Mamak'ta 'Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyatı mı?' başlıklı panelde ne konuşuldu
Türkiye Sanatçılar Birliği'nin öncülüğünde şimdi Mamak Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı olarak kullanılan eski Musiki Muallim Mektebi'nin görkemli tarihi binasında Hikmet Şimşek Salonu'nda 'Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyatı mı?' başlıklı toplantı düzenlendi. Toplantıda 'Türkçe edebiyat' ad...
Türkiye Sanatçılar Birliği (TSB), "Milli Edebiyat Tartışmaları"nın birincisini "Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyatı mı?" konusunda düzenledi. Ankara’da Mamak Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı’nın bulunduğu Musiki Muallim Mektebi kutsal tarihi mekânında "Türk edebiyatı mı Türkçe edebiyatı mı?" toplantısı yapıldı. Hikmet Şimşek Sahnesi'nde TSB Genel Başkanı Murat Demirbaş’ın yöneticiliğinde yapılan toplantıya yazar Dr. Kemal Ateş, eleştirmen - yazar Ahmet Yıldız ve yazar Gözen Esmer katıldı. Programın açılışında konuşan TSB Genel Başkanı Demirbaş, konunun ana hatlarını ve özünü işaret eden önemli noktalara değindi: "Milli edebiyat tartışmasının zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Sanata yönelik ciddi saldırıların olduğunun farkındayız. Yayınevlerinin Türk edebiyatını Türkçe edebiyat olarak değiştiren sistematik bir saldırısı var. Emperyalizm önce bir ülkenin kültürünü, manevi değerlerini dönüştürmeyi hedefliyor. Sonra işin askeri, siyasi boyutu geliyor. Kültür kavramının içine kendisini enjekte ediyor ve bunu çok sinsice yapıyor. Maalesef tekelleşmiş ve batı sermayesi ile fonlanıp büyümüş pek çok yayınevi, mahalle baskısı oluşturarak bu alana hükmetmek istiyor. Nasıl Türkçe bizim dil bayrağımızsa edebiyatımız da bizim al yıldızlı bayrağımızdır. Önce sinemamızı ele geçirmeye çalıştılar. Orada bir lobi oluşturdular. Sonra yayınevlerine bunu yaptılar. Bizim de onlarla mücadele etmek için zekice çıkışlar yapmamız gerekiyor. Türk edebiyatı meselesi milli bir meselemizdir." Dr. Kemal Ateş, kimliğimizin ilk kelimesi olan Türk kelimesinin yok edilmek istendiğini bildirdi. "Tehlikenin farkında mısınız? Bir ulusun adını yok etmek istiyorlar." diyen Ateş, "Sinsi bir savaş ile karşı karşıyayız. Sanki hakime gidip bir ulusun adını değiştiriyorlar. 30 yıl önce deselerdi ben inanmazdım. Eğer boyun eğersek 30 yıl sonra tarihten bile adımızı kaldıracaklar. Ben edebiyat mezunuyum. Diplomamda Türk edebiyatı mezunu diye yazar. Yalnız edebiyatla bitmeyecek. Türk güreşi demeyecekler Türkiye güreşi diyecekler. Böyle tuhaf cümleler getirmeye çalışacaklar. Öncelikle dil bilim mantığına aykırı bu durum. Fransız edebiyatı, Alman edebiyatı diyeceksiniz sıra bize gelince Türk edebiyatı diyemeyeceksiniz. Bu bir cezalandırmadır. Örneğin Yunan Edebiyatının Türk edebiyatı üzerine etkileri nasıl yazacaksınız bundan sonra? Bu toprakların tarihini PKK tarihinden başlatacaklar. İşin gerisinde böyle bir hainlik var. Türk edebiyatı büyük bir edebiyattır, tarihi çok eskilere gider. Yunus Emre, Karacaoğlan... Halit Ziya Uşaklıgil bir eserinde 'Türk edebiyatı' diye kavram kullanmıştır. Bu edebiyatı kuranlar, Türk edebiyatı ismini kullanmıştır. PKK'dan çok çok önce, Türk edebiyatı kavramı kullanılmıştır. İsim değiştirmek öyle kolay değil. Gerçek faşistlik budur. Keşke Kürt edebiyatı da olsaydı. Kürt edebiyatının gelişmesinde Türk ulusunun hiçbir engellenmesi olmamıştır. Hiç gocunmazdım. Türkçe'den de rahatsızlar. Türkçe'yi de yok etmek istiyorlar. Türk milleti var oldukça Türk edebiyatı da var olacaktır." şeklinde konuştu. Eleştirmen ve yazar Ahmet Yıldız, "En büyük yayınevlerimiz Türklerin adını çalmış ve buna gerekli tepki gösterilmiyorsa biz bitmişiz o zaman demektir. Dostoyevski acı nedir öğrenmek istiyorsanız Türklerin tarihine bakın demiş. O acının bir parçası bu olay da.” diyerek şunları söyledi: “Biz ulusal bir devlette yaşıyoruz. Her ulusun kurucu büyük bir halkı vardır. Burada doğal olarak kurucu unsur devlete kendi adını veriyor. Çünkü kendisi bu işi örgütlemiş tarih onu bu işe sürüklemiştir ve ağır bedel ödemiştir. Devletlerinin adına kurucu milletin adının verilmesinin muazzam geçmiş olarak temelinde de edebiyat ve sanat yatıyor. Bu nasıl bir düşmanlıktır ki edebiyatımızın adını bir ulusun adını üstelik gizlice çalıyorlar. Bunu yapanlar da anlı şanlı Türk milletinin bizimdir sandığı en büyük yayınevleri. Marjinal yayınevleri filan değil. Şu anda yapmış oldukları İlber Ortaylı'nın deyimiyle hainliktir. Aslında zaten yıllardır bunu dile getiriyorum; bu edebiyatta bir gariplik var, yabancılar işgal etmişler zaten, editörlük kurumu, yayınevi yönetimleri, ödüller, edebiyat bürokrasisi.. Hepsi ele geçirilmiş. Aslında bizim tartıştığımız sonuç: bir tek adı kalmış onu da değiştirmiş adamcağızlar doğal olarak! Ama Türk edebiyatının koltuğunda oturuyorlar kendileri de öyle sanıyor. Ne var ki masada oturmakla müdür olunur mu? İşte şimdi çöküyorlar. Elif Şafak, Türk kadınlarına söylemediğini bırakmamış bu yayınevleri halkına her kelimesinde küfür eden yazarı senin yazarındır diye kakaladı. Şimdi ülkesine gelemiyor. Türkiye Yayıncılar Birliği var. Bu örgütün başını 22 sene Metin Celal yönetti. Bu adamın değil Türkçe edebiyat ne arkadaş ben 22 yıl Türklerin yayınevlerinin alayını yönettim ayıptır filan demesini beklemek bu maymak kişileri bizzat destekleyen, övücü yazarlar yapan kişi. Tüm övdüklerine bakın hepsi ‘Türkiyeli yazarlar’… 22 sene yayınevimizi yönetti. Sormayacak mıyız sen ne milletsin ne vazgeçilmez kişiymişsin böyle diye… O yayınevlerinden hayır gelir mi? Kültür Bakanlığı bunlara parayı kessin. İnanın hepsi dağılır. Ne kadar vatan millet düşmanı varsa devletten cukkalanmış. Bari devletin parasını almayın madem muhalifsiniz bu kadar. Oya Baydar (36 kez), Ayfer Tunç (34), Elif Şafak (26), Burhan Sönmez (24), Perihan Mağden (17), Aslı Erdoğan için (12 kez) parayı cebe indirmiş! Edebiyat bizim egemenlik alanımızdır. Kalp cerrahı olmayan birisine kalp ameliyatı yaptırılmaz. Yayınevi yönetimleri ve ödül mekanizmaları cerrah kadar titiz olmalıdır. Kültür Bakanlığını ve devlet aygıtını bunlara karşı harekete geçirmemiz gerek... Çünkü konu bir egemenlik meselesidir. Kıta sahanlığımız var bu da edebiyat sahanlığımız. Onurumuz. Bizi biz yapan şey. ‘Türk edebiyatı’ yerine ‘Türkçe edebiyat’ı kullansak bir kaç on yıl sonra Türk edebiyatı diye bir şey kalmaz. Çünkü aynı çevrelerin torunlarının, bir kaç on yıl sonra, ‘Ama sizin adınıza bir edebiyatınız yok ki, bu edebiyat sizin değil, Türkçe yazan gezici kozmopolit insanların, sizdeki etnik birçok zenginliğin’ vs. aşağılamalarda bulunacakları ve ‘Türkçe adında Türk var, adil değil’ diyerek kendilerinin uydurduğu ‘Türkçe edebiyat’ adını da toptan silecekleri –hatta şimdiden dile getiriyorlar– yerli , Anadolu edebiyatı filan diyecekleri kesindir… Yahu valla demokratlık adına ses çıkarmadık filan desek de geçmiş olsun bu kadar aptal olmasaydınız diyecekleri kesindir… Anadolu işgal edilirken en son silahları gördük ama çok daha on yıllar önce kolejleriyle okullarıyla gelmişlerdi. Osmanlıdaki tüm okullarda okuyan öğrenci sayısının ancak % 8'i Türk kökenliydi. Belki de yazar şairler arasında da bu orandayız kim bilir?.. Herkes hangi dilde yazıyorsan onun edebiyatısın diyorlar. İlk bakışta doğru geliyor kulağa. Oysa öyle değil. Dil bir araçtır yalnızca. Bir saz gibi. Asıl söz, müzik, tını, tat... Odur edebiyatımızı Türk yapan. Psikolojimiz, karakterimiz, kişiliğimiz, giyim kuşamımız, yeme içmemiz, dağlarımız ovalarımız vs. Bunlardır Türk edebiyatının harcındakiler… " diye konuştu. Yazar Gözen Esmer’se konuşmasında şunları söyledi: "Bugün Kürt edebiyatı Türk edebiyatı tartışması var. Bu da hedeflerden birisi. Biz bugün Türk ve Kürt birlikte yaşıyoruz. Bugün Diyarbakır'da da, Edirne'de de aynı konuları konuşuyoruz, dertlerimiz aynı. Ulusal edebiyatla siz evrensel bir edebiyat oluşturabilirsiniz. Karşımızda Türk edebiyatını işgal etmiş bir kesim var. Dün açılım süreçlerinden güç alıyorlardı. Bugün ilk 4 maddeyi kaldıracağız diyen 6 partiden güç alıyorlar. HDP'den PKK'dan güç alıyorlar. İbrahim Kaboğlu Türksüz bir anayasa taslağı hazırladı. Daha sonra benzer girişimler oldu. Ali Babacan da bunu dile getirdi. Bundan sonra da entelektüel alanda halkı buna alıştırmak geliyor. Şu anda da Türk edebiyatında dedikleri şey kaybettiklerini geri almaya çalışmaktır. Ancak halk ile iç içe değiller. Bahsettiğimiz yayınevleri kaç insanla buluşabiliyor? Bizim önümüzde bir fırsat var. Türk edebiyatının yeniden kurulması, belki yeni bir dil devrimi. Bizim edebiyatta bir dil devrimine öncülük etmemiz gerekiyor. Siyasi mücadeleyi yaparken bunu da yürütmemiz gerek." Gerçekedebiyat.comKEMAL ATEŞ: BİR ULUSUN ADINI YOK ETMEK İSTİYORLAR
'YAPMIŞ OLDUKLARI HAİNLİKTİR'
'EDEBİYATTA DİL DEVRİMİNE ÖNCÜLÜK ETMELİYİZ'
YORUMLAR