İstanbul, 2 Eylül 1995

29 Ağustos 1995 tarihli Cumhuriyetin "kültür" sayfalarında Tahsin Yücel'in çok sevdiğim bir yazısı yayımlandı: "Kitap İmzalamak*”.

Şöyle başlıyor o yazı: "Kimi yazarlar vardır, masaya kuruldular mı üç çeyrek saatte üç düzine kitabı imzalayıverirler, hem de uzun ve görkemli sunuşlarla! Ben bu işi hiç beceremem. Tanrı yetenek vermemiş, parlak sunu sözleri bulamam bir türlü, bulur gibi olduklarım da yapay ve soğuk görünür. Değil üç çeyrekte üç düzine, üç günde bir kitap da imzalasam, durum değişmez, Bir de 'Doğru mu bu yaptığımız?' sorusu vardır ki, büsbütün rahatımı kaçırır."

Doğrusu, bu konuda Tahsin'den hiç de geri kalmam!

Her yeni kitapta kara kara düşünürüm: Eşe dosta ne yazacağım? Hoşuma gidecek üç dört "ithaf" bulmak büyük bir sorun olur benim için; bulduktan sonra da herkese o ithafları yazarım.

Ama bunun da tehlikeli bir yanı var: Bazen kitap imzaladığım bir yazar, o ithaftan da söz eder kitap hakkında yazdığı yazıda... İşte o zaman dostlar başlar benimle dalga geçmeye: "Ne O, herkese aynı ithafı mı yazıyorsun?"

Bir sırrımı açığa vurayım: Bence ne güzel ithafları Cevat Çapan buluyor; son zamanlarda onun ithaflarından epey yararlanıyorum. Biraz değiştirerek, kendi kitabıma uydurup, Cevat'ın ithaflarını kullanıyorum.

Bereket imza günlerine katılmıyorum!

Fethi Naci
(Adam Sanat, Ekim 1995 N: 119)
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)