III. Reich'ın Korku ve Sefaleti oyununu izledim... / Oğuz Gemalmaz
Dün akşam Tiyatro 1112 Garaj'ın Kentpark AVM içerisindeki tiyatro salonunda sergiledikleri, III.Reich (Korku ve Sefalet) oyununu izledim. Girişte oturmuş içeri alınmayı beklerken, bu çok önemli ve her döneme uygun bir çok sahneden oluşan oyunu düşündüm. Bertolt Brecht ve Margarete Steffin, 1934 yılında sürgünde iken birlikte, Almanya'daki günlük yaşamı, gazeteler, radyo haberleri ve dostlarından dinlediklerinden yola çıkarak derlemeye başlarlar. Brecht, 1935 yılında, bu derlediklerinden sahneler yaratarak tiyatro için bir oyun yazar. Önceleri ismi başka da olsa, oyuna sahneler ekleyerek son şeklini verdiğinde, oyunun adı III.Reich'ın Korku ve Sefaleti (Furcht und Elend des dritten Reiches) olarak kalır. İlk olarak 1938 yılında Paris'te sahnelenen oyun, Türkiye'de 1972 yılında "Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti" adı ile Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Yılmaz Onay rejisi ile sahnelenmiş, beşinci oyun oynanırken 4 Nisan 1972 tarihinde Ankara Sıkıyönetim Kumandanlığı tarafından yasaklanmıştı. Oyunun broşürünü incelediğimde, çevirmenin adına rastlamadım. Doğru bir tutum değil. Oyunun adı III.Reich olarak yazıyordu. Korku ve Sefalet parantez içine alınmıştı. Ama oyunda esas olan o günkü Almanya'nın korku ve sefaletiydi. Neden oyunun özgün adını kullanmadıklarını anlamadım. Bu da bence doğru değildi. Oyun saati yaklaşırken Lili Marleen şarkısı da çalmaya başlayınca, "Başka şarkı mı bulamadılar? O dönemi yansıtmak için herkes bunu kullanıyor. Başka, örneğin Moorsoldaten gibi şarkılar var. Ernst Busch, Kurt Weill, Hanns Eisler var." diye düşündüm ve oyuna bir önyargı ile girdim. Sahne epik bir oyuna yakışır şekilde düzenlenmiş. Sanırım her sahneye uygun olması ön plana çıkmış dedim kendi kendime ve bir süre sonra öyle olduğunu anladım. Akıllıca. Müzik içeride özgün ve güzel. Oyuncular detone olmuyor. Oyuncular oynuyorlar ve ben ciddi bir çalışma ile karşı karşıya kaldığımı kısa, ama çok kısa bir süre sonra anlıyorum. Oyuncular profesyonel. Reji bilinçli ve yerinde seçtiği sahnelerden, İhanet, Tebeşir İşareti, Adalet İşleyişi, Yahudi Kadın, Muhbir, İşçilerin Saati, Sandık ve Kış Yardımı gibi sahneleri ön plana çıkarırken, Enternasyonel, İki Fırıncı, Çiftçi Hayvanına Yem Veriyor ve Parola gibi sahneleri ustaca aralara yerleştirmiş. Sahnelerin kısa oluşu ve Brecht'in yalın dili, rejiye metin üzerinde oynamaya çok fazla olanak sağlamıyor; buna rağmen önceki izlediklerimden farklı bir sahneye koyma ile karşılaştım ve büyük keyif aldım. Günümüze yapılan göndermeler yerinde ve dozunda. Oyun, oyunun yazılış amacına uygun olarak, insanların her türlü akıl dışı durumlara nasıl alışabildiğini, ihanet ve baskılardan nasıl korktuklarını, şiddet ve haksızlığın ne olduğunu, ırkçılığın nelere yol açabileceğini, başka türlü düşünenlerin bu tür rejimlerde nelere maruz kalabileceklerini, kıtlığın ne olduğunu ve yaşam savaşı sürdürmenin zorluklarını izleyiciye çok güzel yansıtmış. Kendimi Nazi zamanında hissettim; ama şunu da düşünmeden edemedim: Ben bugün bu konularla neden hala ilgileniyorum? Oyun bu soruyu size sordurtuyor. Yanıtını bulmak da gene size kalıyor. Meraklısına Moorsoldaten şarkısı:
Moorsoldaten Hannes Wader
http://www.youtube.com/watch?v=aEDBkK_BthA
Oğuz Gemalmaz
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR