Symi'de Aşk: Bir Ege romansı / Gülnihal Kars
Hikmet Temel Akarsu'nun 'novella' dizisi romanlarından Symi'de Aşk, yürek paralayan bir yaz aşkının bu çarpıcı hikâyesi aynı zamanda “x kuşağı” insanı ile “y kuşağı” insanı arasındaki umutsuz aşkın ve teknolojinin tutsak ettiği kederli aşkların da dokunaklı öyküsüdür.
Yunan on iki adalarından Kos, Symi ve Rodos’ta geçen şövalye çağından kalma masalımsı aşk öyküsü arka planı Akdeniz mimarisi olan bir platoda geçer. Bu “Novella’ nın bu hüzünlü aşk öyküsünün kahramanları Elsa ve yazarın kendisidir. Eser, sadece buruk bir aşk öyküsünü değil aynı zamanda turistik bir duygu ve yolculukla adaların mimarisini de anlatır. Yazarın yolculuğu Bodrum’un karşısındaki Kos adasında başlar. Osmanlı eserlerini de barındıran adanın meydanındaki cami ana figür olarak kabul edilip tipik Avrupa meydanları gibi düzenlenmiştir. Romanda adeta estetiğin doruklarında bir plato anlatılır. Hipokrat’ın da bu adada yaşamış olmasının getirdiği özgünlükler, güzel plajlar, yüksek tepeliklerde kurulmuş manastırlar, gastronomik lokantalar, ada halkının hüzünlü melankolik tavırları, sarı sıcak yaz mevsiminin dirimsel atmosferi, her ülkeden kopup gelmiş turistler ve Akdeniz’in bin bir rengi ile gerçekten de masalsı bir ada ortamı oluşmuştur.
Symi adası ise on iki adalar arasında mimarisi en çarpıcı ve diğer adalara göre en özgün olanıdır. Volkanik dik tepelere yerleşmiş, dış cepheleri turuncu, sarı, boyanmış, beyaz pencere alınlıklı evleriyle bu ada mimarisi emsalsiz bir renk cümbüşünü içerir. Taş mimarisi ağırlıklı olarak sokaklarda, duvarlarda, setlerde ve merdivenlerde kendini gösterir. Ve bu taşlı sokaklar gerçek birer mimari harikadır. Her biri denize nazırdır ve içlerinde dingin yazlıkçılar yaşar. Bu insanların çoğu iş güç sahibidir ve burada az vakit geçirebilmektedirler. Belki de evlerin çoğunluğunun boş olmasından dolayı, sakinlik, dinginlik, asudelik ve sadelik ve yanı sıra yalnızlık ve duygusallık buralarda çok yoğundur. Kitabın “Intro” bölümünde anlıyoruz ki bu hüzünlü aşk öyküsünde olgun yaştaki yazar, yaşadığı “yaz aşkını” anlatıp anlatmamakta iki düşüncenin etkisinde kalarak bocalamış. Şöyle ki:
-Masalsı yaz aşkını ve bunun taşıdığı yoğun duygusallığı kendisine saklamalıydı ve insanlığı bu derin tutku hasarından kurtarmalıydı. -(Ya da) Bu çağın hazin dramını tüm karakteriyle yaşatan bu masalımsı aşk gizli kalmamalıydı ve insanlarla paylaşılmalıydı ki insanlar ‘bizar olmasın’ (s.5.) Sonunda yazar tüm çelişkili duygularıyla birlikte, büyük mutluluklar, coşku, gözyaşı ve elemi de bağrında taşıyan aşkını yayınlamaya karar veriyor… Bundan bir de umduğu medet vardır: Yazılan bu romans şişeye konularak Ege denizine salınan bir mesaj gibidir. Belki de o yaz âşık olduğu genç kadın bu novellayı okuduğunda okyanustaki şişede yüzen mesajı bulmuş gibi olacaktır. Öyle ki seven bir âşık için beklenti sonsuza kadar sürer ya da âşık kişi hep ümitlidir… Öykü Kos adasının en yüksek yerine kurulmuş, en tepesinde küçük beyaz sessiz bir manastır da bulunan gastronomik restoranlarla dolu Zia tepesinde başlar. Burada kiliselerin birinde mum yakan ve ünlü şair Aragon’un sevgilisinin ismini taşıyan Türk kızı Elsa ile karşılaşır yazar. Elsa, genç, güzel ve kendine özgü büyüsü ve seksapeli olan bir kadındır. Büyük bir GSM operatör şirketinde “uzaktan takip sistemleri” bölümünde üst düzey yöneticisidir. Adaya tatile akademisyen sevgilisiyle gelmiştir. Olgun yazar, Elsa’nın cazibesine, büyüsüne ve uçarı hallerine ilk andan itibaren tutkuyla kapılır. Daha sonra Kos’un plajlarında, tavernalarında beraberce vakit geçirirler. Fakat Elsa, Kos’tan ayrılıp habersizce Symi’ye gidip oradan onun için ev kiraladığını mesajla bildirir. Yıldırım aşkına tutulan yazar, aşkın peşinden gitmek, onun için her şeyi göze almak ve yaşamının son döneminde ruhunu kaplayan boşluğu bu aşkın iksiri ile doldurmak ister. Bedeli ne olursa olsun Elsa’nın peşinden gitmeye karar verir.
Elsa, Symi limanında onu karşılayıp onun için kiraladığı eve götürür. Akşam hep beraber tavernada buluşulur. Elsa’nın erkek arkadaşıyla gelmesi yazarı yine hüzünlere gark eder. Ertesi günü Pedi plajında beraber zaman geçirirler, yakınlaşırlar. Bunlar yaşlı yazarın genç Elsa’ya tutkusunu artırır. Bu beraberlikten sonra Elsa haber vermeden adadan ayrılır. Yazarın umutsuzca tüm plajlarda Elsa’yı araması öykünün en hüzünlü bölümüdür. Yazar, Rodos’a gittiğini düşünerek onu aramak için hızlı katamaran ile yola koyulur. Fakat teknoloji “tikky”si Elsa onu uzaktan takip sistemleri ile adım adım izlemektedir. Bu imkânsız yaz aşkına bir yerde son vermek gerektiğini düşünmektedir. Rodos’a giden gemide olduğunu bildiğini ve kendisini aramamasını söylemek için cep telefonuna mesaj gönderir. Elsa teknoloji kullanarak yazarın attığı adımları bilmekte, onu kontrol altında tutmaktadır. Yazar bu korkunç teknoloji çağında bu korkunç sevda ile ne yapacağını bilememektedir? “Elsa ben sensiz bu yaban yerlerde ağlamaz da ne yaparım?!’ mottosu ile biten büyük aşk öyküsünde bize kalan duygular nelerdir diye sorulduğunda; Ege mavisinin “mavi gam” duygusu ilk başta gelen. Bu aydınlık mavi bir duygu ama içinde yalnızlık keder ve melankoli de var. Mavi Ege bir yanıyla hedonistlerin, hırslarını yok etmiş, erimiş insanların vatandır. Diğer yanıyla da düşlerini yitirmiş, hoyrat ve derinlikli hüzünler yaşayan efkârlı insanların ülkesidir. Yazarın, zamane kızı, teknoloji “tikky”si Elsa’yı tavernada içerek unutmaya çalıştığı sırada, uzmanı olduğu uydu teknolojisi yardımıyla Elsa’nın onu bulması ve ağlayarak veda etmesi sahnesi yürek paralayıcıdır. Bu vedayla yazarın kederi ve efkârı artar, kimsenin kendisini anlamadığını düşünerek derin hüzünlere düşer. Symi’deki tavernada Elsa ve sevgilisiyle buluşmak bu hüzünlerin daha da fenasıdır. Oradan ayrılıp Symi’nin yukardaki köyüne giderek efkârlı ada insanlarıyla hoyrat bir yalnızlığı yaşamayı tercih eder. Sabaha kadar ağlayarak, yatıştıran pesimist “rebetiko” duygusunu yaşar.
“Y” kuşağın tipik temsilcisi Elsa’nın “beyhudelik” duygusunu hiç hissetmemesi, ondaki ruhsal boşluğun sebebidir. Fakat hızlı çağda, çalınan hayatları geri alanın yazar olduğunu; yazarların farkındalığını duyumsar Elsa. Onun da trajedisi budur. Şarkıdaki “Bütün isteğim anımsanmaya değer bir gün” tümcesindeki gibi yazar, hayatı boyunca özlediği, kalbindeki boşluğu, beyhudelik duygusunu yok edecek, sonu mağlubiyetle biten bu tutkulu aşkı yaşar ve onun için emek çeker ve kaybeder. Ancak sadece ve sadece küçük bir umudu bile olsa ayakta tutmak adına bu yürek burkan yaz aşkını novella olarak yazarak yayınlamaya karar verir. Bir umut; kim bilir, belki bir gün Ege denizine saldığı şişe içindeki notla eşdeğer öyküsü, bir meçhul zamanda o yaz âşık olduğu kadının eline ulaşır… Yürek paralayan bir yaz aşkının bu çarpıcı hikâyesi aynı zamanda “x kuşağı” insanı ile “y kuşağı” insanı arasındaki umutsuz aşkın ve teknolojinin tutsak ettiği kederli aşkların da dokunaklı öyküsüdür. Symi’de Aşk – Novella
Gülnihal KarsHİKMET TEMEL AKARSU'NUN SYMİ’DE AŞK ROMANININ KONUSU
Hikmet Temel Akarsu
1984 Yayınevi
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR