UNUTAMADIĞIM

 

Açardın,

Yalnızlığımda

Mavi ve yeşil,

Açardın.

Tavşan kanı, kınalı-berrak.

Yenerdim acıları, kahpelikleri…

 

Gitmek,

Gözlerinde gitmek sürgüne.

Yatmak,

Gözlerinde yatmak zindanı.

Gözlerin hani?

 

<<To be or not to be>> değil.

<<Cogito ergosum>> hiç değil…

Asıl iş, anlamak kaçınılmaz’ı

Durdurulmaz çığı

Sonsuz akımı.

 

İçmek,

Gözlerinde içmek ayışığını.

Varmak,

Gözlerinde varmak can tılsımına.

Gözlerin hani?

 

Canımın gizlisinde bir cân idin ki

Kan değil, sevdamız akardı geceye,

Sıktıkça cellâd,

Kemendi…

 

Duymak,

Gözlerinde duymak üç - ağaçları

Susmak,

Gözlerinde susmak,

Ustura gibi…

Gözlerin hani?

(Ahmed Arif)

 

Doğup büyüdüğüm yer olan Dikmen, şair ve yazarlara ilgili bir semt. Okullarımıza, parklarımıza genellikle şair isimi verilir. Ben de bu semtte Ahmed Arif parkına açılan, bahçe katı bir evde doğdum. Küçüklüğümde oyun oynamak için “Ahmed Arif’e gidiyorum” dediğim, ergenliğimde arkadaşlarımla “Ahmed Arif’te takılacağız” dediğim yer bu parktı. Çocukken Ahmed Arif’in kim olduğu, ne iş yaptığı konusunda kafam karışıktı. Bunun bir nedeni de ilkokulumun Ahmet Haşim İlkokulu olmasıydı. Uzun süre iki şairi birbiriyle karıştırdım. Nihayet annemin ikisinin farklı dönemlerde yaşamış şairler olduklarını anlatmasıyla Ahmed Arif’in kim olduğunu anladım.

Ortaokul yıllarımda güzel kitaplığı için ve konservatuar öğrencisi bir ablamdan keman dersi almak için gittiğim Halk Evi’nde Ahmed Arif'in 1974 basımı şiir kitabını gördüm. Onu kitaplıktan çektiğimi, elime aldığımı hayal meyal hatırlıyorum. Bir de şiirlerini okudukça yüreğimdeki sızıyı...

Ahmed Arif’in yaşamına ilişkin bilgileri tam anlamıyla öğrenmem ve anlamam lise yıllarımı buldu. İnternet vasıtasıyla Ahmed Arif’in Diyarbakırlı ve annesi Kürt babası Boşnak kökenli bir şair olduğunu, Güneydoğu coğrafyasının sorunlarına eğildiğini öğrendim. Toplumcu görüşlerinden dolayı cezaevinde yattığını ve çeşitli işkencelere maruz kaldığını öğrendiğimde çok üzüldüm. Bu yüzeysel Ahmed Arif okuması o dönemin sosyal-siyasal koşullarını öğrenmemi ve giderek kendi sesimi, ruhumu toplumcu şair ve sanatçılarımızda bulmamı sağladı.

Ahmed Arif’in "Unutamadığım" şiirinin bendeki yeri, lise yıllarımdan kalma anılarımla bağlantılı. Şiirde geçen “Sıktıkça cellâd, kemendi…” dizesi arkadaşlarımın üzerimde yarattığı baskının ifadesi gibiydi ve lise yıllarımda yaşadığım o bastırılmışlığı, dışlanmışlığı hiç unutamadım. Bu duygularla savaşmak bana onları yenme hissini tattırdı, şiirde geçen “Yenerdim acıları, kahpelikleri” dizesi benim dışa vurumumdu sanki.

Duygularıma tercüman olan bu şiirin içerik ve biçim olarak Ahmed Arif’in de yaşadıklarıyla ve hayat tecrübeleriyle ilintili olduğu anlaşılıyor. Şiirin ilk bölüğünde okuyucuya doğrudan seslenen ve mesaj veren bir yapıya rastlamıyoruz. “Açardın,/ Yalnızlığımda/ Mavi ve yeşil,/ Açardın” dizeleri yalnızlığı anlatıyor. Şiirin birine sesleniğini de buradan anlayabiliriz. Mavi ve yeşil huzuru, doğayı, umudu simgeler ve renklerin halk arasında kullanış biçimleriyle şiire devam eder:“Tavşan kanı, kınalı- berrak”. Ahmed Arif’in toplumcu bir şair olarak halkın kullandığı kelimelerle tasvirini genişletmesi okurun kendini yakın hissettiği dili de bulmasını sağlar. İlk bölük “Yenerdim acıları, kahpelikleri…” diyerek biter Seslendiği kişinin kim olduğuna dair henüz bir ipucu yoktur ama onun sayesinde acıları, kahpelikleri yendiği açıktır. Üç nokta, sıkıntıların yoğunluğunu hissettirir.

