Coğrafya Kederdir
                                         Yalnızlık herkesi ardında bırakıp Koşup gidiyor yanımdan Bir fener yanıyor ender ışıldayan kalbimde Bilmiyorum, ben hangi yaranın tuzuyum Suçunu öğrenmek istiyorum Gülden küle dönüşen ruhumun   Garip bir hissizlik işidir benimkisi Kimi sevsem sevmezdi beni Ne çok hırpalanıyor ellerinde ruhum Bu kaçıncı savaştır en ön cephede vuruştuğum ruhumu alıp satıyorlar, kim bunlar? Bilmiyorum Her yerde çanları çalıyor  Elleri sanki alkıştan yaratılmış, sözleri bilgece, görseniz hepsi birer Eflatun Suya benziyorlar akislerinden nefret ediyorlar Çok değiller hayır üstün değiller hayır  fazlalıklarıyla boğuyorlar Anlatılmaz, anlaşılmaz, akıl almazlar beni yolda görseler selamımı almazlar    Ben, merkezî hüznümle başkent olurdum onlara  İnanmadılar bir türlü onlarla aynı havayı soluduğuma Gri bir Anka'ya çevirdiler beni bu şehirde; Kendi küllerine resmi evrak uzatan, Başkasından çekinen kendinden utanan Mürekkebi solgun mühürler dolanıyor üstümde Oysa yalnızlıklar başbakanı ya da meyhanelerin memuru olmalıydım ben   Ne çok ezildim çiçekleri seviyorum diye aralarında  Şu yaşa gelip de ayakkabı bağlamayı öğrenemediğimi bile bile Çok cesur davrandım rol kesmeden yaşamayı seçtiğimde   Memleket diyorlar kahvelerde bana  Bilmiyorum nereli olduğumu  Memleketim kabul ediyorum  İçine doğduğum cehennem çukurunu Bana kırmızı bir yara gösterseler İçinden bir a atarım Hem adımı hatırlarım hem sırtımdaki lekeyi İsmimi hiç sevmiyorum yaralı ismimi  Bana nedense hep kötü şeyleri hatırlatıyor hep kötü şeyleri Günbegün bir isyan büyüyor  dudaklarımda bir türlü karşı koyamadığım Kralı öldürülmüş bir şehir şu içim  Ağır darbelere karşı ağır bir göğüsle yumruk yumruğa kavga etmiş gibiyim    Ruhçuydum eskiden ben diyalektik takılıyorum bugünlerde Evet evet Marx evet Hegel evet kendine gel Lütfen annem duymasın bunları Yüzüme yapışmış sanki ömür boyu garantili bir kireç taşı Evet gizem bu, evet evet sır bu, evet beni dinle  Saatin kaç paraysa verebilirim  Bir çay kaşığına bile güveniyorum üstüme çığ düştüğünde  Hayalperestim, reddedildim, üşüyorum  Evet soğuk, evet kar, evet şubat Ama adımdan daha iyi biliyorum  Isıtacak her yeri toprağıma düşen ilk cemre   Ben, şakaklarına uğultuya benzer ağartılar yapışan Ela gözlü bir adam, Sarı bir yanılgı, Hüzün zengini, mutluluk fakiri hep yollarda arıyorum kendimi   Bana göre doğruyu söyleyen tek şey materyalizm Bir de annem var  O benden emin ben ondan daha eminim  Ruha inanıyorum ama maddeciyim  Ne biçim bir çelişkidir bu her sabah tok karna içtiğim Bu hayat hastalığına iyi gelir diye  Bilmeden kaç filtresiz inceliği sineme çektim    Evet bu dünyada bir korkuluktan fazlası değilim  Bir tek tarladaki kargalarla kaldı işim  Bana kötülük edenlere bile yalnızca gülüp geçtim İstemiyorum onlarla mücadele nasıl olsa kaybettim bir kere Belki tekrarını verirler bir cuma gecesi dizisinden önce  Evet; militan bir göğüsüm,  Evet evet, evet ha gayret  Yürürken yere bakma  yaşamayı öğreneceksin elbet diyorum kendime Koşuyorum yeni hayatım dediğim geleceğe   Bana kalırsa incelenmesi gerekir yaşamım Bu kadar acıya dayanan bir tür yüz yılda bir belki görülmüştür Ahlak polisi miyim bu hayatın  Neden etmedim kendimden başkasına küfür?   Sesim, bana yabancı sesim  Beni terk etmek istiyor  mutlu olmak için  Hakkın var diyorum ona  Hazırım yine de beni bırakma  diye yalvarmaya    Evet, beni sevmeyen herkes gibi o da haklı  Nedense güller hep birbirine benzer  Ben ayrık olanları seviyorum  Nasıl bir hastalıksa bu  aynı yoldan üst üste iki gün bile eve gitmiyorum    Hâlâ şiddetle sevilmiyorum  Hâlâ günde iki paket sigara içmiyorum  Hâlâ pusluyum hâlâ umutsuz Yangından kurtarılmış değersiz bir eşya gibi dolaşıyorum  Kimse bakmıyor yüzüme  Külden başka hiçbir şey hatırlatmıyorum kimseye   Bitkin bir bıçağım, işlevsiz bir neşter ne bileyim işte  Zihnimde kazaya uğrayan aşklar Gereksiz bir ayrıntı gibi yerleşti belleğime Kim görse beni ilk önce der:  Ne saçma adam kıl aldırmıyor burnundan  Bilmezler ki kibir, bana hep iyi gelir   Evet evet onu çok istedim ama Kalmadı dilimde çözülmemiş gönül düğümü Şimdilerde benziyorum tehlikeli bir maddeye   
 Kaan Eminoğlu GERCEKEDEBİYAT.COM
I
Bugünlerde aklım fena, vücudum köle pazarı, orada
Hayatımdan karanlıklar akıyor
Akarken çıkan ses “çın çın çın”
İnsan cisimli isimler dolaşıyor hayat mezbahasında
kendi olmaları imkânsız, tasmasız yaşamaları zor,
taşıdıkları yüz değil burun,
Maalesef yine, maalesef yine
Evet evet sert bir kış geçiyor
Bilmiyorum, niye bol geliyorum kendime
-dur hemen gitme bir dakika beni dinle-
İnsani ihtiyaçlarım için cömertim
II
Hangi kavgaya atılsam ilk ben ölürüm
 İlk adımlarını atan bir bebeğin gayretiyle 
Evet evet bana yeni bir renk gerek
ya da bir bahçe, sevilen kıza verilememiş çiçekler içinde
 
Ölüm geçti beni teğet
Hayatsa bütün iplerimi söküp attı
Bilmem nereye kapatılmalıyım
Ben sığsam ruhum sığmaz ki kilometrekarelere
                            


















YORUMLAR