Delice

 

Bir tımarhane. Bir yanı gökyüzü, bir yanı zifir.
Zamanın hızını kendi keyfine göre açıp kısan, Tanrı’yla didişen, şeytanı küçümseyen bir kara deli: adı Çakır. Kendine açtığı yaraları hayatının damarları bilen bir kadın ve duvarlara melekler çizen bir ressam: Edip.

Bu duvarların içinde delilik, teşhis değil ihtimal. Hakikate en yakın yer belki de tam burası. Çünkü akıl, çoğu kez susar; delilikse dile gelir. Nilüfer Açıkalın Delice’de bir akıl hastanesini mesken tutuyor. İçeride çığlıkla kahkaha, umutla yıkım, imanla inkâr aynı masada oturuyor. Ve okur her sayfada kendi zihninin en karanlık yankılarını duyuyor.

Bu roman, deliliği bir kayıp değil; görmenin, bilmenin, dayanmanın bedeli olarak anlatıyor. Ve belki de en ağır hakikati fısıldıyor: “Deli olan hep başkalarıdır.”

“Heykelim benim. Hey gidi heykelim. Aynı yerdesin yine. Merhaba. Aaa, Allah’ım da burda. Allah’ım, Allah’ım, çok sevindim seni gördüğüme.
Merhaba sana da.”

Nilüfer Açıkalın

Delice
İthaki Yayınları
Roman

Gercekedebiyat.com


ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)