz yüreklilik ve cesaretle gerçekleri instagram hesabından yayınladı.

Hikmet Temel Akarsu, romancı olduğu kadar onlar oyun da yazmış ve tüm oyunları Devlet Tiyatrolarınca repertuvara alınmış bir yazarımız.

Ancak bir tek 'Rant Rezidans' adlı kitabının repertuvara kabul edilmemesini, bilinçli seçim değil bir tesadüfe yoruyoruz!

Hikmet Temel Akarsu'nun paylaştığı mesaj şöyle:

"Bugünkü acılar içindeyken kimseyi incitmek eleştirmek istemem ama yaşadığımız felaketin panzehirinin jeologlarda değil mimar ve mühendislerde olduğunu belirtmek isterim. Yaşadığımız felaket uzun süreden beri gelen mimarlık mühendislik ve rant krizinin kaçınılmaz sonucudur. Konuyu kendi mesleğim olan mimarlık ve yazarlık yardımıyla ele alan sahne eserim DT repertuarına kabul edilmemiştir. Kamuoyunu uyarmak adına kitap olarak yayınladık; yine de yüzüne bakan olmadı. Gerçek mimar ve mühendislerce yapılmış yapılar depremde kolay kolay yıkılmaz. Bu acılara son vermek için bunu kabullenmeli mimarlık ve mühendislik eğitimini yetkinleştirmeli, uzun erimli düşünmeli ve imar yasalarını ciddiyetle uygulamalıyız. Başımız sağ olsun."

Hikmet Temel Akarsu

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)