Yataklı vagon
26 Temmuz 1924 günü… Türkiye’nin yataklı vagonla tanıştığı gündür. O gece Haydarpaşa’dan Ankara’ya ilk yataklı vagon treni hareket etmişti. Amerika ve İngiltere’de yataklı vagonların hizmete girmesinden 94 yıl, neredeyse bir asır sonra… Genç Cumhuriyetin tren yollarına dizilen çocuklarının, “Gazete!.. Gazete!..” diye bağırdıkları, yolcuların gazete fırlatmalarını gözleyip bekledikleri yıllardı… Vagon pencerelerinden gazete fırlatılması isteğinin yarısı okuma aşkından doğuyorsa, diğer yarısının da babaların, amcaların kaçak tütünü gazete kâğıdına sarıp tüttürme hevesleri olduğunun bilindiği yıllardı... Yine de Anadolu çocuklarını okuma yazmayla tanıştırmak sevgi ve duygusuyla ille de o gazeteler fırlatılırdı. Fransız Wagon Lits Cook şirketi işletiyordu yataklı vagonları. Daha önce, 1883’te “Trenlerin treni” olarak adlandırılan Orient Express / Şark Ekspresi Paris-İstanbul arasında ilk seferini yapmıştı. Yataklı vagonları, yemek vagonu vardı. 1977 yılına kadar, 94 yıl hizmetini sürdürdü. 1. Dünya Savaşını sona erdiren ateşkes antlaşması, İtilaf Devletleri ile Almanya arasında Paris yakınlarında Şark Ekspresi’nin 2419 numaralı vagonunda imzalanmıştı. Şark Ekspresi sadece yolcu treni değildi. Çeşitli ticaret eşyalarını karşılıklı olarak İstanbul’a ve Paris’e taşıyordu. Şark Ekspresi sırlara, entrika ve gizli aşk maceralarına buluşma yeri olarak da hizmet etti. Graham Greene’in 1932’de yayınlanan Stamboul Train / İstanbul Treni adlı kitabı akıcı olay örgüsüyle Ostend’den İstanbul’a uzanan bir tren yolculuğun konu alır. Şark Ekspresiyle yolculuk sırasında işlenen bir cinayeti konu alan Agatha Christie’nin Pera Palas Otel’de yazdığı Doğu Ekspresi’nde Cinayet adlı polisiye romanı ise, 1974’de beyaz perde’ ye aktarıldı. Türk politikasında, iki mekân’ ın önemi, asıl görevlerinin çok üstünde sayılır… Birisi Ankara Palas, diğeri de Ankara-İstanbul arasındaki yataklı vagonların lokantasıdır. Her ikisinde de alınan nice kararlar, varılan nice sonuçlar, parlamentolara ışık tutmuş, memleketin kaderinin belirlenmesine yol açmıştır. Yalnız politika değil, Wagon Lits’de ya da Ankara Palas’ta edebiyata ve sanata dair de az konuşma, az kavga olmamış, nice acı tatlı sonuçlara tanık olunmuştur. 20’li yıllarda İstanbul’da bulunan birçok elçilik, Ankara’nın başkent ilan edilmesine rağmen, henüz Ankara’ya taşınmadığından, sık sık başkente gidiş gelişlerinde treni tercih ediyorlardı. Karayolları henüz gelişmediğinden, devletin ileri gelenleri, politikacılar da trenin yolcuları arasındaydılar. Yolcular özellikle “Yürüyen Lokanta / Wagon Restaurant” ın müşterileriydi. Başlangıçta, İstanbul-Ankara arasında salı ve cumartesi günleri bir yataklı bir de yemekli vagonla hizmet verilirken, daha sonra bu sayı haftada üçe çıkarıldı. 1926’da Wagon Lits Cook şirketinin filosunda, her biri 16 ranzalı tik ağacından yapılma 5 ahşap yataklı vagon bulunuyordu. Anadolu Ekspresi, daha sonra da servise konulan Ankara Ekspresi’ne takılan bu vagonlarda, günler öncesinden rezervasyon yaptırmak koşuluyla yer bulunurdu. Yataklı vagon sevgisi ve keyfi Demokrat Parti iktidarıyla birlikte bozulmaya başladı... Wagon Lits’te rakı verilmezdi. Şefler Mithat ve Şefik, güvendikleri yolcularına, suyla beyazlatılmaması koşuluyla rakı verirler, beyaz peynirden başka meze vermezlerdi. O beyaz peynirin de yemek tabağının kalabalığı arasına sıkıştırılması şarttı. DP milletvekilleri ve yandaşları, yataklı vagona demokrasiyi, rakının bağıra çağıra getirilmesi, ille de beyazlatılıp gözlere sokulması şeklinde olduğunu düşündüklerinden pek çok olay yaşandı. Demokrat Partiyle birlikte vagon restorandaki yemek servisi de ters yüz oldu. Trendeki tek lokanta yetmediğinden, servis iki partide yapılırdı. Birincisine yer ayırtmakta gecikenler, ikincisinde yemek zorunda kalırlardı. İlkinde yemek durumunda olanların akıllarından kendilerinden sonra yiyecek olanlara olanak tanımak düşüncesi asla olmazdı. Demokrat ağalar, masalarına mıh gibi yapışır, gelip gidip yer boşaldı mı diye bakan ikinci parti müşterilerine, öküz trene bakar gibi bakmayı sürdürür, bunu demokrasinin gereği sayarlardı. Restoranda sabahlara kadar oturup hak yemeleri, personeli uykusuzluktan etmeleri, uyarı dinlememeleri yataklı vagon saltanatını yıktıkları güne kadar sürdü. Wagon Lits çalışanlarından Galatasaray’ın ünlü kalecisi Avni, yüzücü Talat, şair-yazar İbrahim Minnetoğlu yaşananların canlı tanıklarıydı. 1 Nisan 1972’de Wagon Lits’in ayrıcalığı sona erdi, Türkiye’den ayrıldı Vagonlardaki şirket arması törenle söküldü, TCDD’nin ay-yıldızlı arması takıldı. Bir tarih sayfası daha böylece kapanmış oldu… Selim Esen Gercekedebiyat.com