İbrani Ansiklopedisi'nin yönetmeni profesör Leibowitz uyarmıştı: Dine göre kurulan devlet...
İbrani Ansiklopedisi'nin yayın yönetmeni ünlü İsrailli profesör Yeshayahu Leibowitz'le İsrail-Filistin sorunuyla ilgili yıllar önce yapılmış bu çeviriyi Yarın dergisi 1984 yılında yayınlamıştı.
"Sakalı olmadığı ve Yahudi beresi taşımadığı halde Profesör Yeshayahu Leibowitz, İsrail'e gelmiş bir eski İncil peygamberine.." Jaruselam Post gazetesi, çok tartışılan bilim adamı ve araştırmacı Profesor Leibowitz'e ilişkin 1981 ilkyazında yayımladığı yazı dizisine böyle başlamıştı. Bu tanıtma ilgimi çekti ve Profesor Leibowitz'i Kudus' ün merkezindeki küçük dairesinde aramama neden oldu. Beni kabul etti. Çalışma odasının rafları tavana dek felsefe ve Musevilik üzerine çeşitli dillerde kitaplarla doluydu. Genç yaşta ölen çocuğunun fotoğrafının altındaki koltuğa oturdu. Kalan beş çocuğu da, babalarının izinde gidiyorlar ve Kudüs'teki İbrani Üniversite'sinde görev yapıyorlardı. Yeshayahu Leibowitz 1903 yılında o zamanki Çarlık Rusyası'nın Lettland bölgesinin başkenti Riga'da doğdu. Birinci dünya savaşı arasnda Lettland bağımsız olunca, anne-babası ile Almanya'ya göç etti. Berlin Akademisi'nde kimya ve felsefe, Kayser Wilhelm Akademisi'nde biyokimya ve Koln, Heidelberg ve Basel'de tıp eğitimi gördü. Köln Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladığında, Hitler'in başa geçmesi üzerine Filistin'e göçtü. Filistin'de Kudüs Üniversitesi'nde 1970 yılına dek biyokimya öğretmeyi sürdürdü. Son yirmi yılda aynı zamanda, tanınmış İbrani Ansiklopedisi'nin yayın yönetmenliğini yaptı. Kendisinden en çok söz ettirmesi, Museviliğin başlangıcına ilişkin eleştiriler getirmesi ve İsrail'in işgal altındaki bölgelerindeki varlığını kınaması ile oldu. 'Büyük İsrail' denilen şey Musevi bir devlet değil, Rodezya-Zimbabwe gibi bir şeydir. Rodezya Zimbabwe'nin (Güney Afrika) tek bir ulusu olmamıştır; orada olan, azınlık beyazlarca yönetilen büyük kara nüfustu. Devlet, halkın çoğunluğunu gözetim altında tutan bir araçtı. Aynı şekilde İsrail de, işgal altında tuttuğu bölgelerle Musevi bir Rodezya-Zimbabwe'dir! Bu tür İsrail ile ırkçı rejimler arasında kurulan paralellikler, İsrail'de ‘'anti-İsrial propagandası’ olarak tanımlanır; ama aynı düşünceyi Museviliğin sadık izleyicisi ve ulusal devletin yurttaşı, önde gelen bir filozof tarafından da dile getirilebileceğini görebiliyoruz! Profesör Leibowitz, Jewish Herald gazetesinde 1981 ilkyazında yazdığı bir makalede, ileriye dönük korkularını dile getirdi: "Büyük İsrail'in sorunları, Musevi halkın ya da Museviliğin değil, politik bir rejimin sorunları olacaktır. Kısa bir süre içinde devlet ile Musevi halk arasındaki kültürel ve duygusal bağ kopacaktır; aynen devlet ile Museviliğin tarihi ve geleneksel değer yargıları arasındaki bağın kopacağı gibi. ”Toplumsal açıdan bakınca da, Büyük İsrail'de ne Musevi endüstrisi ne de toprak işçisi kalacaktır. Araplar emekçi halkı oluşturacaklar Museviler de ustabaşı, fabrika yöneticiliği, bürokratlık, memurluk ve polislik -Özellikle güvenlik polisliği görevlerini, yükleneceklerdir. 2 milyon düşman yabancıya egemen olan devlet de ister istemez bir polis devletine dönüşecektir. Bu devlet içinde güvenlik güçleri, merkezi zümrenin birer kurumu olacak ve eğitimin özerkliğini önleyecek, düşünce ve düşünceleri açıklama özgürlüğünü kısıtlayacak ve demokrasiyi ortadan kaldıracaktır. "Böyle bir yönetimin görevi Arap direnişini bastırmak ve işbirlikçi Araplar yaratmak olacaktır. Her kolonyal rejimi saran çürüme ve bozulma, İsrail devletini de saracaktır. Daha şimdiden İsrail ordusunda, savunma görevinden saldırgan bir iskelet durumuna geçmenin verdiği ahlâk sapması belirtileri görebiliyoruz. İçindeki subaylar, eskiden halk ordusunun önderleriyken, şimdi birer askeri vali olarak diğer ülkelerdeki meslektaşlarına benzemeye başlamışlardır." Öyleyse Profesör Leibowitz İsrail'in işgal bölgelerinden koşulsuz olarak geri çekilmesi durumunda gerçek İsrail diye tanımladığı eski sınırı içinde yaşayan Araplarda başkaldırma isteği yaratma isteğinden korkmuyor mu? “Köle durumuna getirilmiş insanları yönetmekle ulusal sınırlar içindeki bir azınlığı yönetmek arasında büyük ayırım vardır. Çünkü bu halk ezilmiş halk olmayacaktır. Filistinlilerin de kendi vatanları olacağı için psikolojik durumları apayrı olacaktır.” Doğru ama Filistinli Arapların İsrail’e nefreti artmayacak mı? “İsrail'deki Arapların, İsrail devletinden nefret etmek için illâ bir Filistin devletinin kurulmasına gerek yok. Bu nefret son derece doğaldır ve onları bundan ötürü kınayamayız. Ama yine de eğer Arapların kendi Filistin devleti kurulursa, Yahudiler ve Araplar arasında dostça birlikte yaşama olasılığı çok yüksektir.” Bugünkü durumu, İsrail yönetimindeki iki milyon Arabı, Musevi toplumunun bedenindeki kanser kisti gibi tanımlıyor Profesör Leibowitz. Fransızların Cezayir'deki deneyimleri ile karşılaştırıyor: "Dördüncü Cumhuriyet, Cezayir tarafından yaratıldı. Fransızlar, yetiştirdikleri en büyük ulusal kahramanın, ülkesini Cezayir'den kurtarmasından ötürü şanslıdırlar. Evet, Cezayir'i değil, Fransa'yı kurtardı. Çünkü Cezayirliler saten kendi bağımsızlıkları için çarpışıyorlardı ve bağımsızlıklarının tanınması, Fransa'daki yönetim biçimini ve demokrasiyi kurtardı. Evet, işgal bölgelerinden mutlaka çekilmeliyiz Bunu yapmamak, İsrail devletinin ve belki de tüm Musevi halkın yok olması demektir." İsrail, Profesör Leibowitz'e göre Musevi halkın geleceği için onsuz olunmayacak bir gereklilik değil. Tarihsel açıdan bakmak, bunu görmek için yeterlidir. "Yahudiler, kendi devletler olmadan 2000 yıl kalabileceklerini ve ulusal özelliklerini koruyabileceklerini kanıtlamış insanlardır. İsrail devleti Musevi halkın yaşaması için gerekli değildir. O salt Musevi halkın ulusak-politik bağımsızlığının bir çerçevesidir.” Profesör Leibowitz, İsrail'in işgal altındaki bölgelerdeki varlığına karşı olduğu gibi, devlet içinde dinin rolüne de karşı. Birçok makale ve kitap ile Musevi kilisesini, yeryüzündeki yönetimin uzatılmış kolu olarak kınamış. Bununla, Musevi gelenekler arasında herhangi bir benzerlik olmadığını özellikle belirtiyor: “Genel olarak din, yani Musevilik, devlet yapısı içine alınamaz. Dine göre kurulan devlet, dört köşeli üçgen gibidir Dinsel devlet olamaz, çünkü bu, devlet kavramına aykırıdır. Devlet, doğasında lâiktir. Bu nedenle Musevi devlet anlayışı, eskiden de bugün de yeryüzü yönetimiyle dinsel yasalar arasında çatışmadan başka bir şey olmamıştır.” İlerde İsrail'in başına ne gelecek düşüncesinde acaba? Barış umudu var mı? "2000 yılık geçmişten ötürü ortada, burasının kendi vatanı olduğu bilincinde olan iki halk var. Korkunç bir durum. İki seçenek görülüyor: Arap dünyası ile savaşın sürmesi -Fas'tan Kuveyt'e dek ve Mısır'ı da içererek: Çünkü yurtdışında ‘barış anlaşması’ denilen şey, İsrail ile Mısır arasındaki her an bozulabilir olan ateşkesten başka bir şey değil. İkinci seçenek ise, Amerika Birleşik Devletleri'nin yalnız ya da Sovyetler Birliği ile ortak İsrail/ Filistin ayrımını gerçekleştirmesi. Bu bölünme, İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi demek olacaktır ki, böyle bir çözümü biz İsrailliler umutla bekliyoruz! Çekinilecek bölge içinde Doğu Kudüs'ü de görerek.“ Otuzu aşkın hkitap yayınlamış olan Andres Küng, İsveç'in en çalışkan yazarlarındandır. Ortadoğu üzerine yazılmış iki kitabı vardır. Yukarıdaki yazı, Rallar Ros dergisinin 1983 tarihli 48. sayısından Yarın dergisi tarafından çevrilmiş ve Yarın dergisinin Şubat 1984 tarihmi sayısında Filistin özel dosyası içinde yayımlanmıştır. (Leibowitz'in öngörülerinden çoğu maalesef bugün gerçekleşti. Profesörün sözleri dinlenseydi kuşkusuz bugünkü vahşeti yaşamıyor olacaktık. Belki de profesörü yanıltan tek şey SSCB'nin dağılması ve Rusya'da yaşayan çoğu üstün mesleklere ve niteliklere sahip eğitimli bir Yahudi nüfusun milyonlarcasının İsrail'e göç etmesi ve İsrail ekonomisinin ve demografisinin yükselmesi oldu. Bu durum İsrail'in gerçekçilikten uzaklaşmasının ve her türlü uzlaşmadan uzak durmasının önemli nedenlerinden biri oldu.) Gerçekedebiyat.com ANDRES KÜNG KİMDİR?
GERÇEK EDEBİYATIN NOTU
YORUMLAR