Funda Soysal sorularımızı yanıtladı: O portre annem değil
Yazar Erdal Doğan'ın Agora Kitaplığı'ndan yeniden yayınlanan 'Yaşasaydı Aşık Olurdum: Sevgi Soysal' başlıklı biyografi kitabı üzerine Sevgi Soysal'ın kızı Funda Soysal'ın 'bu çizilen portre annem değil, yanlış' itirazı üzerine Funda Soysal'la konuştuk.
İlk baskısı 2003 yılında Everest Yayınları'nda yayınlanan şimdi 5. baskı olarak Agora Kitaplığı'ndan yeniden yayınlanan Yaşasaydı Aşık Olurdum: Sevgi Soysal başlıklı biyografi kitabı tartışmaları üzerine Funda Soysal'la konuştuk. 1-Kitabın annenizi yanlış tanıttığını söylüyorsunuz? Sizinle konuşulmadı mı? Babanızla yakınlarınızla konuşulmadı mı? 2-Kitap ilkin 2003 yılında yayınlanmış. O dönemde tepki gösterdiniz mi? Mümtaz Soysal gösterdi mi? Teşekkür ederim, sorularınız sayesinde bir cevap yazmaya başladım dün, ama korkarım sizin istediğinize göre fazla kapsamlı oldu. Kısaca cevaplarsam. 1-2) Ben annemi tanıyarak büyümedim, kitaplarını biliyordum. Babam ne bir şey paylaştı, ne de tek kelime konuştu Erdal Doğan’la, o noktada asıl mirasçı oydu, ama annemden bahsetmiyor diye galiba biraz sevimsiz bulunuyordu. O dönem bence hepimiz içten bir tepki duyduk bu kitaba, ama ben öğrendiklerim için de müteşekkirdim. Babam dövmekten bahsetmiş ablama ama şiddet ya da kitap yasaklatma gibi şeylerle uğraşmazdı o. 3- Kitap Sevgi Soysal'ı nasıl yanlış tanıtıyor. Bir kaç cümleyle de olsa değinebilir misiniz? 3) Buna kısaca cevap vermem kolay değil. Ortada bir portre var. Ben yirmi yıldır öğrendiklerimle bu portre yanlış diyorum. İtirazımdan haberdar oldukları halde bana ulaşmaya gerek görmeyip yayın kararı almaları beni doğrusu rahatsız etti. Maddi hata olarak şunu diyebilirim: elimdeki mektuplara göre, kitapta anlatıldığı gibi 1972 baharında “korkut gönderilmeli” diyen annem ya da babam yok ortada. Korkut’un İstanbul’a geldiği tarih, 1971 Haziran ayı, Yürümek de o sırada müstehcen diye toplattırılıyor ki kitap bu olayı önemsizce geçiştiriyor, oysa bakarsanız, o dönem mecliste, basında kızılca kıyamet koparılan bir olay bu. Kim bilir belki ergenliğe yeni girmekte olan o çocuk, annesi ile ilgili duyduğu bu müstehcen lafından da etkilenmiştir? Bunun kimin kararı olduğu konusunda da o mektuplar bambaşka bir adres gösteriyor, Özdemir beyin anne-babasını. Onlar çocuğu annesinden “ayırmak” gerektiğine karar vermişler. Ben bu kitabın, annem ve babamın 1971 yılında hedef tahtası yapılmaları hikâyesini es geçerek, onu askerdeki kocalarını aldatan kötü bir anne gibi gösterdiğini, bunun baş kaynağının da ömrü boyunca oğluna karşı bütün görevlerini ihmal eden, sonra da oğlunun hastalığını annemin suçuymuş gibi göstererek kendi vicdanını aklamaya çalışan bir baba olduğunu düşünüyorum. Yazarın ve Osman Akınhay’ın kafalarını epey karıştırmış bence dinledikleri, ama dilleri zihin yapılarını kolayca ele veriyor. Bunu yazarak göstersem sanırım en doğrusu. Ama üç gün tecritte tek başına tutulduktan sonra, cezaevi komutanının dokunmak yasak talimatına rağmen beş polisin önünde görüşe gelen avukatının elini sıkan, bunu da kahramanlık olsun diye değil, bu ülkede medeni bir hayat sürsün diye yapan bir kadına daha saygılı ve özenli davranmak gerekir kanısındayım. Onun özel hayatını esasen bir magazin kafasıyla anlatan bu kitap, evet yanlış ve de haksızdır. Çok net bu benim için. Hukuk mu kalmış ülkede demek istiyorum, ama asıl yapmak istediğim, sivrisineklerle uğraşmak değil, bataklığı kurutmak. Annemin kişisel haklarını, ondan kalanları emanet edebileceğim bir yapı oluşturmam gerek. 4-Kitapla ilgili hukuki bir süreç başlatacak mısınız? Çünkü yanlış kitaplar gelecek kuşaklara yanlış bir Sevgi Soysal bırakır. Örneğin Neşet Ertaş'ın ailesi yanlış bilgilerle dolu filmin dağıtımını durdurmuştu. Bu kitaptan kurtulmak mümkün değil ve hiçbir tazminat benim, annemin çocuklarının, duygusal hasarını telafi etmez. A ne kadınmış diye Sevgi Soysal okumaya birilerini teşvik etmiş dahi olabilir kitap, o da iyi. Benim tek demek istediğim, o portre annem değil. Hep de dedim, kitapları var zaten. Benim inanıp güvendiğim birkaç yürümekte olan iş var, onlarla ilgileniyorum. Ama bu vesile, insanların dikkatini 1971 yılı ile bu ülkede açılan karanlık kapıya çekerse ben yine de faydalı olmuş diye bakarım. Annem ve babam o zihniyetin hedefine belki ilk takılanlardı ama o zihniyet medeni bir hayat isteyen herkesi hedef alıyor aslında, bunu fark etmek, fark ettirmek önemli, gerekirse yakışıksız olmak pahasına… Saygılarımla. 5-Teşekkür ederim. (Ahmet Yıldız-Yazar, sitesi yayın yönetmeni) gerçekedebiyat.com Funda Soysal
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR