Son Dakika



Bir haber fırlatılıp atılmışça döndü boşlukta
sonra oturdu yörüngesine dünyanın!...
Aldı onu uydu alıcıları, gerildikçe gerildi antenler elektrik yüklendi!..
Ne ki, bir armağan dedi duyan, varın haber verin anasına, döndü yağmur kuşu,
kucağında armağanı sim gümüş
göreni aldatırca parlıyor yaldızlı kutnu bir kumaşla sarılı 
bir vakti ışıyor gibiydi gökte bulutlar; düştü önüne bir evin kocaman günbatım !..
Demek tamamladı işini, dedi anası, çıktı gösterdi solgun yüzünü ,
sürdürdü kendisiyle sözünü, bir çift merak ışıtılı gözüyle,
sahandan aşağı düşürdüğü:
Demek dönüp geldi yağmur kuşum, inanayım mı?..
 
Anaydı bu sordukça sordu:
Nasıl bir türkü bu ki, Kerkük Divanı dururken
Yağmur kuşu  oluverdi adı ansızın?
Açsanıza ne durursunuz, göresim geldi kıymetli bohçasını!..
 
Hiç kimsenin aklına gelmedi; nasıl bir kuş bu kuş
hangi familyadan? Ne solucangillerden  ne de yırtıcı bir laridae
kınkanat bir evveli mi var ya da  kılıçgaga hiç mi hiç belli değil,
çullukgillerden desem o da değil, bu bizim deli poyraz mı ki acaba,
hayır olamaz; öyle dersem gider yine dağıtır sağı solu
gözler yandığında, ağaçlar nasıl meyve durur;
en iyisi vaz geçmek, varsın tükensin soyu,
üç parmaklı bıldırcıngiller familyasından olsun!
Hayır değil. İyi de peki, türü  ne  bu kuşun, hangi familyadan?
Bu kuşun türü mü İbibik? Bilmem ki hangisi bunlardan;
keten kuşu, şark bülbülü, hüthüt ya da Arap bülbülü;
ne kaldı ki geriye astropikal yağmuru? Hayır dedimse hayır;
çobanaldatandan başkası değil bu, keçisağan da demek olası!...
Hep gece aktif bir kuş,
atar atmaz bahçe kapısından adımını içeri,
bak nasıl açmış sanırsın kanadını olmuş bir cin;
cin bu durur mu yerinde, girer kılıftan kılıfa, bu kez
şair Nabiga'dan bir dize,Tedmur değil Musul sanırsın berrak taşlar ve sütunlarla kurulan,
her açmada esrik sesler çıkarır,duyar dünya ne içindir,
sen de üç, ben yedi kat diyeyim kaynar yerin altı gibi,
dizilip dizilip bozulur Lozan'dan beri
ve yeniden sivrilir tek kanat üstünde şıkırdar durur telekler!...
Bak mil mil uzaklardan gelip atılan bombalar altında şimdi!..
Hala ayakta dimdik!.. Bu kez de dokuz canlı bir dev Musul;
evimizin eşiğini sarıyorcasına barut ve kan kokusu;
işlenmeye hazır petrol, yanmaya, yakmaya!...
 
İner eyvanından aşağı kucaklar Türkmen anne,
dilinde soruyla karışmış bir türkü, bir figan:
Bu mudur bana armağanın Musulum,
yağmur kuşum benim, çöl kuşum
malım mülküm emlakım?...
 
Adil Yılmaz
GERCEKEDEBİYAT.COM

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)