Son Dakika



Basında İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin depolarına giren eserler hakkında bakanlık açıklaması çıktı. Başından beri düşündüğümüz gibi İstanbul arkeoloji müzelerinin bütçenin ancak binde 1.5’ine (turizm birlikte binde 3’üne) tasarruf eden bakanlığın, İstanbul’un eski eserlerini koruma ve idare altında tutamayacağıdır. Kültür Bakanlığı’nın neredeyse iki neslin hayatı boyunca ciddi imtihanlar yapıp, uzmanlar almadığı açık. Hal böyle olunca Akdeniz dünyasının kazılar ve yeni çıkan eserler bakımından en gümrah (bereketli) ülkesinde ve onda da İstanbul bölgesinde daha iyi bir depolama yapamayacağı ortada. Depolama, eserleri üst üste yığmak değildir. Ciddi bir şekilde malzemenin envanterinin yapılması gerekir. Aksi takdirde, bunlar kaybolmaya, unutulmaya, ilim insanları ve hatta müze yetkililerinin gözünden kaçmaya mahkûmdur.

YAPILMASI GEREKENLER ŞUNLAR

Akdeniz dünyasında bu konuda yetersiz kalan ülkeler var. Bunlardan birisi de Türkiye’dir. En yeterli çalışanı ise burada söyleyelim, İsrail’dir. Çünkü kazılar olduğu gibi kaydediliyor. Depolama ve envanter sistemlerinin düzelmesi gerekir.

İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin nümizmatik koleksiyonunun sandıklara doldurulup Topkapı Müzesi’nin Darphane dediğimiz, Hünerverân binalarına yığılması hem de içeri girip çıkılamayacak kadar üst üste yığılması bir marifet değildir. Dediğime inanmayanlar bunu Sarayın Darphanesinde, Arkeoloji Müzesi’nin depo kısmında görebilirler. O bina, klasik mirasın ve hele hele Arkeoloji müzelerindeki zengin İslamî sikkelerin, Roma, Yunan ve eski Anadolu sikkelerinin saklanacağı bir yer değildir. Acilen imparatorluktan kalma Müze-i Hûmayün, yani bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ayrı bir idare, çok kıymetli kütüphanesiyle birlikte bir külliye ve onun yanında da İstanbul’un uygun bir semtinde büyük bir arkeoloji müzesi ve depolarının bir arada yapılması şarttır. Bu işlem çok uzun zaman almaz. Türkiye gibi nelere bütçe ayrılan bir ülkede de çok fazla para götürmez. Tabii müzeleri yönetecek idarecilerin ve uzmanların çok ciddi imtihanlarla tespit edilmesi ve hizmet içi eğitim de verilmesi gerekmektedir.

TARİHİ ESERLERİ KORUYAMIYORUZ

Topkapı’nın Darphanesi çok uzun yıllar olur olmaz tahsislere uğradı, ihmal edildi. Buralarda ciddi bir müzenin kurulması mümkün değildir. Orası bir tamirat atölyesidir. Bunun için gerekli malzemenin saklanacağı, bazı idari birimlerin ve hâşâ yazma olmamak şartıyla müracaat kitaplarının bulunabileceği bir yer olabilir. Ama Arkeoloji Müzesi’nin gerçekten çok kıymetli ve iki asırlık basımları içeren klasik kütüphanesi bunun dışında kalır.

Eserleri korumakta çok yetkisiz ve aciziz. Nusretiye Camii’nin yanına dikilen acayip zevksiz binada İstanbul Resim Heykel Müzesi kuruldu. Bu müze Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne bağlı. Sayın rektörümüz 1984’ten önce 339 eserin yurtdışındaki büyükelçilik binalarına gönderildiğini, bazı devlet adamlarına hediye edildiğini, bunların kayıtlarının yapıldığını, dört eserin ise çalındığını(!), 37 eserin de kaybolduğunu söyledi(!!)? Şüphesiz ki sayın rektörün icraatından önceki yıllara ait bu rakamların onu bağlamayacağı açıktır. Ama ben size söyleyeyim, üniversitelerin bu zavallı bütçeleriyle bu gibi koleksiyonları koruması çok zordur. İkincisi, üniversiteler böyle koleksiyonlara sahip olacak ve inatla üstünde oturacak yetkiye sahip değildir. Böyle bir zamanda Türkiye’de hiçbir üniversiteye kıymetli eserlerin saklanması görevi verilemez. Tophane Meydanı’nın etrafını da klasik görünümden uzaklaştıracak bu gibi eserlerle müzecilik hizmeti verilmesi çok zordur ve göz bozar.

(Hürriyet 30 Mayıs 2021)

Prof. Dr. İlber Ortaylı
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)