Sen gittin,

diyorlar

yukarılarda bir dünyaya.

Sonsuzlaşma-

Uçuyorsun,

parıldayan yıldızlara çarparak.

Ne borç var artık bize,

içki ne de

 

Ayılma.

Hayır, Yesenin,

oh

çekmek değil benim istediğim.

Görüyorum ben

kesik bileklerinle sendeleyişini

Ve alayla değil

acıyla

düğümleniyor yüreğim.

Görüyorum

bir kemik çuvalı gibi

yere atışını gövdeni.

-Dur! diyorum.

Bırak !

Delirdin mi sen?

Sürer mi ölümü

hiç insan

tebeşir tozu gibi

yanaklarına?

 

Sen ki çok daha

iyi verirdin ölüme

ağzının payını herkesten.

Yeryüzünde başka

kimsede olmayan

o efece konuşmanla.

Niçin?

Nedeni ne?

Donup kalıyorum şaşkınlıktan.

Homurdanıyor eleştirmenler:

-Bizce,bunun asıl nedeni

Şu...

ya da bu...

ama daha çok,

kopmak toplumdan,

Çok fazla bira

ya da şarapla kafayı çekmesi.

Başka deyişle

satsaydın

bohemleri

işçi sınıfına, diyorlar.

Sınıf bilincin olsaydı,

bak, bu gelmezdi başına.

Oysa işçiler de

kvastan sert içkilerle

kafayı çekiyorlar.

O sınıf da içerek

güzelce sıçıyor kendi ağzına.

Başka deyişle

Parti'den biri

denetleseydi seni

Sağlansaydı böylece

asıl önemi

içeriğe vermen.

Yazardın o zaman

her gün

o dizelerin

yüzlercesini

Uzun uzun

ve sıkıcı

Doronin de gördüğümüz türden

Ama bence

böylesi bir deliliğin içine düşseydin

Sen çok daha önce

son verirdin

yaşamına.

Votkadan gitmek daha iyidir

inan bana

Böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.

Hiçbir zaman söyleyemeyecekler

nedenini bize

seni yitirişimizin.

Şuracıkta duran

çakı mı, yoksa ip mi?

Ama bulunsaydı

mürekkebi, elbette

Angelleterre otelinin

damarlarını kesmen

ve ölüp gitmen

gerekmezdi.

Sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:

bir daha, bir daha !

Neredeyse bir yığın insan

zıvanadan çıkıp

öldürdü kendini.

Neden çoğaltmalı

intiharları

böyle sayıca?

Daha kolay değil mi

mürekkeple doldurmak

oteldeki şişeleri!

Sonsuza dek

kilitlendi artık dilin

arkasında dişlerinin.

Benim bu bilmecemsi sözlerim

yersiz

bir bilgiçlik sayılmamalı

Halkımız,

yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,

Yitirdi ölümünle

yansılı sesler üreten

en güçlü çırağını.

Ve o herifler tayışıp duruyorlar

ölü şiir döküntülerini

Geçmiş,

gömülmüş ölülerden

hemen hiçbir yeniliği olmayan.

Üstüste yığıyorlar

tatsız uyaklarını

mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.

Onurlandırmak için oğlunu

Esin Peri'sinin bile

işine yaramayacak olan.

Sana yaraşacak

bir anıt henüz dökülmedi

Hani nerde o anıt,

döğülmüş tunçtan

ya da yontulmuş mermerden?

Oysa çoktan doldurdular

yığın yığın

parmaklarının dibini

Çöplerle,

adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.

Adın

hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.

Sözcüklerini

geveleyip duruyor Sobinov ağzında

Kıvrılıp oturmuş da

altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-

"Hiçbir şey söyleme,

ah dostum,

içini de çek-me ne olursun."

Ah,

sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,

Şu Leonid Lohengrinski'yi,

baş belası, tanrının!

Ortalığı kimbilir

nasıl da ayağa kaldırırdın:

"izin veremem

şiirsel gargaralarına

anıran eşşeklerin!"-

Sağır ederdin kulaklarını

üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,

Yazdıklarının hepsini

kıçlarına sokmalarını söylerdin.

Harcardın bozuk para gibi

o yeteneksiz heriflerin hepsini,

Doldururdun

smokin ceketlerinin

kara yelkenlerini,

Öyle ki savrulurdu

sağa sola

Kogan gibileri,

Süngüleyerek

sivri bıyıklarıyla

gelip geçenleri.

Oysa bu arada

sayısı hiç de azalmadı

bu serserilerin.

Çok zorlu bir iş

onları sayıca geride bırakmak.

Yaşam

yepyeni bir biçimde

yeniden kurulacak.

İşte o zaman

yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.

Böyle bir çağda

ağırlaşıyor sorunları

kalemin,

iyi ama, gösterin bana

sizi ey zavallı

hortlaklar sürüsü, hadi

Nerede görülmüştür

ve ne zaman

yüce bir kişinin,

Dikenli yolları bırakıp da

gül bahçelerini seçtiği?

Sözcükler

yönlendirir

insanoğlunun güçlerini.

Yürüyün!

Arkamızda

zaman patlasın

bir mayın gibi.

Bizim geçmişe sunacağımız

yanlızca

bukleleri

Rüzgarda

geriye savrulan saçlarımızın.

Eğlenceye ayrılacak yeri yok

gezegenimizin.

Yarınlardan

koparıp

almalıdır mutluluğu

insan.

Şu yaşamda

en kolay iştir ölmek

Asıl güç olan

yeni bir yaşama

başlamak.

(1926)

 

Vladimir Mayakovski

Çeviri: Yurdanur Salman

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)