Söylemezsem çatlarım, yüz aydın hükümete karşı ‘kaygılıyız’ başlıklı bir bildiriye imza attı. Şüphesiz bu aydınların birçoğunun geçmiş yıllardaki onurlu duruşuna hepimiz şahit olduk. Ancak birçoğunu ise geçmiş yıllardaki ‘kaygısızlığıyla’ tanıyoruz, işte şimdi bunları hatırlatmazsam çatlarım…
Bir parti genel başkanı Doğu Perinçek içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
Bir gazetenin ve Türkiye’nin duayen yazarı İlhan Selçuk sorgulanırken hiç kaygılı değildiniz.
Bir değerli bilim adamı üstelik kanser hastası Erol Manisalı’nın evi baskın yerken hiç kaygılı değildiniz.
Türkan Saylan gibi dünya güzeli ve kendini ülkesinin genç kızlarına adamış pırıl pırıl bir kadın suçlanıp töhmet altına alınıp iftiralar düzenlenirken hiç kaygılı değildiniz..
Kanal Biz televizyonu polis baskını yerken ve sahibi gazeteci Tuncay Özkan alınırken hiç kaygılı değildiniz.
ART Televizyonu polis baskını yiyip seksen yaşındaki sahibi iki yıl içerde tutulurken hiç kaygılı değildiniz.
Ulusal Kanal defalarca polis baskınına uğrarken ve birçok yöneticisi halen içerde tutulurken hiç kaygılı değildiniz.
ODATV’den Doğan Yurdakul’dan Soner Yalçın’ına Barış Pehlivan Barış Terkoğlu ve Müyesser Yıldızlar ve onlarca yazarı görevlisi içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
Ülkemizde lekesiz tertemiz gazeteciliğin en güzel ismi Nedim Şener ve soylu bir genç gazeteci Ahmet Şık içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
Mustafa Balbaylar, Yalçın Küçükler, Mehmet Haberal’lar içeri tıkılırken hiç kaygılı değildiniz.
Başta İzmir gibi birçok şehrin yüzlerce belediye yöneticisi içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
İzmit, Gölcük donanma komutanlıkları nerdeyse topyekün uydurma sahte digital belgelerle içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
Bir ülkenin Genelkurmay başkanı terörist suçlamasıyla içeri alınırken hiç kaygılı değildiniz.
Seminerde bulunmuş bulunmamış bir seminer mi değil mi tamamen şaibe ve ispatlanmamış belgelerle yüzlerce subay içeri tıkılırken hiç kaygılı değildiniz.
Başta CHP’nin genel başkanı ve birçok MHP’li milletvekiline gizli kamera operasyonları düzenlenirken hiç kaygılı değildiniz.
Nerdeyse herkesin telefonu dinlenip herkesin özel yaşamları manşetlerde didik didik edilip onurları kişilikleri haysiyetleri tuz buz edilirken hiç kaygılı değildiniz.
Aksine içinizde bazıları yurt dışında ülkemize barış ve zenginlik geldi demokrasinin önü açılıyor diye demeç üstüne demeçler verirken hiç kaygılı değildiniz.
Sabah olmadan polis kimin evini bassa daha bilmeden anlamadan onlar darbeci onlar eski rejimin unsurları onlar Ergenekoncu diye, manşetlerde darağaçlarına çekilirken hiç kaygılı değildiniz..
Bunca suçsuz masum insan içeri alınırken üstelik gazete köşelerinden ‘oh olsun’ ‘az bile’ ‘daha bitmedi’ ‘artıkları var’ gibi gestapo direktifi gibi yazılar yazılırken hiç kaygılı değildiniz.
Türkiye kurumlarıyla anayasası bütçesi hakimleri belediyeleri gazeteleriyle bir şeyh ve ideolojik İslamcı bir liderin topyekün eline safha safha geçerken hiç kaygılı değildiniz.
Hatta tüm bunlar olup biterken tık nefes bir heyecan ve üstün bir enerjiyle, ne güzel Türkiye artıklarından kurtuluyor, Türkiye temizleniyor, diye demeçler verirken, hiç kaygılı değildiniz.
El pençe divan durduğunuz ileri demokrasinin en ileri partisini varınız yoğunuzla desteklediğiniz bu süreç içinde ne Ermeni sorunu ne Kıbrıs sorunu ne AB sorunu ve ne de Güneydoğu sorunu üzerine zırnık bir arpa boy ilerleme sağlanmadığını gördüğünüz halde bunca zaman zırnık tek bir eleştiri cümlesi dahi yazamazken hiç kaygılı değildiniz.
Barış ve özgürlük geldi diye sevinç naraları attığınız o çok sevdiğiniz ileri demokrasi hükümetiniz sonunda Suriye’ye savaş açınca bu savaşa karşı değil aksine bu savaşı onaylayıp hükümetin yanında yer alırken, hiç kaygılı değildiniz.
‘Kaygısız, umarsız’ geçirdiğiniz bu uzun yıllar içinde bu ülke çok kırıldı çok vazolar çok yürekler kırıldı.
Ve kaygısızlığınız gelecek kuşaklara ibret verici bir alçaklık tarihi olarak çoktan kalplere kazındı.
Ben de ‘kaygılıyım’ bu kadar kör yazar bunca yıldır görmedi duymadı yazmadı.
Ve hala ‘kaygılıyım’ hala, ne, içeri haksız hukuksuzca atılan insanları düşünen ne de Suriye’deki savaşa karşı çıkan tek cümleciklerini görmüş değilim.
İŞTE BU ACI VE KAHREDİCİ BÜYÜK OYUN’un nihayet son bölümünde kendinizi sahaya sürmeniz, beni çok işkillendiriyor, şöyle, ‘kaygınız’ kime? Yoksa, panikle yüzyıl gibi uzun süren kendi kaygısızlığınızı unutturmaya mı?
Benim bildiğim yazar denilen insanların bin tane gözü olur, bu uzun gaddarlık döneminde bu bin gözün tek bir tanesini açma zahmetine katlanmadınız.
Ruhlarınız o kadar muhteşem bir çirkinlik manzarası ki ne yazsa kalem ulaşamaz kaygısızlığınızla ele geçirdiğiniz şan şöhret para saltanatınıza.
Yeni doğmuş fare yavruları masumluğuyla gözleriniz şimdi şimdi yeni mi açılıyor?
Demek ‘kaygılısınız’, insanlık ve ülkemiz adına, bu müthiş çabanızı kutluyor, gözlerimi yaşartıyor bir daha soruyorum, bu ‘kaygı’ sonunda halkın yanına mı geliyor yoksa sarsılıp rezil olmuş itibarlarının eskimiş etiketlerini yenileyip tedavüle mi sokuyorlar?
Nihat Genç
Odatv.com
YORUMLAR