İkinci bölükte fiiller ağırlıklıdır. İki kez “gitmek”, iki kez de “yatmak” geçer; bu yinelemeler şiirde açık bir istek ve kararlılık gösterir. “Gözlerin hani?” sorusu ilk kez bu bölükte yer alır. Şair, yatmak istediği zindan olan gözleri aramaktadır ve seslendiği kişiye “Gözlerin hani?” diyerek istek ve arayışını belirtir. Bu soru tekrarı ikinci dizenin dışında dördüncü ve altıncı dizelerde de yer alır.

Üçüncü bölük Shakespeare ve Descartes’ten alıntılarla başlar. İki dize de tırnak içinde ve özgün dilde verilerek vurgulanır. İlk dize “Olmak ya da olmamak” ikinci dize “Düşünüyorum öyleyse varım” olarak yaygındır.Alıntıları kullanmasının bir nedeni de Ahmed Arif'in hapishanede yaşadıkları olabilir, on yedi gün kaaldığı Sansaryan tabutluğunun duvarında rastlar bu sözün çeşitlemelerine:

Tabutlukta duvara biri "To be or not to be" yazmış. Altına birileri her dilden buna benzer şey bir eklemiş. Saydım 19 dil... Slav dillerini anlamıyorum ama Şapşakça bile var. Altına ben de "Ya herro ya merro" diye yazdım, bir de toplam çizgisi çektim. (Durbaş, 2009:96, Akt. Paşaoğlu, 2009: 140 )

SANSARYAN TABUTLUĞU

Sansaryan tabutluğu denen yer eski emniyet müdürlüğü binasıdır. İnsanların işkence gördükleri mekândır. Ahmet Arif’in de burada bulunduğu günlerin sanatına etki etmesi kaçınılmazdır. Felsefe bölümündeki eğitimini yarım bırakan Ahmet Arif, ontolojik kavramlar olan “olma" ve "oluş” halini işleyerek şiire derinlik katar. Ardından gelen “Asıl iş, anlamak kaçınılmaz’ı/ Durdurulmaz çığı/ Sonsuz akımı” dizeleri,bu alıntıları tamamlar niteliktedir. Şair, “anlamak kaçınılmaz” demek istemiştir. Kesme işaretini kullanırken (kaçınılmaz’ı) kural dışı kullanması o kelimeyi vurguladığını gösterir.

Dördüncü bölükte fiil kullanımı “içmek, varmak” kelimeleriyle devam eder. Şiirde kelimeler duygusallaşır. “İçmek, / Gözlerinde içmek ayışığını” dizesi birden fazla çağrışım yapmamızı sağlar. Gözlerinde içilecek ay ışığının, gözlerin parlaklığıyla ilgisi olabilir. Bu gözlerin parlaklığına içercesine doyasıya bakmak istemiş olabilir. Diğer iki dizede geçen "can tılsımı" önemlidir. Çünkü tılsım halk edebiyatında çeşitli nesnelerin barındırdığı gizliliği, kapalılığı ya da büyülü, üstün özellikleri düşündürür. Gözlerinde can tılsımına varmak söyleyişi gözlerinde yaşama büyüsünü aramak gibidir. Büyülü gözlerden can tılsımını istemektedir. Tılsım açmak, bulmak halk edebiyatında zorlu bir süreci de temsil etmektedir. Şair gözlerdeki can tılsımını “varmak” fiilini iki kere kullanarak ne kadar istediğini belli eder

Beşinci bölük dize sayısı olarak diğer bölüklerden daha kısadır. İkinci dizesinde “sevdamız” kelimesini kullanması şiirin bir sevgiliye yazıldığını gösterir. Sevgilinin cinsiyeti hakkında açık bir bilgi geçmez. Dört dizelik bu bölüğün dizeleri bütün olarak birbirini tamamlar. “Canımın gizlisinde bir cân idin ki/  Kan değil sevdamız akardı geceye,/ Sıktıkça cellâd, Kemendi…” dizelerinde geçen “kan, cellâd, kemend” şiddeti ve ölümü çağrıştıran kelimelerdir. Şiirin sertleştiği ve tutsaklık halini anımsattığı bölüm bu dizedir. Canın gizlisinde can olma, birini canı gibi sevmenin ötesinde canına can katma, çok güçlğ ve derin duygulardır… Öyle ki cellâd kemendi sıktığında artık kan değil, sevda çıkar. Gerçek bir işkence yaşarken kanın akmasını sevdayla özdeştirme halinde de acıya dayanma ve sevdayla hayata tutunma halini gösterir. Acı çekerken de sevdasını düşünür.

Altıncı bölük “duymak, susmak” gibi fiil tekrarlarıyla oluşur. Bu fiiller duyu organlarına hitap eder. İlk iki dize “Duymak,/ Gözlerinde duymak üç- ağaçları” şeklindedir. Üç-ağaçlar, çeşitli olaylara telmihtir. İlki Hz. Adem’in gömüldüğü yerde sedir-zeytin-servi ağaçlarının yetişmesidir. Zeytin ağacı ölümsüzlüğün, sedir ağacı gücün, servi ağacı ise insanın doğumundan ölümüne kadar var olma çabasını ve vahdeti simgeler. Şair üç ağaçları özelliklerine göre kullanmış olabilir. Ağaçlara ilişkin diğer bir anlatı ise yaylaya ot toplamak için giden üç kızın peşlerine düşen eşkıyadan kaçarken “Allah’ım bizi ya kuş et ya ağaç et” diye yalvarıp ağaca dönüşmesine ilişkin efsanedir. Şair de ağaç olup kaçmayı düşünmüş olabilir. Son dört dizedeki “susmak” hem yinelenişiyle hem de "ustura gibi"liğiyle kesin ve keskindir, ölümcüldür

Ahmed Arif şiirine geleneksel unsurları taşıyan bir şairdir. Toplumcu gerçekçidir ve duygu yüklüdür. İsyankâr bir tutum veya mesaj vermekten ziyade içinden geçenleri dile getirmiş gibidir. Halk edebiyatı unsurlarından sıklıkla yararlanan Ahmed Arif, bu şiirde de görüleceği gibi kullandığı kelimelerle halk edebiyatına dair çağrışımlara yer vermiştir. Ayrıca Descartes ve Shakespeare’den alıntılarda bulunmuştur. Argo sözleri kullanmaktan da geri durmamıştır, duygularını açıkça ifade ederken “kahpe” gibi halk ağzı küfre de yer vermiştir. O ifadelerini kullanırken özgürdür. Bu durum şairin çok katmanlı bakış açısını yansıtır. Şiirin biçimsel özelliklerini ses ve kelime tekrarlarıyla sağlamıştır. Alışılmadık bağdaştırmalar ve benzetmeler kurarak şiirin duygusal çağrışım alanını zenginleştirmiştir. Şiire bakıldığında hep bir eylem halinde olma isteği gözlemlenir. Gitmek, varmak, yatmak, duymak, susmak gibi. Eylemlerin tamamlayıcı sorusu “ Gözlerin hani?” sorusudur. Şairin gitmek istediği, varmak istediği yer, yatmak istediği zindan sevgilinin gözleridir.

KAYNAKÇA

Ahmed Arif (1974). Hasretinden Prangalar Eskittim. İstanbul: Cem Yayınevi.

Ahmed Arif (2019). Leylim Leylim:Leyla Erbil’e Mektuplar. İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Aksan, D. (1999). Şiir Dili ve Türk Şiir Dili. Ankara: Engin Yayınevi.

Altun, B. (2020). Ahmed Arif’in Şiirlerinde Üslup. Yüksek Lisans Tezi, Siirt Üniversitesi.

Cemal Süreyya,  (?) Ahmed Arif. İstanbul: Papürüs Yayınları.

Çolak, Veysel. (2011). Şiir Nedir ve Nasıl Yazılır? İstanbul: İkaros Yayınları.

Rene, D. (1984). Metot Üzerine Konuşma. Çev. K. Kahir Sel, İstanbul: Sosyal Yayıncılık.

Özbiçer Ö, Nesibe (?). Üç Ağaçlar: Zeytin, Sedir, Servi…   (Erişim Tarihi: 20.06.2022)

https://www.huriradegazetesi.com.t adresinden erişildi.

Paşaoğlu, N. (2019).Ahmed Arif’i Okumak (Hayatı-Edebi Şahsiyeti-Eserleri). Yüksek Lisans Tezi,  Düzce Üniversitesi.

Şükran Keklik
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)