Son Dakika



Sevimli yüzünle samimi sözlerinle geçmiş acılarımızdan seninle uzaklaştık, geleceğimize, çocuklarımızın yüzüne güvenle bakmayı seninle öğrendik!

Sana tüm Türkiye olarak ‘Deprem Dede’ adını verdik!

17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türk halkını hem moral olarak ayakta tuttun, hem depremden değil binadan kork bilinci aşıladın.  

Bilirsin biz Türkler kolay inanır kolay unuturuz! Senden bir şeyler öğrenmek için değil seni bir Şaman’ı izler gibi izlemek içinmiş bütün bunlar!

‘Deprem Dede sen gideli tam 10 yıl oldu.

Depremin nedenleri ya da suçlusu üzerine aforizmalarla başımızı şişirmedin. Halkı, bireyi bilinçlendirme amacıyla yaptın ne yaptınsa.  

İlkokullara üniversitelere tv programlarına çağırdık, deprem konusunda ‘bilinçlendik!’ diye de seni aldattık!

Sen de bize inanıp görevini yapmış insanlar gibi mutlu şekilde aramızdan ayrıldın.

Seni tüm ölülerimizi hemen unuttuğumuz gibi unutacağımız, anlattıklarının bir kulağımızdan girip diğerinden çıkacağı, her şeyi yine eskisi gibi yapacağımızı gizleyerek fena aldattık!

Yalan söyledik! Bize mezar evimizi bağışlama vaadi veren politikacıların peşinden koştuk! Onlara oy verdik!

Tüm toplum olarak bir Şahin araba alırken bile ekspertizler peşinde kılı kırk yarmamıza rağmen çoluğumuzu çocuğumuzu sokacağımız evi yaptırırken, kiralarken bu titizlik aklımıza bile gelmedi.

Binalarımızı yalap şalap yapan ve imzasını kötüye kullanan mühendisleri mimarları biz kontrol edeceğimize güya devlete kontrol ettirmek için denetim firmasına bile para ödedik!

Cahillik başa bela Deprem Dede!

Sen gittin, depremlerin oluş nedenini çocuk yaştaki kızlarla evlenmenin yasaklanmasına yoran senin bilim yuvan İTÜ’lü Prof.’lara kimse sesini çıkarmadı!

Senin “Deprem öldürmez binalar öldürür!” sözünü unutmanın cezasını fena çekiyoruz!

Koca koca mühendislere mimarlara okumuş insandırlar diye güvendik, altınımızı malımızı mülkümüzü sattık onlara verdik; görmeden imzaladıkları raporlarına davul zurnayla eşlik ettik!

Çürük çarık binalara durmadan oturulur affı çıkaran, ruhsat veren iktidar ve muhalefet milletvekillerine oy verdik.

‘Bu binalara oturmayın!’ diyen senden başka tek bir yürekli mühendis sesi, tek bir yürekli hükümet üyesi, tek bir muhalefet lideri görmedik! Varsalar da gözlerimizi kapadık kulaklarımızı tıkadık!

Çoluğumuzu çocuğumuzu kundaktaki bebelerimizi soğukta karda kışta canlı canlı gömeceğimiz mezar binalara elektrik su doğalgaz bağlayıp bir de oturulur belgesi veren belediye başkanlarını seçtik!

Barolar, yargı kurumları deprem cezalarının trafik suçu cezasından yüksek olması için çabalamadı, bizi uyarmadı.

Mühendis Odaları üç kuruş paraya imzalarını satan meslektaşlarını yola getirmek için kılını kıpırdatmadı, aksine onları savundu!

Deprem Dede!

Sen gittin öksüz kaldık.

Biz cahilliğimizle kaldık, sessiz bir yılan gibi beslendi ölüm!

Her şey aynı tas aynı hamam Dede!

Bizi çok iyi tanıyan büyük şair Nazım Hikmet'in dediği gibi, suç işledik, kabahatin büyüğü bizim!

(...)
Ve bu dünyada, bu zulüm
                                    senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                                     - demeğe de dilim varmıyor ama -
                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! 

Ahmet Yıldız

‘DEPREM DEDE’ AHMET METE IŞIKARA KİMDİR?

22 Ekim 1941 tarihinde Mersin'de dünyaya gelen Işıkara, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeofizik bölümünden mezun oldu. İstanbul Üniversitesinden 1972 yılında doktora derecesi alan Işıkara, akademik araştırmalarını İngiltere ve Almanya'daki üniversite ve enstitülerde sürdürdü.

Daha sonra Türkiye'ye dönen Işıkara, 20 yıl İstanbul Üniversitesinde görev yaptıktan sonra 1985 yılında Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde Jeofizik Mühendisliği Anabilim Dalında Bölüm Başkanı olarak göreve başladı.

Enstitü içinde Jeofizik Anabilim Dalını kurarak 1999 yılına kadar başkanlığını yapan Işıkara, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde ilk yerbilimci doktora öğrencilerini yetiştirerek mezun etti. Işıkara, 1991-2002 yılları arasında Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü olarak görev yaptı.

Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara 1991 yılında atandığı rasathane müdürlüğü görevini 2002 yılına kadar sürdürdükten sonra, üniversitenin Araştırma Fonu Yönetim Kurulu Üyeliği, Üniversite Yönetim Kurulu Üyeliği (1992-2000) ve Rektör Yardımcılığı (1991-1992) görevlerinde de bulundu.

Güneşteki patlamalar sonucunda iyonosferde meydana gelen değişimleri inceleyen Işıkara, Dünya'nın manyetik alanıyla da yakından ilgilendi. Işıkara, iyonosfer konusundaki tecrübelerini manyetik alan konusundaki deneyimleriyle birleştirip yerin derin iç yapısını inceledi.

İznik-Mekece bölgesinde sürdürdüğü 25 yıllık çalışmaları sonucunda bölgede donanımlı, çok sayıda fiziksel parametrenin gözlemlendiği bir araştırma merkezi kuran Prof. Dr. Işıkara, Japon bilim insanlarıyla da ortak araştırmalar yaparak depremin izini sürdü.

7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi'nin ardından kendini, başta ilkokul öğrencileri olmak üzere toplumu deprem konusunda bilinçlendirmeye adayan Işıkara, rasathane içinde de Afete Hazırlık Eğitim Birimi oluşturdu. Işıkara, 2012 yılında riskli binaların kentsel dönüşümüyle ilgili kamu spotundaki ünlü insanlar arasında yer aldı.

Afete Hazırlık ve Deprem Eğitim Derneğinin (AHDER) Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türk Kızılay Genel Başkan Başdanışmanlığı da yapan Işıkara, 21 Ocak 2013'te tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Işıkara'nın cenazesi, Feriköy Mezarlığı'na defnedildi. 

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)