Bir yazara, yapıtlarında neden daima sefaletten söz ettiği ve neden yalnızca sefaletin insanlar üzerindeki tahrip edici etkisini betimlediği ve neden hiçbir zaman insan yaşamının mutlu ve umutlu tablolarını çizmediği sorulur,

O da aşağıdaki öyküyü anlatır:

Kendini uzun zamandır iyi hissetmeyen ve bütün belirtilerin ağır bir hastalığı gösterdiği bir adam için doktor çağrılır.

Doktor kısa zamanda hastayı ve yakınlarını o teskin edip yakında iyileşeceği umudunu vermeyi başarır. Hastalığın adını belirtir ve durumu sıradan, normal, geçici olarak tanımlar. Gerekli talimatları verir. Çeşitli ilaçlar yazar ve günde birkaç kez hastayı ziyaret etmek zahmetinden kaçınmayarak evin sevgili misafiri olur.

Adamın hastalığı azar, kısa bir süre sonra parmağını oynatamayacak bir duruma gelir ve ateşten kan ter içinde kalır. Ama doktor yazdan, seyahatlerden, bir hastanın iyileşip güzel bir yaşam süreceği günlerden söz eder.

O günlerde eve, kendisi de hastanın yaşadığı şehirde tanınmış bir doktor olan, ailenin eski bir dostu gelir. Hastayı gördüğünde korkuya kapılarak, arkadaşının uzun süre yaşayamayacağını anlar. Hastayı uzun ve esaslı bir muayeneden geçirir, endişelerini yakınlarından gizlemez ve hastalığın tam nedenini söyleyecek durumda olmadığını belirtir.

Adam gerçekten de iki gün sonra öldüğünde, çaresiz anne aile dostu doktora oğlunun kurtulmasının mümkün olup olmadığını çünkü önceki doktorun söylediği hastalığın nadiren ölümle sonuçlandığını söyler. Arkadaşı bir süre düşündükten sonra "hayır o kurtarılamazdı" der. Ama dışarıya çıkınca hastanın kardeşine şunları söyler: "Kardeşiniz hemen bir cerraha havale edilseydi hala yaşıyor olacaktı ve bunu size söylüyorum. Anneniz yaşlıdır ve gerçeğe değil teselliye ihtiyacı var ama siz gençsiniz ve gerçeğe ihtiyacınız var."

Genç adam: "Peki ama neden daha önce çağırdığımız doktor onu hemen bir cerraha havale etmedi? Neden daima kardeşimin iyileşeceğinden, sağlığına kavuşacağından söz etti? İşe yaramayacakları halde neden pahalı ilaçlar yazıp, talimatlar verdi?" diye sorar.

"Pahalı ilaçların ve detaylı talimatların daima işe yaramaları gerekmez genç arkadaş, ama bir doktordan beklenmesi gereken, hastalığın doğru teşhisini yapmasıdır. Bir (o insanı iyileştirmek için gereken doğru bir teşhistir ve doğru bir teşhis için ise yalnızca iyi bir tıbbi bilgi değil, aynı zamanda hastalığın iyileşmesi için gerçek bir ilgi de gereklidir. Birinin doktor olması yetmez, hastanın yardım edebilmesi de gerekir. Her doktor hastalığın nedenini tespit edemediği sürece iyileşmeden sözeder. Ama ben hastalığın nedenini tam olarak tespit etmeden ve buna karşı etkili olacak araçları öğrenmeden ve iyileşmenin ilk belirtileri görülmeden önce hastalıktan, yalnızca hastalıktan söz ederim. Ancak ondan sonra belki de iyileşmeden söz ederim.”

"Şöyle ya da böyleydi" der yazar ve öyküyü bitirir.

Kısa, saygılı bir sessizlikten sonra şaşkın bir vaziyette, "Ama sen doktor değilsin değil mi?" diye sorar adam.

"Hayır, ama biliyorsun ben yazarım" diye cevap verir öteki. (1930)

(Çeviren Zekeriya Tiğrek, Edebiyat ve Eleştiri, N. 5 1993)

Bertolt Brecht
Gercekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)