Son Dakika



Evet, Ahmet Emin Atasoy`un 40 yılda tamamladığı “Bulgar Şiiri Antolojisi”, Sofya`da “Aziz Kliment Ohridski” Üniversite Yayınevi tarafından Türkçe ve Bulgarca olarak iki cilt halinde yayımlandı. 660 sayfalık bu dev antoloji, 1860`lardan günümüze, Bulgar şiirinin 150 yıllık gelişim seyrini panoramik bir akışla şiirseverlerin ilgisine sunuyor. Bulgaristan`da bir “edebiyat olayı” olarak karşılanan antoloji, Türkiye için de büyük önem taşımakta. Çünkü Atasoy`un antolojisi, şiirlerin Bulgarca aslından çevrildiği “ilk” antoloji... Bulgaristan`da doğan ve 1989`dan bu yana Bursa`da yaşayan “şiir ve çeviri karıncası” Atasoy`la antoloji serüvenini konuştuk…

Türkiye ve Bulgaristan için “özgün” bir iş başardınız. Bu çalışmanızın öyküsünü özetler misiniz?

Benim bu antoloji işine kalkışmam, 1970`li yıllara uzanıyor. Türkiye`ye gelmeden önce, ömrümün 45 yılını Bulgaristan`da geçirdim. Sofya`da Ulusal Radyo yayınlarında edebiyat programcılığı yaptığım 1960`lı yıllarda, ülkenin tek Türkçe gazetesi Yeni Işık yönetiminden Bulgar şair Veselin Hançev, Lenin`le ilgili bir şiiri Türkçeye çevirmemi istedi. Ben de çevirdim. Çevirim çok beğenildi ve hemen yayımlandı. Sonra başka gazeteler ve Sofya Radyosu`nun Türkçe Yayınlar Servisi de yeni çeviriler istedi benden. Böylece bir iki yıl içinde, adından övgüyle söz edilen bir çevirmen olup çıktım. O cesaretle, 1968 yılında “Narodna Prosveta” (Ulusal Eğitim) yayınevine “Eylül Sancıları” başlıklı küçük bir kitapçık sundum. Maalesef, Türkçenin yasaklanması nedeniyle, o “mini antoloji” yayınevi arşivinde kaybolup gitti. Daha sonra Bulgar şairlerinden ciddi, kapsamlı bir seçki yapıp Türkçeye çevirme düşüncesine yöneldim ve bugüne kadar bu işi sürdürdüm. Bursa`da yaşadığım 25 yıl içinde 100`den fazla Bulgar şairini çevirip başta Cumhuriyet Kitap olmak üzere birçok dergi, gazete ve derlemede yayımladım. Sonunda, metodolojik özelliği bulunan bu antoloji çıktı ortaya.

ahmet yıldız

Antolojiniz, benzerlerinden farklı. Neden böyle bir “deliliğe” 40 yılınızı verdiniz?

Bir ulusun şiirini belli bir bütünlük içinde, baştan başa, bir başka dile çevirmeye kalkışma işi, bir anlamda “delilik” sayılabilir. Bu deliliği başkaları da yaptı. Örneğin “Fransız Şiiri Antolojisi” ile Ahmet Necdet, “Rus Şiiri Antolojisi” ile Ataol Behramoğlu. Ne ki, benimkisi “delilik”in katmerlisi, çünkü hazırladığım bu antoloji, Bulgar şiirinin başlangıçtan bugüne yetiştirdiği seçkin şairlerin tümünü içermekte. Üstelik de, her şairden ortalama 5 şiire yer vererek, onu en belirgin ve tipik yanlarıyla tanıtmayı amaçlamakta. İstedim ki, sadece sıradan bir şiirsever değil, bu alanda gerçek uzman sayılabilecek her kişi, bu antolojiyi okuyup incelediği zaman, Bulgar şiirinin toparlanmış genel görünümünden başka, onun ana kabartmalarını da görebilsin. Sonuçta bu iş, bana 40 “senecik”e mal oldu. Ama ben, beni “ben” yapmada büyük manevi payı olan Bulgar şiirine o kadar çok şey borçluyum ki, harcadığım bu yılları ona canı gönülden helal ettim.

Antolojiniz, Türk ve Bulgar halklarının kültürel yakınlaşması yolunda bir işlev üstlenebilir mi?

