numantialilar-romali-lejyonlar-cervantes-homeros-ve-bu-gibi-seyler-497839.webp


Biraz zaman geçsin, her şeyi unutacaksın. Biraz zaman geçsin, herkes seni unutacak. 
(Marcus Aurelius)

Romalılar, sonunda savaşmadan kendilerine başkaldıran Numantialıları ortadan kaldırsalar da direnişlerini anlatan destanlar günümüze kadar ulaştı.

Romalı lejyonlar MÖ iki yüz bir yılında İber yarımadasını ele geçirmek için akınlar yapmaya başladılar.

Yunanlıların İberia, Romalıların Hispania olarak adlandırdıkları, günümüzde ise İspanya ve Portekiz topraklarından oluşan yarımada Roma ve Kartaca’nın ele geçirmek için kıyasıya savaştıkları toprak parçasıydı.

Numantialar’a gelince, yarımadanın yerlisi Keltlerin bulunduğu önemsiz bir dağ kasabası sakinleriydiler. Yirmi yıl boyunca bağımsızlıklarını yitirmemek için kendilerinden çok daha güçlü olan Romalılara karşı direndiler.

Güçlü Roma Makedonya’yı, Selefki’yi, Yunanistan’ın kimi kentlerini, Kartaca’yı yenmişti ama bu büyük imparatorluklara karşın sıradan dağlıların oluşturduğu Numantialıları dize getirememişti.

Dağ kasabasının stratejik ya da ekonomik hiçbir özelliği yoktu. Toprakları tarıma elverişli değildi. İki yüzü de keskin kılıç kullanıyorlar ve akbabaları kutsal sayıyorlardı. Ölülerini vücutlarında yaşamaları için kutsal saydıkları akbabalara yediriyorlardı. Özgürlüklerine o denli düşkünlerdi ki, teslim olmaktansa ölmeyi yeğleyecek kadar gururluydular.

Romalılar, bu dağ kasabası sakinlerinin olağanüstü direnmesini sindiremediler. Senato toplanarak bir karar aldı ve Kartaca’yı yerle bir etmiş General Scipio Aemilianus’u Numantialıları dize getirmek için görevlendirdiler.

General düşmanını iyi biliyordu. Otuz bin kişilik bir lejyonla yarımadaya çıktı ama Numantialılarla doğrudan savaşa girmedi. Onun yerine kasabayı kuşatma altına aldı.

Numantialılar açlığa ve zor koşullara ancak bir yıl kadar dayanabildiler. Bir yılın sonunda yiyecekleri tükendi ve açlık başladı.

Önlerinde iki seçenek vardı, teslim olacaklar ya öleceklerdi. İkinciyi yeğlediler, kasabalarının Romalıların ellerine geçmemesi için yakıp yıktılar ve işleri bittiğinde kendilerini öldürdüler. 

Romalılar bir şeyi unutmuşlardı: at ölür meydan kalır, yiğit ölür nam kalır.

Numantialılar ölmüşlerdi ama geriye onurlu bir geçmiş bırakmışlardı.

Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara Sapiens/İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi adını verdiği kitabında Numantialılar için “Numantia sonraları İspanyol bağımsızlığının ve cesaretinin sembolü oldu. Don Kişot’un yazarı Miguel de Cervantes Numantia Kuşatması adında bir trajedi yazdı, kasabanın yıkılışıyla sonlanan bu trajedi, aynı zamanda İspanya'nın gelecekteki büyüklüğüne dair bir görüş de içermekteydi. Şairler kanlarının son damlasına kadar savaşan kahramanlar için zafer şarkıları yazdılar, ressamlar tuvallere kuşatmanın görkemli betimlemelerini yaptılar”1 diye yazar.2

Hariri Numantialıların öyküsünü Romalı Tarihçilere borçlu olduğumu söyler. Ne var ki bu öykü yaşandığı gibi değil, Romalı tarihçilerin tasarladığı gibi aktarılacaktı. “Roma’nın Numantia karşısındaki galibiyeti o kadar netti ki, galipler ortadan kaldırdıklarının hikâyesine bile el koydular. İnsanlar böyle hikâyelerden çok mazlumların kazandıkları hikâyeler isterler, oysa tarihte adalet yoktur. Geçmişteki kültürlerin çoğu, er ya da geç onları tarihin çöplüğüne gönderecek acımasız imparatorlukların ordularına yem olacaktır.”3

Bu adaletsizliğe kurban giden ozanlardan biri de İlyada ve Odysseia’nın ozanı İzmirli (Smyrna) Homeros’tur. George Thomson, Tarih Öncesi Ege’de4 Homeros’un doğduğu yer olarak Sakız Adası ya da Smyrna -İzmir-  olduğunu belirtir. İlyada ve Odysseia, İon ve Aeolik dille yazılmıştır. Aradaki diyalektik farklılık İlyada’nın gençlik, Odysseia’nın ise olgunluk döneminde yazılmış olmasıdır.5

Homeros’a ilişkin bilgiler belirsizdir. Thukydides onun Truva Savaşı’ndan çok sonra yaşadığına işaret eder. Herodot bu belirsizliği Homeros’un Hesiod’la kendisinden dört yüz yıl önce yaşamış olduklarını ünlü Tarih kitabında yazarak kırar. Bu hesap yine de kesin değildir,

Homeros ‘en fazla’ diyerek ekler ve tarih yine bulanıklaşır.6 Homeros’la ilgili yaşam öykülerinin sayısı yedidir.7 Homeros, kanonik ‘İlyada’ ve ‘Odysseia’yla o denli kalıcıdır ki, Williamowitz-Moellendorf Homeros’un anayurdu olmak için yedi kentin birbirleriyle yarıştığını yazar.8 Smyrna, Kyme, Khioslu, Chios , Khalkis, Delon, İos… Bu yedi kent aslında Homeros’un doğduğu, gezdiği ve yaşamını yitirdiği kentlerdir. Smyrna’da doğmuştur, İos’ta ölmüştür.

-----------------------------------------

  1. Yuval Noah Harari, ‘Hayvanlardan Tanrılara Sapiens/İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi’, Kollektif Kitap, 2016.
  2. Miguel de Cervantes’in Numantia Kuşatması -El cerco de Numancia- adlı oyununun el yazması Madrid’te Biblioteca Nacional’de bulundu ve 1784 yılında basıldı.
  3. Harari, a.g.e. s.146, 147
  4. George Thomson, ‘Tarih Öncesi Ege’, 1991, s.299.
  5. Özhan Öztürk, ‘Dünya Mitolojisi’, Nika Yayınları. Ankara, 2016, s.562 sayfa
  6. Heredot, ‘Tarih’, Çeviren: Müntekim Ökmen-Azra Erhat, Remzi Kitabevi, 1973
  7. Rüstem Aslan, ‘Homeros, İlyada ve Troya’,e yayınları, 2016
  8. Aktaran Aslan, a.g.y. s. 12

Halit Payza
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler