Özge Mumcu "Arabanın enkazı"nı yazıyor....
06 YR 245 plakalı araba, "mirasçılarına teslim!" edilecekmiş
Cumhuriyet gazetesi yazarları Uğur Mumcu, Prof. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok’un öldürülmesi davası olan “Umut davası” Yargıtay’ın bozma kararından sonra Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 17 Ocak 2013 günü "bir kez daha!" karara bağlandı. 8 sanığa, Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütünü yönetmek ve üyesi olmaktan 6 ile 12.5 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Soruşturma ve dava sürecinde tetiği çektiren eller aydınlatılmadı. “Umut” operasyonunun tek firarisi örgütün askeri kanat sorumlularından Oğuz Demir ise bir türlü yakalanamadı. "Gerçek suçlular"ı ise herkes biliyor ancak mahkeme bile asla yakalanacaklarına inanmıyor. Uğur Mumcu'nun siyaset bilimcisi kızı Özge Mumcu, "statikenerji" adlı kişisel sitesinde, artık susmayacağını belirterek aşağıdaki yazıyı yazdı: * 1993 yılında, arabanın sadece fotoğraflarını gördüm. Görüntülerini... Çekiciyle götürülüşünü... Yıllarda her haber görüntüsünde o yerle bir olmuş hali bir kere daha izledim. Ve dün, mahkeme, uzun zamandır emniyetin bize vermeye çalıştığı aracın hukuki dille teslim edilişini söyleyince, herhalde ufak çaplı bir şok geçirdim. Mirasçısı olduğumuz 06 YR 245 plakalı araba, mirasçılarına teslim edilecekmiş. Hukuki açıdan kararı incelemek gerekir, bu hafta içinde bir açıklamayı da buralardan paylaşırım. Şimdi, ailemizin içinde seyahat ettiği, nice anımızın biriktiği ve ters yüz olmuş bir arabayı almamız bekleniyor. 20 yıldır, babamın anmalarında büyüdüm... Gelen topluluk her yıl azalacağına adım adım daha da arttı. Her yıl, ocak ayı bir mıh gibi hayatımızın orta yerine oturdu. Kasım'a kadar hayat normal, Kasım'dan Ocak'a kadar garip bir koşturma, Ocak'tan Mart'a kadar dalgalı. Ülkede her geçen gün yeni bir haksızlık dalgası yaşanıyor, yeni bir şizofreni dünyasına giriyoruz... Blogda son haftaki haberleri takip etmeniz yeterli. Bir kısım insan babamın Anıtkabir'de yattığına inanıyor. Bir kısım insan bireysel ve siyasal kinlerini babam üzerinden, her gün, sosyal medyadan üzerimize kusabiliyor. Garip... Ve toplumun çoğu hala bu cinayete ve ülkede olan haksızlıklara ağlamaya devam ediyor. Tüm bu seslerin ardından, hiç bir şey yokmuşcasına yaşamak gerekiyor. Bu nasıl bir hayat? Resmi dışında görmediğim o çelik yığınına dönüşen, babamın öldürüldüğü o arabamızın enkazını nereye koyacağımızı organize edeceğiz... İçinde bir dönem hayatımızı geçirdiğimiz o "enkaz", ülkedeki faili meçhuller için de bir anıt niteliğinde, ülkenin en görünür yerine dikilmeli. Mirasçısı olduğumuz enkaz değil. Bir güzel insanın bu dünyaya vermeye çalıştıkları. Bu 20 yıl yaşananlar İçimden Geçen Zaman'da anlatıldı. Bu yıl susmaya karar vermiştim. Ancak dava süreciyle ilgili bilgileri, yakın bir sürede sizlerle buradan paylaşacağız.. Özge Mumcu Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR