Son Dakika



6 Mart 1971 Pazartesi günü kirli, soğuk, hüzünlü bir Ankara akşamında parkalı, postallı, başı bereli, kaşkoluyla yüzünü dikkat çekici bir biçimde gizlemiş bir genç Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin boşalmış bahçesinin merdivenlerinden hızla çıkıyordu.

Öğrenci nefesleriyle kokmuş, terk edilmiş duygusu veren yarı kararmış koridorda, aralık kapısından floresan ışığı sızan odanın kapısını çalmadan girdi.

Saçları kırlaşmaya başlamış, kareli yün ceketi sırtında profesör, gelen genci karşıladı:

“Şöyle buyurun,” dedi.

“Ben Hüseyin İnan, sizinle telefonda konuşan bendim!”

Hoca, şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Ama toparlanıp önceden söylemeyi kararlaştırdığı düşüncelerini açıkladı:

“Kim olduğunuz önemli değil. Eğer devrimcilik adına bunu yapıyorsanız, devrimciler hiçbir zaman masum insanları hiçbir amaçla öldürmemişlerdir. Amaçlarınız ne kadar iyi olursa olsun, attığınız bu yanlış adımlarınızla amaçlarınızı lekeleyecek ve zedeleyeceksiniz. Bu davranışlarınızdan vaz geçmenizi rica ediyorum.”

Hüseyin, kürsüde ders verir gibi konuşan bu adama gülümseyerek:

“Vietnam ve Kamboçya’da her gün yüzlerce Amerikalı öldürülüyor. İsteklerimiz yerine getirilmezse 4 Amerikalıyı öldüreceğiz! Amerikan büyükelçisi niçin bizim isteklerimizi yerine getirmiyor. Arabulucu olmalısınız!”

Hoca karşısındaki bu kara yağız delikanlının ciddi olduğunu anlayınca devam etti:

“Bunu bilemem! Vietnam’da Kamboçya’da binlerce askerleri öldürülürken buradaki 4 askeri önemsemiyorlar anlaşılan. Bildiğim siz o Amerikalılar’ı öldürürseniz devrimcilere, devrim mücadelesine ve kendinize yazık edersiniz!”

Hüseyin, kapıdan çıkarken de arkasından seslendi:

“Öldürürseniz bu yaptıklarınızı fırsat bilip faşizmi getirecekler! Çok sert tedbirler alacaklar! Bütün ilerici kazanımlarımızı kaybedeceğiz! Zaten bunu istiyorlar!”

HÜSEYİN İNAN DENİZ GEZMİŞ

Hüseyin İnan, eve döndüğünde Deniz Gezmiş’in Amerikalılarla sigara muhabbetine daldığını gördü.

Deniz, Amerikalı askerlere birinci paketini tutarken:

“Tütünümüzü bizim köylülerden ucuza alıp yine bize pahalıya satıyor sizin kefereler!” diyordu!

***

İki gün önce, Amerikalı generalleri kaçıracağız diye bastıkları Balgat’taki Tuslog tesislerinde topu topu dört Amerikalı çavuşu kaçırabilmişlerdi!

Konya yolundan, peşlerinde polis Dikmen Caddesi’ne dalmışlar, Güvenlik Caddesi Şair Nedim Sokak’taki Amaç Apartmanı’na ulaşamadan Meclis kavşağında polis barikatlarıyla atari oynamak zorunda kalmışlardı.

En sonu Ankara sokaklarını inleten polis sirenleri arasında Denizler’in bindiği lacivert Chevrolet ve Hüseyinler’in altlarındaki Amerikan plakalı Ford marka steyşin araba Mesnevi Sokak’ta kafa kafaya çarpışmış, herkesi güldürmüştü. Rehinelerle yürüyerek ancak hücre evine ulaşmışlardı.

Daha sonra rehineleri bıraktılar.

Çeşitli eylemlerden sonra yakalandılar.

Faşizm ve şanlı Türk gericiliği dişlerini gösterecek bahanesini bulmuştu.

6 Mayıs 1972 yılında, hocayla konuşmalarından tam 1 yıl 3 ay sonra asılarak idam edildiler.

***

Hüseyin İnan’ın konuştuğu profesör Muammer Aksoydu!

1961 Anayasasının hazırlanmasında milli petrol ve maden hareketinin öncülüğünü yapmış, bu konuda devrin bakanları ile polemiklere girmişti.

Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuştu.

Atatürkçülere yönelik seri cinayetlerden (daha sonra Mumcu, Üçok, Emeç ve Dink öldürüldü!) biri olarak, 31 Ocak 1990 yılında, konuştuğu delikanlının asılmasından tam 17 yıl 7 ay 24 gün sonra, Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü.Tetiği çekenlere hükmedenler muhtemelen bugünkü iktidarı yaratmak isteyen güçlerdi: Daha bulunamadı!

FAŞİZMİ GETİRECEKLER

Tütünümüzü ucuza almalarını engellemek için THKO’yu kurmuştu Deniz!

Şimdi tütün ekilen tarlamız, tütün fabrikamız, hiçbir şeyimiz kalmadı.

Dağıtımını bile Amerikan Tabacco yapıyor!

Kimseyi suçlamak değil amacım.

Bunları yaşamak zorundaydı Türkiye!

Hiçbir tarihsel, toplumsal süreç, yaşanmadan, atlayarak ilerleme olmaz!

Türkiyemizin geldiği bugünkü utanç verici siyasal noktada, Muammer Hocamızın Hüseyin’in peşinden çınlayan sesi “Siyasal”ın koridorlarında kalmasın, tarihin belleğinin koridorlarında hep yankılansın istedim:

“Bu yaptıklarınızı fırsat bilip faşizmi getirecekler! Çok sert tedbirler alacaklar! Bütün ilerici kazanımlarımızı kaybedeceğiz! Zaten bunu istiyorlar!”

(Bu yazı, Devrimci Liseliler örgütüne üye olduğu için 10 yıl 8 ay 12 Eylül zindanlarında yatıp çıkan değerli yazar dostum Turgut Türksoy’un yazdığı Deniz: Güneşin Çocukları adlı belgesel romandan yararlanılarak yazılmıştır.)

Ahmet Yıldız

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)