Azerbaycan'ın kültürel ve tarihi başkenti olarak bilinen Şuşa, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir zamanlar kaybedilen toprakların yeniden kazanılmasının sembolüdür. Bu seyahatim sırasında şehrin etkileyici doğal güzelliklerini yakından gözlemleme şansı buldum.

BAKÜ’DEN SUŞA’YA

Bakü'den Şuşa'ya kadar süren yolculuğumuzda Bakü'deki Hazar Üniversitesi'nin değerli çalışanları ve mezunlarıyla birlikteydik. Bu özel yolculukta, seyahat sorumlusu Hazar Üniversitesi'nin değerli çalışanı Zarifa Turan hoca, Prof. Dr. Hamlet İsaxanlı ve üniversite yöneticileriyle birlikteydik. Yol boyunca, şehitlerimizi, gazilerimizi andık, şiirler okuduk, şarkılar söyledik. Yolculuk eğlenceliydi.

 

Tarihi Karabağ topraklarının üzerinden geçerken, burada vatanımız için verilen mücadelenin büyüklüğünü ve bu uğurda can veren kahramanların kahramanlıklarını düşündük. Şuşa'ya doğru ilerlerken, geçmişin izleriyle dolu bu topraklarda bulunmanın onurunu ve gururunu derinden hissediyorduk. Her adımda, şehitlerimizin fedakarlıklarının ve özgürlüğümüz için verdikleri kutsal mücadelenin yankılarını duyduk. Bu kutsal topraklarda bir araya gelmiş olmanın ve yeniden kazanılan vatanımızda bulunmanın verdiği duygular, kalbimizde tarifsiz bir gurur ve minnetle yankılandı... 

Şuşa'ya ulaştığımızda ilk dikkatimi çeken şey, şehrin etkileyici konumu oldu. Dağların zirvesinde yer alan Şuşa, çevresini saran doğal manzaralarla büyüledi. Burada gökyüzüne yakın tepelerde yer alan tarihi yapılar, şehrin geçmişine ve kültürel kimliğine derinlemesine bir bakış sunuyor. 

Şehri keşfederken, Şuşa Kalei'nin tarihi duvarları arasında yürüyerek geçmişe doğru bir yolculuk yaptım; Şuşa Kalesi Şuşa'nın en simge yapılarından biridir. Kale, şehrin stratejik konumunu korumak için inşa edilmiş ve zaman içinde pek çok tarihi olaya tanıklık etmiştir. Şuşa Kalesi, ziyaretçiye tarihi duvarları, kuleleri ve manzarasıyla etkileyici bir görsel sunuyor. Bu kale, tarih boyunca stratejik önemini korumuş ve 44 gün süren Vatan Savaşı'nda Şuşa'nın kurtuluşuna ciddi katkı sağlamıştır. Şehrin işgali sırasında kale ağır hasar görmüş, ancak şehrin kurtarılmasının ardından büyük ölçüde restore edilmiştir. 

Şuşa'yı seyahat zamanı Mehmandarov'un evine gittik. Mehmandarov'un evi Şuşa'da bulunan saray tarzı tarihi bir konut kompleksidir ve 18. yüzyıl Azerbaycan sivil mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Kompleks, Mehmandarov ailesine ait olup büyük bir konut binası, küçük bir konut binası ve bir aile camisi içermektedir. Ayrıca kompleks, taş duvarlarla çevrilidir. Şuşa'nın 2020 yılında işgalcilerden kurtarılmasının ardından Mehmandarov kompleksi şimdi restore edilmektedir.

 

...Şuşa'nın sokakları tarih kokuyor; Sokaklarda dolaşırken, geleneksel Azerbaycan mimarisinin izlerini görebiliyoruz. Her köşe başında tarihi anıtlarla karşılaşmak mümkün. Şehrin merkezinde bulunan camiler, müzeler ve diğer tarihi mekanlar ise zengin bir kültürel mirası sergiliyor ve ziyaretçiye Azerbaycan'ın tarihi ve sanatsal evrimini keşfetme şansı veriyor. 

Şuşa'nın sunduğu manzaraların büyüleyiciliği ve şehrin sembolik önemi, burayı sadece bir yer değil, aynı zamanda Azerbaycan'ın tarihine, kültürüne ve ruhuna derinlemesine bir bakış sunuyor. 

Şuşa'nın yüksek tepelerinden, eşsiz Şuşa torpağının engin manzarasını seyretmek, insanı hem duygusal hem de estetik bir yolculuğa çıkarıyor. Şehirdeki Cıdır Düzü, Molla Penah Vagifin meqberesi, Panah Han'ın Sarayı, Han kızı Natava'nın Evi, Mehmandarovların Malikanesi, Gövhar Ağa Camisi gibi yerler, Şuşa'nın zengin kültürel mirasını ve tarihi derinliğini yansıtıyor.

 

İsa Pınarı'na yaptığımız ziyaret, Şuşa'nın doğal ve tarihi zenginliklerini keşfetme yolculuğu unutulmaz anlarından biri oldu. Bu sakin ve doğal güzelliklerle çevrili kaynağın serin suyu ile buluşmak, bana Şuşa'nın derin tarihini ve doğasını daha yakından hissettirdi. Şuşa'nın mistik atmosferi içinde doğanın ve tarihin iç içe geçtiği bu özel mekandan aldığım huzuru her zaman hatırlayacağım!.. 

Cıdır Düzü ziyaretimiz ise, Şuşa'nın benzersiz doğal güzelliklerini keşfetme fırsatı verdi. O geniş düzlükler, etrafını saran dağların ve gökyüzünün büyüleyici manzarasıyla adeta büyülendim. Şuşa'nın tarih ve doğa ile iç içe geçmiş atmosferinde, Cıdır Düzü'nün huzuru ve doğallığı, ruhumu derinden etkileyen unutulmaz bir deneyim sundu. 

Şuşa'da Molla Panah Vagif'in mezarını görmek büyüleyiciydi. Bu tarihi mezar, Azerbaycan edebiyatının  kudretli kalem sahiblerinden birinin huzurunda olmanın duygusal derinliğini hissetmemi sağladı. Aniden başlayan şiddetli yağmur, tarihin ve edebiyatın iç içe geçtiği bu kutsal topraklarda, duygularımızı daha da derinleştirdi. Molla Panah Vagif'in anıtı içerisinde yağmur damlalarıyla birlikte şairin şiirlerinin büyüsüyle dolup taşan bir an yaşadık; Prof. Dr. Hamlet İsaxanlı'nın sesiyle Vagif'in şiirleri, mezarın taş duvarları arasında yankılanırken, tarihin derinliklerinde bir yolculuğa çıktık.  Şuşa'nın mistik atmosferinde, bu anlamlı ziyaret bana zamanın ötesinde bir bağ kurma fırsatı verdi. Ayrıca, bu hatıra ruhumu Azerbaycan'ın kültürel mirasına daha da yaklaştırdı ve unutulmaz bir anı olarak kalbimde yer edindi.

 

SUŞA’NIN GEÇMİŞİ

Şuşa'nın tarihi yalnızca güzelliklerle değil, aynı zamanda geçmişin acı hatıralarıyla da işlenmiştir. Şehir, Ermeni işgalinin ardından büyük hasar görmüş ve bu izler hâlâ görülebilmektedir. Ermeni işgali sırasında, Şuşa'da yapılan tarihi vahşetler, şehrin kültürel mirasına ve insanlık onuruna yönelik büyük bir saldırı niteliğindeydi. Camiler, tarihi binalar ve anıtlar kasıtlı olarak tahrip edildi, birçok sivil zorla yerinden edildi ve şehir adeta bir harabeye dönüştürüldü. Ancak Azerbaycan'ın 2020 yılındaki zaferiyle Şuşa, yeniden inşa ediliyor ve kültürel mirasını koruma çabalarıyla canlanıyor. Bu zorlu süreçte, Şuşa'nın yeniden doğuşu, hem geçmişin yaralarını sarmak hem de gelecek nesillere bu önemli mirası aktarmak için atılan büyük bir adım olarak karşımıza çıkıyor. 

Şuşa'nın yeniden canlanışı, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne olan bağlılığının bir simgesidir. Bu muhteşem şehir, sadece tarihin değil, aynı zamanda doğanın da zaferidir. Tarihi derinliği ve doğal güzellikleriyle Şuşa, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunmaya devam ediyor. 

SUŞA’NIN KÜLTÜRÜ

İki günlük seyahat boyunca Şuşa'nın tarihi ve kültürel derinliğini keşfetme fırsatı bulduk. Zarifa Turan hocamızın rehberliğinde, Şuşa'nın her sokak köşesinde geçmişin yankılarını duyduk. Şehrin anıtları, camileri ve kaleleri, bize bu toprakların büyük mücadelesini ve direnişini hatırlatıyordu. 

Bu yolculuk, sadece coğrafi bir hareket değil, aynı zamanda ruhsal bir birliktelikti. Şuşa'nın mistik atmosferinde, Hazar Üniversitesi'nin öğretim üyeleri, personeli ve mezunlarıyla bir arada olmanın gücünü ve önemini bir kez daha hissettim. 

Şuşa'yı ziyaret etmek benim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağıydı. Bu şehir, tarihi ve kültürel derinliğiyle beni büyüledi ve hayran bıraktı. Her köşesinde geçmişin ve direnişin izlerini hissetmek, bu yolculuğun benim için unutulmaz kılan anlarıydı. Bu benzersiz şehirde geçirdiğim zaman, Şuşa'nın zengin ve çeşitli kimliğine olan hayranlığımı daha da pekiştirdi. 

SUŞA ve AHMET AĞAOĞLU

Ertesi gün Şuşa seyahatimiz sırasında, Hazar Üniversitesi'nin kurucusu ve ilk rektörü Prof. Dr. Hamlet İsaxanlı, "Büyük Kaygılı Adam" adlı bir seminer verdi. Ahmet Ağaoğlu'nun hayatına ve yaratıcılığına adanan bu bilimsel etkinlik, Şuşa'daki "Karabağ" otelinde gerçekleştirildi. Seminere Hazar Üniversitesi çalışanları, mezunları, eğitimciler ve gazeteciler katıldı. Prof. Dr. Hamlet İsaxanlı, "Difai" mezhebi kurucusu ve milli hareketlerin önde gelen ismi Ahmed Bey Ağaoğlu'nun Azerbaycan edebiyatı ve sosyo-politik hayatı üzerindeki etkilerini anlattı. 

SUŞA ve İLHAM ALİYEV

Şuşa'yı yeniden bize kazandıran Sayın Cumhurbaşkanımız İlham Aliyevin vizyoner politikası ve kahraman şehitlerimiz ile gazilerimizdir. Şimdi onların cesareti ve fedakarlığı, bu toprakların her bir parçasında ve her bir sokak köşesinde hissediliyor.  Cumhurbaşkanımıza ve şehitlerimize olan minnet ve şükranımızı ifade etmek için sözcükler yetersiz kalır. Onlar olmasaydı, bu anlamlı şehri bugün böyle keşfedemezdik.  

Ayrıca, Şuşa'nın yeniden kazanılması, yalnızca bizim için değil, tüm halkımız için büyük bir zafer ve onur kaynağıdır. Bu kutsal şehirde geçirdiğim her an, Cumhurbaşkanımız İlham Aliyev'in liderliğinin ve şehitlerimizin kahramanlıklarının değerini bir kez daha anlamama vesile oldu. Şuşa'nın yeniden dirilişi, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşunu simgeliyor. Karabağ'ın kurtarılmasında Türkiye'nin verdiği destek ve gösterdiği dayanışma da bu zaferin önemli bir parçasıdır. Kardeş ülkemiz Türkiye'nin siyasi ve moral desteği, mücadelemize güç katmış ve zafere ulaşmamızda büyük bir rol oynamıştır. Bu tarihi ve kültürel mirası koruyarak geleceğe taşımak, hepimizin ortak sorumluluğudur. Şehitlerimize ve gazilerimize olan minnet ve şükran duygularımızı ifade etmek için sözcükler asla yeterli olmayacak; onların anısını yaşatmak için çalışmaya devam edeceğiz. 

Şehla Aslan  (Araştırmacı Gazeteci)  Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)