Can Yayınları'ndan Araba Sevdası
Recaizade Mahmut Ekrem, Araba Sevdası’nın önsözünde “Muhsin Bey” adlı uzun hikâyesi gibi bu romanında da “insanlık hallerini ibretli bir ayna gibi” yansıtmaya çalıştığını, Stendhal’in “Roman uzun bir yol boyunca dolaştırılan aynadır,” sözüne gönderme yapacak şekilde belirtir.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Recaizade Mahmut Ekrem’in Türk realizminin ilk kımıldanışlarından biri olarak gördüğü romanıyla ilgili, “Pek az Türk romanı Araba Sevdası kadar adına bağlıdır. Kitap, bir modanın ve muayyen iktisadi şartlar etrafında hemen bir lahzada teşekkül etmiş köksüz bir kalabalığın romanıdır,” değerlendirmesini yapmıştır. Araba Sevdası özellikle 1990’lı yıllardan itibaren pek çok eleştirmenin dikkatini çeker. Tanpınar’dan sonra Güzin Dino, Fethi Naci, Berna Moran, Jale Parla ve Nurdan Gürbilek Araba Sevdası’nı çeşitli bakış açılarıyla değerlendiren belli başlı isimler olarak anılmalıdır. Recaizade Mahmut Ekrem, romanın önsözünde “okurları eğlendirmek” için bu eseri kaleme aldığını belirtse de kitapta Bihruz Bey özelinde toplumumuzun yaşadığı Batılılaşma serüveni, dönemin sosyal hayatını da yansıtacak şekilde, ironik bir dille işlenir. ALAFRANGA BİR ZÜPPE! Bihruz Bey, Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Bey’i ile birlikte, alafranga züppe tipinin edebiyatımızdaki ilk örneklerinden biridir. Bu bağlamda kendinden sonra çizilen Hüseyin Rahmi’nin Müştak Bey ve Ömer Seyfettin’in Efruz Bey alafranga züppe tiplerine model olmuştur. Araba Sevdası, esas itibarıyla dram ile komedinin harmanlandığı bir metindir. Romanda bir yandan Bihruz Bey’in Batı kültürünü algılayışına odaklanılarak yanlış Batılılaşma eleştirilirken; bir yandan da kahramanın Periveş Hanım’a duyduğu platonik aşk ve bu aşk neticesinde yaşadıkları verilerek esere komedi çeşnisi katılır. Roman boyunca Bihruz Bey’in yaşadığı aşk acıları ve zihnî bulanıklıklar, yazdığı mektuplar ve çeşitli sebeplerle düştüğü komik durumlar anlatı evrenine eklenerek okurda çoğu zaman “acı”, yer yer de “mütebessim” çehreler oluşturulur. Neticede yazarın da belirttiği gibi komik ama “hazin bir hikâye” ortaya çıkmıştır. BİLİNÇ AKIŞI VE İÇ MONOLOGLAR Recaizade Mahmut Ekrem, Bihruz Bey’in karmaşık ruh halini daha iyi aktarabilmek amacıyla romanında “bilinç akışı” ve “iç monolog” gibi farklı anlatım teknikleri dener ki bu teknikler, o dönemde Berna Moran’ın tespitiyle Batı romanı için bile “yeni” tekniklerdir. Roman, ilk olarak 20 Şubat 1896-8 Ekim 1896 tarihleri arasında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiştir. Araba Sevdası’nın önsözünün sonunda 28 Kasım 1889 tarihi kayıtlıdır ki bu tarih, eserin çok daha önce yazılmaya başlandığını düşündürmektedir. Araba Sevdası’nın kitap olarak ilk baskısı ise 1898’de, Âlem Matbaası’nda yapılmıştır. Yazarının sağlığında yapılan bu baskının ardından ilk kez 1940 yılında Mustafa Nihat Özön tarafından Latin harflerine aktarılan roman, ilerleyen dönemde pek çok yayınevi tarafından defalarca yayımlanmıştır. Bu baskılar içerisinde ise Fazıl Yenisey’in 1963 yılında Kanaat Yayınları arasında yayımlanan çevirisi, roman dilini bozan ve eseri aslından uzaklaştıran bir aktarma olarak dikkat çeker. 1898’DEKİ İLK BASKISI ESAS! Nitekim Berna Moran Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış-I adlı kitabında, “Kısacası Araba Sevdası’nın konuşulan Türkçeye çevrilmiş baskısı Recaizade’nin romanı olmaktan çıkmış” (s.85) eleştirisini yapar. Can Yayınları’nın Miras dizisinden çıkan Araba Sevdası açıklamalı orijinal metin ve günümüz Türkçesiyle iki cilt halinde yayına hazırlanırken romanın 1898’deki ilk baskısı esas alınmıştır. Bu baskılarda yazarın diline, üslubuna, kelime tercihlerine müdahale edilmemiş, yalnızca kitabın imlası günümüz kurallarına uyarlanmıştır. Metinde bugün sık kullanılmayan Türkçe kökenli bazı kelimeler ile atıfta bulunulan semtler, mekânlar, yazarlar, şairler, edebî eserler ve bazı önemli tarihî olaylar kültürel-tarihsel bağlamları göz önünde bulundurularak dipnotlarda açıklanmıştır. Kitabın sonunda günümüz okurunun anlamakta zorlanacağı Arapça ve Farsça kelimeler için kapsamlı birer sözlük hazırlanmıştır.
ORİJİNAL RESİMLERİYLE MUSAVVER MİLLİ HİKÂYE! Araba Sevdası, Bihruz Bey’in alafrangalığı etrafında şekillendiği için romanda sık sık Fransızca kelimeler ve cümleler kullanılmıştır. Bu kelimeler ve cümleler; romanın gerek tefrikasında gerekse kitap halindeki baskısında Türkçe okunuşlarıyla yer almış ve “rika” yazıyla dizilmiştir. Romanın “Miras” baskısında da aynı esas göz önünde bulundurulmuş, Türkçe söylenişlerine göre yazılan Fransızca kelime ve cümleler italik olarak dizilmiş, dipnotlarda bu kelime ve cümleler açıklanmaya çalışılmıştır. Romanın dikkat çeken yönlerinden biri de gerek tefrikada gerekse kitap halindeki baskısında “Musavver Milli Hikâye” alt başlığıyla sunulması ve resimli olmasıdır. Aynı dönemde Halid Ziya’nın Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen Mai ve Siyah romanıyla birlikte Araba Sevdası edebiyat tarihimizde resimlerle bezenerek basılan ilk romanlardan biridir. Araba Sevdası’ndaki resimler, bizzat bu roman için Ressam Halil Paşa tarafından çizilmiştir. Bu sebeple romanın bu baskısında Araba Sevdası’nda yer alan orijinal resimlerin kullanılmasına özen gösterilmiştir. Romanda, bu resimlere dönemi yansıtan, eseri tematik anlamda besleyen ve çoğu Atatürk Kitaplığı arşivinden alınan kartpostallar ile fotoğraflar eşlik etmiştir. MODERNLEŞMENİN ROMANI Jale Parla’nın “Eğer Tanzimat romanına bir Batılılaşma romanı değil de bir modernleşme romanı olarak bakarsak, Araba Sevdası gerçek anlamda modern ilk romandır,” tespiti önemlidir. Araba Sevdası, ele aldığı tema ve bu temanın işleniş tarzı bakımından Tanzimat dönemi romanımızın önemli örneklerinden biri olduğu kadar edebiyatımızın da klasik metinlerinden biri olarak anılmalıdır. Araba Sevdası’nı okumak, şüphesiz ki romanımızın geçirdiği evreleri gözlemlememizin yanı sıra hâlâ sancılarını çektiğimiz Batılılaşma serencamımızı kavramamız açısından da bize farklı bakış açıları kazandıracaktır.
YORUMLAR