Her ne kadar yetersiz gibi görünüyor olsa da, Bulgar şiirinin Türkiye`de tanıtılması için belli başlı çabaları olan Fahri Erdinç, Özdemir İnce, Ataol Behramoğlu, Kemal Özer, Cevat Çapan vb. şairlerimizi saygıyla anıyorum. Fakat şunu da belirtmeliyim: Bulgarcadan yapılan şiir çevirilerinin çoğu Fransızca, İngilizce, İspanyolca gibi ikinci ya da üçüncü dil aracılığıyla yapılan, kalitesi düşük çevirilerdi. Bu tür çevirilerle bir “şiir köprüsü” kurmak kolay değil. Neyse ki son yıllarda Kadriye Cesur, Hüseyin Mevsim gibi her iki dili de mükemmel bilen yetenekli kişiler sayesinde Türkiye`de Bulgar şiiri daha iyi keşfedilmeye başlandı. Bu bağlamda ben, bir ay önce bir Bulgar gazetesinde söylediklerimin özetini buraya aktarayım: İki ülkenin geleceğine yönelik beslemiş olduğum güçlü iyimserlik duygularının ifadesi olarak ortaya çıkan “Bulgar Şiiri Antolojisi”nin Türk ve Bulgar halklarının iç dünyalarını birbirlerine yakınlaştırma yönünde açılan geniş yolun temeline atılan en dayanıklı taşlardan biri olacağı inancını taşıyor ve bunun böyle olmasını tüm içtenliğimle diliyorum.

Şiirleri bütün özelliklerine, ölçü-uyaklarına bağlı kalarak çevirmişsiniz. Bu zorluğu nasıl aştınız?

Aslından yapılmayan çevirilerin sakat doğması kaçınılmazdır. Hele de şiirde. İkinci dilden zar zor yapılmış bir çeviriyi üçüncü dile çevirmeye kalkışırsanız, o şiir kökten değişir. Öyle ki, bambaşka bir şiir, ya da şiir diyemeyeceğiniz, garip bir şey çıkar ortaya. Bu da kültür cinayeti demektir. Ben bu antolojiyi hazırlarken iki hususa titizlikle uyacağıma kendi kendime söz verdim: Birincisi, antolojim başlangıcından günümüze Bulgar şiirinin geçirdiği tüm evreleri, farklı dünya görüşlerini, akım çeşitliliklerini, estetik ve düşünsel eğilimleri, kayda değer her karakteristik özelliği ortaya koymalı ve çevrilen her şiirin biçim, söylem, poetik araçlar gibi en küçük ayrıntılarına varıncaya dek aslına en yakın biçimde yansıtmalıydı. İkincisi, şairleri seçerken farklı etnik kökenlerden gelmelerine karşın Bulgar şiirine tüm bağlılığıyla evlatça hizmet etmiş ve bu yönde okurların takdirini kazanmış değerlerin de hakkını layıkıyla teslim etmekti. Dolayısıyla bu antolojide Bulgar Stefan Tsanev`le yan yana, Yahudi David Ovadiya, Türk Saffet Eren, Çingene Sali İbrahim vb. de hak ettiği yeri almış oldu.


YENİ BİR ‘DELİLİK` İÇİNDEYİM!

Bulgar şiirini ilk kez derli toplu ve sistematik biçimde Türkçeye kazandırmış oldunuz. Yeni çeviri çalışmalarınız var mı?

Antolojimin “derli toplu ve sistematik” olması benim için çok önemli. Antolojinin Bulgarca varyantının editörü İvan Esenski ve “Slovoto dnes” (Günümüzde Söz) gazetesinin başyazarı Nadya Popova vb. şair, yazar ve eleştirmenlerin değerlendirmeleri de bu yönde. Hatta, şimdiye değin Bulgaristan`da böyle bir antolojinin yayımlanmadığı söyleniyor. Bulgaristan medyasındaki değerlendirmeler, yankılar da çok olumlu. Bu çalışma gerçekten de büyük bir başarıysa, bu başarıda kitabın editörlüğünü yapan Nahit Kayabaşı`nın da önemli katkısı olduğunu belirtmeliyim. Çünkü dikkati ve titizliğiyle işimi kolaylaştırdı. Bugün 70 yaşımda olmama karşın, Türk ve Bulgar edebiyatlarını yakınlaştırma yolunda yeni projeler üzerinde çalışıyorum. Örneğin büyük bir “Bulgarca-Türkçe Sözlük” çalışmasının yarısına gelmiş durumdayım. Ayrıca, Türk şiirini Bulgar okurlarına tanıtacak büyük bir antoloji hazırlamak gibi yeni bir “delilik” içindeyim!..

NAHİT KAYABAŞI

www.olay.com.tr

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)