Leyleklerin Son Göçü / Mehmet Tanju Akad
Son yılımız olduğunu biliyorduk itiraf etmesek de. Giderek derinleşen bir çukurdaydık ve yakında üzerimize necaset yağacaktı.
Son yılımız olduğunu biliyorduk itiraf etmesek de. Giderek derinleşen bir çukurdaydık ve yakında üzerimize necaset yağacaktı. 1979 yılı bütün hüznüyle üzerimizde katlanıp küçülüyor ve biz çaresizlikten kaynaklanan bir telaşsızlıkla günlük çalışmalarımızı sürdürüyorduk. Sanırım Osmanlı atalarımız da son savaşlarına girerken böyle umutsuz bir tevekkül içerisindeydi. Çekip gidebilirdik henüz fırsat varken, ama yapmamız gerekeni yapacak, görev yerlerimizi terk etmeyecektik ... * O yıldan en canlı hatıram leyleklerin son büyük göçüydü. Aslında son büyük göç değildi belki, ancak benim gördüğüm sonuncusu olacaktı. Uzak kaldığım yıllarda hızla küçülecekti leylek katarları ve döndüğümde eski ihtişamının acıklı bir kopyasından ibaret kalacaktı. * Eylül iptidasının sıcakları geçmiş, gündönümüne yakın zamanı yaşıyorduk. Yazı Trakya ve Balkanlarda geçiren leylekler binlerce yıldır yaptıkları gibi havaların serinlemesiyle birlikte İstanbul Boğazı üzerinde toplanıp Çamlıca Tepesi'nde bir tur attıktan sonra, biraz daha doğudan güneye dönerler ve Afrika'ya doğru uzun yolculuklarına çıkarlar. Bu, sonbaharın habercilerinden birisidir, sanki haberciye gerek varmış gibi. Gene de her yıl bizi heyecanlandırırdı. Gerçi çocukluğumda bu olaya sadece birkaç kez rastlamıştım, okullar başlarken Ankara'da olma derdi yüzünden ama her seferinde ilgiyle izlemiştim. Yaz başında ilk leyleği görünce de aynı heyecanı duyardım. Hacı leylek, romanlarda okuduğum esrarlı Afrika'dan gelir, eski yuvasını bulur, tamir eder ve yazı geçirirdi. Büyüklerimize göre de genç anne babalara bebeklerini teslim eder, dönerdi. Acaba bunu yutan çocuk var mıdır? İşte bu hayırlı leyleklerimiz, sıcak hava dalgasının kaldırma gücü nedeniyle karalar üzerinden uçmak daha kolay olduğu için Marmara Denizi yerine biraz daha doğudan Körfez'i geçerler, Anadolu'yu çaprazlamasına aşıp, Suriye üzerinden tam güneye dönerler, Nil vadisine kadar giderlerdi. * 1979 göçüne leyleklerin Körfez'i geçtikleri yerde rastladım. Yanımda birkaç arkadaşla birlikte o dönemde henüz betonlaşmamış tepelerden birinde oturup geçişi izledik. Herkes daha birkaç gün önce pisi pisine öldürülmüş olan bir arkadaşımızın üzüntüsü içinde düşünceye dalmıştı. Ben şimdi ismini dahi unuttuğum bu arkadaşı sadece bir kez görmüştüm. Bu üzüntüyü hafifleten bir şey değildi kuşkusuz ama Birinci Dünya Savaşı'nda, eski pilotların filoya yeni gelenlerle niçin arkadaş olmaktan kaçındıklarını anımsadım. Acemi pilotların çoğu ilk uçuşta olmasa ikincisinde düşürülüyor, aralarında çok azı kıdemli aslara katılıyordu. Bu durumda hiç tanışmamış olmak, üzüntüyü azaltmasa da, katlanmayı kolaylaştırıyordu. Bu da onun gibi bir şeydi işte. * O günlerde her şeye rağmen hayatta kalacağıma ve ileride bir gün bunları anlatacağıma inanıyordum. Nitekim oldu da. Şimdi parça parça bozulup çaptan düşmenin sıkıntılarını yaşayacağım, sırf anlatabilmek için. Neye yaradı? Nelere şahit oluyorum? Son ormanları gölleri kurutup üçüncü havaalanını ve üçüncü köprüyü yapıyorlar. Çamlıca Tepesi bina ve anten dolu. Ve gerisi hep böyle. Kalan yeşilliklerin de yok edilmesi için kıyasıya bir yarış yapılıyor ve kimse engelleyemiyor. Ve leylekler her yıl azaldıkça azalıyor. Acaba diyorum, şimdiki nesiller, yarım milyon leyleğin gökyüzündeki muhteşem geçişini hayal edebilir mi? Şimdiki nesiller derken hem leylekleri hem de insanları kast ediyorum. Onların da muazzam bir hafızaları var. Hangimiz beş bin kilometre uçup eski yuvamızı bulabiliriz ki? Öte yandan, biz büyük göçleri gördüğümüz için hayalimiz daha gerçekçi olabilir, hafızamızın zayıflamasına rağmen. Ve merak ediyorum, son göç ne zaman yapılacak diye. Ve gene merak ediyorum insanlarımız hüzünsüz bir göç görebilecekler mi diye. * 1979'daki o gün, biraz da sessizliği bozmak için arkadaşlarıma leyleklerle kartalların bin dokuz yüz yirmilerde Edirne'den İstanbul'a kadar uzanan coğrafyadaki büyük savaşını anlattım. Ne kadar ilgilendiler hatırlamıyorum. Daha sonraları, bu iki tür arasında Marmara'nın güneyinde ve başka yerlerde, hatta Mısır'da da savaşlar olduğuna dair bilgilere rastladım. Leylekler birbirlerini koruyarak kartallara epey zayiat verdirmişler. Kendileri de kayıp vermişler ama savaştan yenilmeden çıkmışlar. Tabii, insan savaşlarıyla bir mukayese yapılamaz. Sadece hava savaşlarında da uçakların birbirini kollamasının en temel taktik olduğu çabuk öğrenilmişti. Ama acaba leylekler geçmişte bunu nasıl öğrendiler. Hiç bilemeyeceğiz. * 1979'dan üç hatıra, daha bir ön plana çıkıyor. Marmara coğrafyasının hızla tahribi, Independenta tankeri Kadıköy önlerinde yanarken çıkan dumanın boğazın üzerini kaplaması ve son olarak da Aralık ayında zorlanan boykot. Bu boykot ve diğer kitle hareketleri vasıtasıyla, giderek bozulan morallerin düzeltilmesi ve sıkıyönetimin etkisizleştirilmesi öngörülmüştü ama sonuç tam tersi oldu. İstemediği bir eyleme zorlanan ilerici taban fazlasıyla geriye çekildi ve devrimciler çoğu yerde sap gibi ortada kaldılar. Ricat bilmeyenler bozguna uğrar kuralı tekrar işleyecek, felaket büyüyecekti. * Yaşlılığa adım atarken 79'un anıları kaleidoskopik şekilde beynimde dans ediyor. Güneşli bir öğleden sonrasında leylekleri tepeden seyretmemiz, saklamaya çalıştığımız umutsuzluğun yansıması, boykot günleri, trenler, Independenta'nın yandığı sonbahar akşamında İstanbul'un hüznü, banliyö istasyonlarında yapılan buluşmalar, Yalova feribotu ve mahvolan doğanın içerisinde yapılan sonu gelmeyen yolculuklar. * Aradan dört beş yıl geçtikten sonra "The Summer of 42" filmini izledim. Bir felaket yılının yalnızlıkla karışık hüznü çok güzel yansıtılmıştı. Benim benzer duyguları yoğunlukla yaşadığım yıl ise 79' idi. Ve o yıl 1942'ye ne kadar uzak ise, şimdi de 79'a neredeyse o kadar uzağız süre olarak. Ve akıl olarak da bir karış ileride değiliz ne yazık ki. Bu nedenle leyleklerden önce geçmişe karışacağız. Belki daha ileride, hem ricatı, hem de ileri harekatı öğrenen bir nesil bizi inceleyecek, "bunlar da bir garipmiş" diyecekler. Mehmet Tanju Akad
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR