Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması’nda 'Büyük Ödül' kazanmak
Mustafa Bilgin bugünkü 'karikatür pazarı' yazısında Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması’nı yazdı ve çizdi.
1990 yılında Akşehir’e Karikatürcüler Derneği’nin sergisini götürdüğümde, bir sonraki yıl ‘Büyük Ödül’ kazanarak bir kez daha gideceğim hiç aklıma gelmezdi. Fakat, sonradan aramızda hoş bir şaka konusu oldu bu: Eşime “gelecek yıl büyük ödülü kazanacağım ve bu sefer sen kolumda, birlikte gideceğiz Akşehir'e” diye söz vermiş ve ona verdiğim bu sözü güya tutmuştum... 1990 yılında, kahrolası emperyalizmin başlattığı Körfez Savaşı’na bağlı olarak, bütün iş dalları gibi çizgi film sektörü de krize girmiş, işlerimiz durmuştu. Paramızın çok az, zamanımızın çok fazla olduğu günleri yaşıyorduk. Durumumdan haberdar olan Karikatürcüler Derneği yöneticileri belki de bu yüzden “Akşehir’e Nasreddin Hoca sergisi götürür müsün?” diye sorduklarında, Hoca'nın memleketine gidecek olmanın sevinciyle, Hoca'nın diliyle yanıtlamıştım sorularını: “Parayı veren düdüğü çalar...” 10. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması’na katılan eserler arasından jürinin sergilenmeye değer bulduğu 80 kadar yerli-yabancı karikatürü, Uluslararası Akşehir Nasreddin Hoca Şenliği başlamadan galeri duvarlarına asıp sergiyi hazır hale getirecektim. Dönemin Karikatürcüler Derneği başkanı Orhan Doğu’dan fena sayılmayacak bir yolculuk harcırahı almıştım. Sonradan yolladığı teşekkür mektubunda, sergiyi çok beğendiğini duymak, çok güzel bir haber olmuştu. Fakat dünyada pek az şey Nasreddin Hoca adına yapılan bir uluslararası yarışmada ödül kazanmak kadar güzel olabilirdi… 1991 yılında, 11. Uluslararası Nasreddin Hoca Karikatür Yarışması’nda “Büyük Ödül” benim çalışmama verilmişti. Nasreddin Hocamızın yaşadığı topraklara ikinci kez, hem de yarışmanın birincisi olarak gitmek, ömrüme eşlik edecek büyük bir mutluluk oldu… Çünkü, adına uluslararası yarışma düzenlenen Nasreddin Hoca, benim için uzun zamandan beri, yeri gelince şakalarına başvurduğumuz bir fıkra kahramanı değildir artık... Anadolu topraklarının bu büyük bilgesi, Nasreddin Hoca'yı anmışken, Selçuklu tarihi uzmanlarından Prof. Dr. Mikail Bayram’a da kısaca kulak verelim derim: “Ahi Evren, Akşehir’deki Nasreddin Hoca ile aynı kişidir. Akşehir’de çok miktarda ahi mezar taşları var. Ahi Evren, Kırşehir’deki türbede metfun değil. Akşehir’deki Nasreddin Hoca’nın türbesi, Ahi Evren’in türbesidir.” AHİ EVREN KİMDİR? Yine sayın Bayram’ın uzun araştırmaları sonunda toplumla paylaştığı üzere Ahilik Teşkilatı’nın lideri bir debbağ, şifacı, nüktedan bir Türkmen kocası Ahi Evren... Moğol işgaline karşı direniş bayrağı açan bir öncü aynı zamanda... Dört başı mamur bir halk kahramanı, bir serdengeçti... Günümüzde elini sallasan hacıya, hocaya değen bu kadim topraklarda, “ciddiye alınacak” olan hocalar, Ahi Evren, nam-ı diğer Nasreddin Hoca’nın takipçisiyim diyebilen yüceliğe ulaşmış olanlardır kanımca... Mustafa Bilgin
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR