Son Dakika



16. yüzyılın ikinci yarısında, III. Murat döneminde İstanbul'da Tophane sırtlarında 16.yüzyılda Takîyüddîn tarafından İstanbul'da kurulan gözlemevinin Osmanlı bilim tarihinde önemli bir yeri vardır.

Takîyüddîn, 16. yüzyıl Osmanlı biliminin en önemli bilginlerindendir. 1521 yılında Şam'da doğmuş, Mısır ve Şam'da çeşitli bilim adamlarından hadis, tefsir ve fıkıh gibi konularda dersler almıştır.

Takîyüddîn babasıyla İstanbul'a ilk gelişlerinde bazı önemli bilimsel toplantılara katılmıştı. Bu toplantılara katılanlar arasında Semerkand Gözlemevi'nin kurucularından Kutbettin Efendi ve oğlu Muhammet Efendi de bulunmaktaydı. Bu kişiler Takîyüddîn'in astronomiye meraklı olduğunu görerek onu bu mesleğe doğru yönlendirmeye gayret etmişler ve Kutbettin Efendi, Ali Kuşçu'dan devraldığı ve muhtemelen Semerkand kütüphanelerine ait olan matematik ve astronomi ile ilgili bütün kitapları kendisine teslim etmiştir (960/1553).

Böylece Takîyüddîn ilk bilgilerini buradan almış ve önemli matematik ve astronomi eserlerini inceleme fırsat bulmuştur. Takîyüddîn, ekonomik nedenlerden dolayı yargı yolunu seçip Mısır'a giderek yargıç görevinde bulunduktan sonra tekrar İstanbul'a gelmiş ve artık buradan ayrılamamıştır.

Takiyüddin el Reşid'in arkadaşlarıyla gözlemevinde çalışmasını gösteren resim

TAKIYÜDDİN VE İSTANBUL GÖZLEMEVİ'NİN KURULUŞU 

Takîyüddîn İstanbul'da bir gözlemevi kurmayı arzu etmekteydi. İstanbul'a gelir gelmez bu arzusunu gerçekleştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçti. 1571'de Müneccimbaşı Mustafa Çelebi ölünce yerine Müneccimbaşılığa (baş astrolog) atandı.

Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Takîyüddîn'i himayesi altına alan Hoca Saadettin, Takîyüddîn'in gözlemevi kurma isteği ile ilgilendiler ve onu desteklediler. Bunun üzerine Takîyüddîn, kullanılan Uluğ Bey Zîc'inin gününü doldurduğunu, günün ihtiyaçlarına uygun olmadığını ve yeni gözlemler ışığı altında yeni tablolar oluşturulmasının gerekliliğini açıklayan bir layiha hazırladı. Bu raporla birlikte Padişahın huzuruna çıkan Hoca Saadettin ve Sokullu Mehmet Paşa, III. Murad'ı Takîyüddîn'in yönetimi altında bir gözlemevi kurulması konusunda ikna ettiler ve Takîyüddîn Padişah tarafından Padişahın adıyla anılacak bir zîc hazırlamakla görevlendirildi (1575).

Takîyüddîn bu olayı şöyle ifade etmektedir:

"Ondan sonra Padişah sarayının eşiğine yüz sürüldüğünde, Mehmet Paşa, bendelerini, Padişah'ın yüce ismiyle anılacak yeni bir zîc düzenlemekle görevlendirip ulu Hakan tarafından verilen yüce emri gösterince, sözü edilen husus, mutlak bir şeref ve belki Hakk'ın mutlak bir lütfu sayılıp Mısır diyarında bulunan emlâk ile mal ve mülk kaynaklarından tamamen feragat etmeye ve Devlet adına söz konusu hizmeti gerçekleştirmeye...”

Gözlemevini kuruluş tarihi hakkında uyuşmazlıklar vardır. Atâi, Zeyl-i Şakaik -i Atâî adlı eserinde gözlemevinin kuruluş tarihini 987 (1579) olarak vermekle birlikte bu tarihin yanlış olduğu konusunda bilim tarihçileri hemfikirdirler. Çeşitli Osmanlı kaynaklarında da aynı tarih verilmektedir. Prof. Dr. Sevim Tekeli, Atâi'nin bir tarih hatası yapmış olduğundan söz etmektedir. Zira Atâi, gözlemevinin kuruluşunu Sultan Murad'ın saltanat başlarına rastladığını bildirmekte, ancak gözlemevinin kuruluşu için verdiği tarihle bu sözü birbirini tutmamaktadır.

Takiyüddin

Gerçekte gözlemevinin kuruluş tarihi bu tarihten daha eskilere gitmektedir. Onuncu Asr-ı Hicrîde İstanbul Hayatı adlı eserinde Ahmed Refik, 12 Safer 986 (20 Nisan 1578) tarihli bir fermandan bahseder. Bu ferman şöyledir:

"İstanbul kadısına hüküm ki, müteveffa Lütfullah'ın vakfı olan müneccim kitapları mahmiyey- i mezburade Mimar Sinan mahallesinin imamı ve müezzini ellerinde olduğu ilâm olunmağın alınıp rasathaneye verilmek emredüp buyurdum ki, vadıkta tehir etmeyüp müteveffay-i mezbûrun nücumuna ve ilm-i heyete ve hendeseye müteallik olan kitapları eğer mezkûrun ellerindedir ve eğer ahardadır her kimde ise getirip dahi bilfiil rasad hizmetinde bulunan Mevlânâ Takîyüddîn'e cümlesin teslim ettiresin fî 12 Safer 986."

Buradan anlaşıldığına göre, gözlemevi 1578'de faaliyette olmalıdır.

TAKÜYİDDİN'İN GÖZLEMEVİNİN YIKILIŞI

Gözlemevinin ömrü kısa sürmüş ve Ocak 1580?de yıktırılmıştır. 1577 senesinin Kasım ayında, İstanbul semalarında ünlü 1577 kuyruklu yıldızı gözlemlenmiştir. Takîyüddîn kuyruklu yıldız gözlemi vesilesiyle Sultan Murad?a ait kehanetlerde bulunmuş ve bu olayı iyi haberler müjdeleyicisi olarak yorumlayarak İranlılara karşı Türk kuvvetlerinin başarılı olacağını söylemiştir.

Takiyüddin

Ancak, bu gözlemin ardından İstanbul'da 1578'de bir veba salgını baş göstermiştir.

Veba salgınıyla birlikte gözlemevine karşı olumsuz bir tavır oluşmaya başlamış ve saraydakiler bu fırsattan yararlanarak, bir gözlemevinin kurulduğu her yerde felâketlerin birbirini kovaladığını, Uluğ Bey'in ölümünü de örnek göstererek kanıtlamaya çalışmışlardır. Devrin Şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi Padişah'a bir rapor sunmuş ve bu raporunda gözlem yapmanın uğursuz, feleklerin esrar perdesine küstahça öğrenmeye cüret edenin akıbetinin mahrum olduğunu, ve eğer bir memlekette zîc hazırlanacak olursa o memleket mamur iken harap ve devletin binaları deprem ile toprak olacağını bildirmiştir. Bunun üzerine Kaptan-ı Deryâ Kılıç Ali Paşa'ya bir Hatt-ı Hümayun gönderilmiş, Kılıç Ali Paşa Güneş'in gölgesinin yüksekliği ve yıldızların gözlemlenmesi için hazırlanan halatı kesmiş, derin kuyuyu taş ile doldurmuş ve gözlemevini yıkmıştır.

Muhtemelen Takîyüddîn, Hoca Saadettin Efendi sayesinde hayatını kurtarmış ve iki sene sonra da vefat etmiştir.

"Tarih-i Ebu'l -Faruk"ta gözlemevinin yıkılışı şu şekilde aktarılmaktadır:

"Biraz evvel kuyruklu yıldız çıkmış idi. 986?da (1578) vebâ zuhur etti. Pek çok adam kırıldı. Mihrimah Sultan, Şeyhülislam Hamid Efendi ve Piyâle Paşa bunların meyanında idi. Halkta şikayet çoğaldı. Saraydaki mühtediler bundan istifade ettiler. Hoca Saadettin Efendi'nin delaleti ile Tophâne'de bir rasathane kurulmuş idi. Padişahın da nücuma meyl ve merakı vardı. Gündüz bile ecram-ı semaviyenin seyrinde medar olmak üzere derin kuyu içine aletler yerleştirilmiş idi. İlm-i nücuma vukufda teferrüd eden Takîyüddîn Efendi'yi Mısır'dan celb ettiler. 3000 altın senevi tahsisat ile rasathaneye müdür oldu. Bir Yahudi müneccimini de muavin verdiler. Mühtediler bu rasathaneyi vesile-i tezvir ittihaz ettiler. Her nerede böyle bir rasathane inşa olundu ise neticesinde felaket vaki olduğunu güya emsâl -i tarihiyye ile ispat etmeye kalkıştılar. Kuyruklu yıldızın, vebânın bunun mukaddimatı olduğunu iddia ettiler.

Padişah korktu. Rasathanenin yıkılıp mahvedilmesini emretti. Rasathane Saadettin Efendi ile padişahın arzu ve tensibleri semeresi idi. Aleyhinde sarayda çevrilen entrikaya hedef dahi Saadettin Saadettin Efendi idi. Çünkü bu ağalar ile kalfalar, belki daha büyük harem-i hüma yun erkânı Saadettin Hoca'nın padişah üzerinde icra ettiği nüfuzu çekemiyorlardı. Lakin Saadettin Hoca?nın aleyhinde çevrilen bu dolap dahi akibet Sokullu'nun aleyhine döndü..."

Takiyüddin

 TÜRK BİLİM ADAMI TAKÜYİDDİN EL RAŞİD KİMDİR? TAKİYÜDDİN'İN HAYATI

4 Ramazan 932 (14 Haziran 1526) tarihinde Şam Dımaşk’ta Türk kökenli bir aile içinde dünyaya geldi.

Nev‘îzâde Atâî yanlış olarak 927’de (1521) Kahire’de doğduğunu söyler ve bu bilgi daha sonra bazı araştırmacılar tarafından tekrarlanır. Eserlerinde isim zinciri Ebû Bekir Takıyyüddin Muhammed b. Zeynüddin Ma‘rûf b. Ahmed er-Râsıd ed-Dımaşki şeklindedir.

Takıyyüddin’in bazı kitaplarında verilen tam isim zincirinin dokuz ve onuncu sırasında yer alan Mengü Bars ve Humâr Tegin adlı ataları Nûreddin Mahmud Zengî ve Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin kumandanlarındandı.

Babasının ve kendisinin taşıdığı Sahyûnî nisbesi de Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Mengü Bars’a verdiği Lazkiye yakınlarındaki Sahyûn (Sıhyevn) Kalesi’yle ilgilidir. Takıyyüddin ilk eğitimini, Necmeddin el-Gazzî’nin Dımaşk’ta müderrislik yaptığını ve 971’de (1564) Üsküdar’da öldüğünü söylediği (el-Kevâkibü’s-sâ?ire, III, 207-210) babası Kadı Zeynüddin Ma‘rûf Efendi’den aldı. Kutbüddin İbn Sultân, Kemâleddin İbn Hamza, Şemseddin İbn Tolun, Takıyyüddin Ebû Bekir b. Muhammed el-Belâtunusî, Takıyyüddin Ebû Bekir b. Muhammed el-Karî, Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed el-Gazzî ve Muhammed b. Muhammed İbn Mağûş Dımaşk’ta ders gördüğü diğer hocalarıdır.

Ailesinin 957 (1550) yılı civarında İstanbul’a gitmesi üzerine öğrenimini orada Çivizâde Mehmed Efendi, Ebüssuûd Efendi, Kutbüddinzâde Mehmed Efendi ve Saçlı Emîr’in yanında tamamladı.

Takiyüddin

Bilgi birikiminin artmasını ve özellikle astronomi ve matematik konularında derinleşmesini sağlayan bu öğrenim sürecinden sonra Mısır’a giderek Kahire’de Şeyhûniyye ve Sargatmışıyye medreselerinde müderrislik yaptı.

Ardından İstanbul’a geldi ve Sadrazam Semiz Ali Paşa zamanında Edirnekapı Medresesi’ne müderris tayin edildi. Ancak bir süre sonra ailevî sebeplerle Kahire’ye döndü ve orada müderrislik görevini sürdürdü. Bu arada Mısır kadılığına getirilen Çivizâde Mehmed Efendi’ye vekâlet etti.

Mısır kadılığına tayin edilen Kazasker Molla Abdülkerim Çelebi ile babası Kutbüddin Efendi’nin teşvikleriyle astronomi ve matematik üzerinde yoğunlaştı.

Takıyyüddin, bilimsel kişiliğinin oluşumunu derinden etkilediği anlaşılan Abdülkerim Çelebi’ye büyük saygı beslemiş ve optik hakkındaki kitabını ona ithaf etmiştir.

Matematik ve astronomi araştırmalarını en ileri düzeye ulaştırdığı sırada tekrar İstanbul’a gelen (978/1570) ve bir yıl sonra II. Selim tarafından müneccimbaşılığa tayin edilen Takıyyüddin, Galata Kulesi’nde gözlem çalışmalarına başladı ve birkaç yıl süren bu çalışmalarını 985 (1577) yılından itibaren III. Murad’ın izniyle Tophane sırtlarında kurduğu rasathânede sürdürdü. Burada ayrıca bir kütüphane oluşturdu.

Ancak bir yandan siyasal bağlantıları, bir yandan yakın dostluklar kurduğu devlet adamlarının arasındaki çekişmeler onu ve rasathâneyi hedef alan bir yıpratma kampanyasının başlatılmasına yol açtı.

Siyasî çekişmelere dinî bir zemin hazırlamakta gecikmeyen Şeyhülislâm Kadızâde Ahmed Şemseddin Efendi’nin, “Rasathâneler bulundukları ülkeleri felâkete sürükler” şeklindeki fetvası yüzünden Osmanlı Devleti tarihindeki tek gözlemevi olan ve Türk bilim tarihinde büyük önem taşıyan İstanbul Rasathânesi, 4 Zilhicce 987 (22 Ocak 1580) tarihli bir hatt-ı hümâyunla içindeki aletlerle birlikte tahrip edildi.

Bu olaydan derin üzüntü duyarak köşesine çekilen Takıyyüddin İstanbul’da vefat etti.

Takiyüddin

TAKÜYİDDİN'İN BİLİMSEL ÇALIŞMALARI

Osmanlı döneminde yetişen çok yönlü bilim ve düşünce adamlarından biri ve XVI. yüzyıl Osmanlı ilminin en seçkin temsilcisi olan Takıyyüddin matematik, astronomi, fizik, optik, mekanik ve tıp konularında çeşitli eserler kaleme almıştır.

TAKÜYİDDİN'İN RASATHANESİ

Onun çalışmalarına bakıldığında asıl ilgisinin astronomiye olduğu, bilimsel etkinliklerini bu ilginin belirlediği ve eserlerinin yaklaşık üçte birinin bu konuya ayrıldığı görülür.

Özellikle gözlemlerinden elde ettiği verilere dayanarak yaptığı hesaplamaları ayın, yerin ve diğer gezegenlerin hareketlerindeki düzensizlikleri günümüz değerlerine yakın ölçülerde açıklaması onun bu konudaki bilgisini göstermektedir.

Takıyyüddin, eski zîclerin artık ihtiyacı karşılayamadığını, yeni gözlemlere gerek olduğunu belirterek daha önce İslâm dünyasında yürütülen astronomi çalışmalarının Osmanlı Devleti’nde de sürdürülebilmesi için bir gözlemevi kurulmasını zorunlu gördüğünü bildirince III. Murad, Vezîriâzâm Sokullu Mehmed Paşa ile Hoca Sâdeddin Efendi’yi ona yardımcı olmakla görevlendirmiştir.

Bazılarını Takıyyüddin’in icat ettiği, dönemin en mükemmel gözlem aletleriyle donatılan İstanbul Rasathânesi, kısa ömrüne rağmen Tycho Brahe’nin (ö. 1601) kurduğu Uranienborg Gözlemevi’yle boy ölçüşecek nitelikteydi.

TAKIYÜDDİN TRİGONOMETRİ

Takıyyüddin’in diğer önemli araştırma alanı trigonometridir. XVI. yüzyılın ünlü astronomu Copernicus’in sinüs terimini kullanmamasına rağmen sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz ettiği bilinmektedir.

Takıyyüddin ise bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış, ayrıca birer derecelik aralıklarla 1°’den 90°’ye kadar hesaplanmış sinüs ve tanjant tabloları hazırlamıştır.

Aritmetik alanında kendine özgü pratik bir rakamlama sistemi geliştirerek altmışlı kesirlerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamış, böylece ondalık kesirlerin Batı’da bunu ilk kullanan Simon Stevin’den (ö. 1620) önce Doğu’da bilindiğini ortaya koymuştur. Ancak onun tam sayılarla ondalık kesirleri birbirinden ayırmak için kesir simgesi (,) kullanmadığı ve ondalık kesir hânelerini sözel biçimde ifade ettiği görülmektedir.

CEBİR

Bu arada cebir konularına da girmiş ve ikinci dereceden denklemleri aritmetik yoluyla çözmüştür.

TAKIYÜDDİN OPTİK ÇALIŞMALARI

Takıyyüddin optik alanında da büyük başarı göstermiş ve İslâm dünyasında yaklaşık sekiz yüzyıl önce başlatılmış olan optik çalışmalarının sonucunda ulaşılan argüman ve problemleri nedensel ve matematiksel bağlamda tekrar değerlendirip yeni yaptığı deneylerle desteklemiştir.

Takiyüddin

Onun ayrıca ilk defa ışığın küresel yayılımını anlattığı, yine ilk defa Batı’da bilinmesinden önce -adını vermeden- teleskoptan söz ettiği ve yaptığı bir aleti, “uzakta bulunmaları sebebiyle görülemeyen şeyleri gösterebilen bir billûr (mercek)” şeklinde tanımladığı yazdığı optik kitabından öğrenilmektedir.

Osmanlılar’ın yetiştirdiği en önemli mühendis kabul edilen Takıyyüddin mekanik saatler, kaldıraçlar ve göllerden, ırmaklardan, kuyulardan su çekmekte kullanılan -büyük ölçüde Benî Mûsâ ve İsmâil b. Rezzâz el-Cezerî’nin aletlerine benzeyen- çeşitli araç gereçler tasarlamış ve bunları bir eserinde ayrıntılarıyla açıklamıştır.

Onun cep, duvar, masa ve astronomik gözlem saatlerini anlattığı kitap Batı dünyası dahil o yüzyılda konuyla ilgili en kapsamlı eserdir. Bir gözlem aracı diye bahsettiği saatlerinin en önemli özelliği dakikanın yanında saniyeyi de gösterebilmesidir.

Batı’da saniyeyi gösteren saatlerin yapılmasının ve Brahe’nin gözlemevinde kullanılmasının İstanbul’daki rasathânenin kullanımından sonraya rastlaması Takıyyüddin’in çalışmasını daha değerli hale getirmektedir.

Eserleri. 1. Sidretü müntehe’l-efkâr fî melekûti’l-feleki’d-devvâr (ez-Zîcü’ş-şehinşâhî). Uluğ Bey zîcinin eksiklerini tamamlamak ve yanlışlarını düzeltmek amacıyla yazılan eserde Galata Kulesi ile müellifin rasathânede gerçekleştirdiği gözlemler ve yaptığı aletler hakkında da bilgi verilir.

2. Rey?ânetü’r-rû? fî resmi’s-sâ?at ?alâ müsteve’s-sü?û?. Güneş saatlerine dair olan ve Ömer b. Muhammed el-Fâriskûrî (ö. 1018/1610) tarafından Nef?u’l-füyû? bi-şer?i Rey?âneti’r-rû? adıyla şerhedilen eseri adı bilinmeyen bir müellif XVII. yüzyılın başlarında Türkçe’ye çevirmiştir.

3. Cerîdetü’d-dürer ve ?arîdetü’l-fiker. İlk defa ondalık kesirlere dayanarak hazırlanmış tabloları içeren küçük bir zîc olup bugün de kullanılabilecek niteliktedir. Remzi Demir eseri doktora tezinde incelemiş (1991, AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), daha sonra bu çalışmasını zîcin Türkçe tercümesiyle birlikte neşretmiştir (Takiyyüddîn’de Matematik ve Astronomi, Ankara 2000).

4. ed-Dürrü (el-eİ?dü)’n-na?îm fî reshîli’t-ta?vîm. Uluğ Bey zîcinden takvim çıkarma yöntemlerini göstermektedir.

5. De?a?i?u i?tilâfi’l-uf?ayn (Risâle fi’l-i?tilâf beyne’l-muva??ıtîn bi-ma?rûseti’l-?ahire fî zab?i ?avseyi’n-nehâr ve’l-leyl ve dâ?ireti’l-fecri ve’ş-şafa?).

6. es-Simârü’l-yâni?a min ?u?ûfi’l-âleti’l-câmi?a. İbnü’ş-Şâtır’ın küresel (sferik) usturlabının kullanımına dair el-Eşi??atü’l-lâmi?a fi’l-?amel bi’l-âleti’l-câmi?a adlı eseri üzerine bir ta‘liktir.

7. ed-Düstûrü’r-racî? li-?avâ?idi’t-tas?î?. Hoca Sâdeddin Efendi’ye ithaf edilen eser kürelerin düzlem haline getirilmesi hakkındadır.

8. Âlât-ı Ra?adiyye li-Zîci’ş-şehinşâhiyye. İstanbul Rasathânesi’ndeki aletlerin nasıl kullanılacağını anlatan ve şekillerini ihtiva eden bir çalışmadır. Eser Sevim Tekeli tarafından yayımlanmıştır (“Meçhul Bir Yazarın İstanbul Rasathanesinin Tasvirini Veren ‘Âlât-ı Rasadiye Li Zic-i Şehinşahiye’ Adlı Makalesi”, Araştırma, I [Ankara 1963], s. 71-122).

9. Fevâ?id fi’sti?râci mın?ı?ati’l-kürreti ve ma?rifeti’l-ceyb.

10. el-Mizveletü’ş-şimâliyye bi-fazli dâ?iri ufu?i Kostantîniyye.

11. Risâle fi’l-?amel bi-rub?i’d-düstûr. Müellif bu eserine şerh yazmıştır.

12. Risâle fî ma?rifeti’l-uf?i’l-?adîs_.

13. Risâle fî ev?ati’l-?ibâdât.

14. el-Kevâkibü’d-dürriyye fî vaz?i’l-benkâmâti’d-devriyye. Mekanik saatlerin yapımına dair önemli bir çalışmadır (Arapça metin, Türkçe ve İngilizce trc. Sevim Tekeli, 16’ıncı Asırda Osmanlılarda Saat ve Takîyüddîn’in “Mekanik Saat Konstrüksüyonuna Dair En Parlak Yıldızlar” Adlı Eseri, Ankara 1966; nşr. Ahmed Yûsuf el-Hasan, Halep 1976).

15. e?-?uru?u’s-seniyye fi’l-âlâti’r-rû?âniyye. Saatler, kaldıraçlar, pompa ve tulumba gibi aletler hakkında olan bu eser önce Ahmed Yûsuf el-Hasan tarafından neşredilmiş (Ta?ıyyüddîn ve’l-hendesetü’l-mîkânîkiyyeti’l-?Arabiyye: Ma?a Kitâbi’?-?uru?i’s-seniyye fi’l-âlâti’r-rû?âniyye, Halep 1976), daha sonra Münâ Sancaktar Şa‘rânî eseri geniş birer incelemeyle birlikte tıpkıbasım halinde yayımlamıştır (Dirâse ta?lîliyye li-ma??û?i’?-?uru?ı’s-seniyye fi’l-âlâti’r-rû?âniyye, Küveyt 2000).

16. Nevru ?adî?ati’l-eb?âr ve nûru ?a?i?ati’l-en?âr. İbnü’l-Heysem ve Kemâleddin el-Fârisî’nin çalışmalarını açıklamak ve geliştirmek amacıyla kaleme alınmış bir optik kitabıdır. Müellifin Kazasker Molla Abdülkerim Çelebi’ye ithaf ettiği eser üzerine Hüseyin Gazi Topdemir doktora çalışması yapmış ve metni Türkçe tercümesiyle birlikte yayımlamıştır (Takîyüddîn’in Optik Kitabı, Ankara 1999).

17. Bugyetü’?-?ullâb min ?ilmi’l-?isâb. Osmanlılar’da kullanılan hesâb-ı Hindî ve hesâb-ı sittînî üzerinedir; eserde ondalık kesirlere de yer verilmiştir.

18. Kitâbü’n-Nisebi’l-müteşâkile fi’l-cebr ve’l-mu?abele.

19. Risâle fî ?ameli’l-mîzâni’?-?abî?î elle?î yu?lemu bihî mâ fi’l-cismi’l-mürekkeb min ma?deneyn mu?telifeyn. Archimedes terazisi hakkındadır.

20. el-Me?âbi?u’l-mu?hire fî ?ilmi’l-bezdere. Av kuşları ile bunların terbiye ve tedavisinden bahseder.

21. Şer?u’l-ebyâti’t-tis? fi’sti?râci’t-tevârî?i’l-meşhûre. Müellifin hicrî tarihle diğer tarihlerin birbirinden nasıl çıkarılacağına dair daha önce yazdığı dokuz beytin şerhidir.

22. Tercümânü’l-e?ıbbâ? ve lisânü’l-elibbâ? (eserlerinin yazma nüshaları için bk. İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü, I, 202-217; Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, I, 84-87; Osmanlı Tabii ve Tatbiki Bilimler, I, 40-44; Şeşen, Fihrisü Ma??û?ât, s. 153).


BİBLİYOGRAFYA

Atâî, Zeyl-i Şekaik, s. 286-287.

Gazzî, el-Kevâkibü’s-sâ?ire, II, 16; III, 207-210.

Hafâcî, Rey?ânetü’l-elibbâ, I, 151-153.

Sicill-i Osmânî, II, 52.

Sevim Tekeli, Nasirüddin, Takiyüddin ve Tycho Brahe’nin Rasat Aletlerinin Mukayesesi, Ankara 1958.

a.mlf., “İstanbul Rasathanesinin Araçları”, Araştırma, XI, Ankara 1979, s. 29-44.

A. Süheyl Ünver, İstanbul Rasathanesi, Ankara 1969.

Şeşen, Fihrisü ma??û?âti’?-?ıbbi’l-İslâmî, s. 153.

a.mlf., “Meşhur Osmanlı Astronomu Takiyüddin el-Râsıd’ın Soyu Üzerine”, Erdem, IV/10, Ankara 1988, s. 165-180.

Ekmeleddin İhsanoğlu v.dğr., Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, İstanbul 1997, I, 199-217.

a.mlf. v.dğr., Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, İstanbul 1999, I, 83-87.

a.mlf. v.dğr., Osmanlı Tabii ve Tatbiki Bilimler Literatürü, İstanbul 2006, I, 39-44.

Remzi Demir, Takiyüddîn’de Matematik ve Astronomi, Ankara 2000.

a.mlf., “Takiyüddin ibn Maruf’un Ondalık Kesirleri Trigonometri ve Astronomiye Uyarlaması”, AÜİFD, XL (1999), s. 403-424.

Yavuz Unat, “Takîyüddîn ve İstanbul Gözlemevi”, Türkler (nşr. Hasan Celâl Güzel v.dğr.), Ankara 2002, XI, 277-288.

a.mlf., “Türk Teknoloji Tarihinden İki Örnek: Cezerî ve Takîyüddîn”, 1. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri (15-17 Kasım 2001): Türk Teknoloji Tarihi (nşr. Emre Dölen – Mustafa Kaçar), İstanbul 2003, s. 75-79.

Melek Dosay, “Takîyüddîn’in Cebir Risalesi”, TTK Belleten, LXI/231 (1997), s. 301-319.

D. A. King, “Ta?i al-Din”, EI2 (İng.), X, 132-133.

Hamîd Rızâ Giyâhî Yezdî, “Ta?ıyyüddîn-i Râ?ıd”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1382/2003, VII, 876-880.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul'da basılan 39. cildinde, 454-456 numaralı sayfalarda yer almıştır.

Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)