karanfil-sokagi-787036.webp


Ankara’da Kızılay, tüm yolların çıktığı, kente dağılan toplu taşım araçlarının çoğunun uğrak yeri bir merkezdir.

Ayrıca, ticari, kültürel, sanatsal ve eğitim odaklarının toplandığı ve etkinliklerin yer aldığı buluşma noktasıdır.

Taşıtlar içinse bir kavşak ve toplu taşım indirme-bindirme durağıdır. Kızılay sürekli devinim halinde bir yerdir.

Burada, özellikle Yüksel Caddesi, Güvenpark gibi belli yaya bölgelerinde sık sık gösteriler düzenlenir.

Bu nedenle de güvenlik güçlerinin sürekli konuşlu olduğu bir semttir.

Kızılay, Türkiye’nin kalbinin attığı yer olarak da nitelenebilir. 555K olarak bilinen, 5 Mayıs 1960 günü saat 5’de gençlerin Kızılay’da “Menderes istifa” haykırışlarının 27 Mayıs ihtilalinin işareti olduğu belleklerdedir.

Bu anlamda da Kızılay bir taraftan iki ana trafik aksının öte yandan, toplumsal muhalefet dinamiklerini içinde barındıran önemli siyasi odakların ve simgesel yapıların kesiştiği odak noktasıdır.

Kızılay Meydanı öylesine ünlüdür ki, iktidarların hep ilgisini çekmiş, adı değiştirilmek istenmiştir. Adı, 27 Mayıs 1960 sonrası “Hürriyet Meydanı” olarak değiştirilse de Ankaralılarda varlığını “Kızılay Meydanı” olarak korumuştur.

Bugün de 15 Temmuz kalkışması sonrası adı “15 Temmuz Kızılay Milli İrade Meydanı” konulmuşsa da yine benimsenmemiştir.

Karanfil Sokaktaki Adalar Apartmanın’daki teras katı

Kızılay Meydanı, Doğudan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e birçok cadde ve sokağa açılır. Bu cadde ve sokaklar içinde en bilinenlerden biri Karanfil Sokağı’dır.

Bu sokak, Ulus ve çevresinin hızla gelişen başkentin mekân ihtiyacına cevap verememesi üzerine, 1929’da Avusturyalı şehir planlamacısı Jansen’e yaptırılan ve yeni kent planlaması çevresinde kurulması planlanan “Yenişehir”de yer alan sokaklardan biridir.

Bitişiğindeki Konur Sokak ve Yüksel caddesiyle birlikte bu sokaklar özellikle üst düzey kamu görevlileri, milletvekilleri için yapılan üç-dört katlı evlerle donatılmıştır.

Çok sayıda sanatçı, yazar, siyasetçi ve gazetecinin de mekân olarak seçtikleri bir yerdir bu sokaklar.

Sabahattin Ali de bu sokakta şimdi yerinde Dost Kitabevi’nin bulunduğu dört katlı Adalar Apartmanı’nın teras katında ailesiyle birlikte 11 yıl yaşadı (1937-1948).

Hani “yaşadı” dediysek de iki yılı aşkın askerlik yıllarını, İstanbul seyahatlerini, ömrünün sonuna doğru kamyonuyla yaptığı nakliyeciliğini ve gözaltı ve hapishane günlerini saymazsak... Kızı piyanist ve müzikolog Filiz Ali 1937’de burada doğdu.

Sabahattin Ali Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna ile çok sayıda öyküsünü bu evde yazdı. Eşi Aliye Ali’nin tanıklığına kulak verelim:

Kızılay Karanfil Sokağı’nda Adalar Apartmanı yeni bitmişti. Büyük bir dairenin, ev sahibinin ikiye böldürdüğü arka tarafını tuttuk. Arkada büyük bir terası olan, ağaçlık bahçeye bakan kullanışsız, iki odalı bir çatı katıydı.

Sabahattin Ali ve eşi eve yerleşince, kısa bir süre sonra evin konukları artar: Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, Niyazi Ağırnaslı,  Muzaffer Şerif, Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Veli, Azra Erhat, Necati Cumalı, Samet Ağaoğlu, Mahmut Dikerdem, Suut Kemal Yetkin evin ziyaretçileri arasındadır: “Sık sık toplanılır, edebiyat ve politik konular konuşulur, tartışılır, bazen yemekli ve biraz içkili, şarkılı sohbetler sürdürülürdü”.

Filiz Ali’nin tanıklığı ise 40’lı yılların artık sıradanlaşmış bir uygulamasına dikkat çeker:

Komşu apartmanda oğlunun adı Tosun olan bir sivil polis vardı. Babamı takip edermiş...” (1)

Aliye Ali’nin içini en çok acıtan olay bakın neydi: “Samet Ağaoğlu ve ailesiyle birkaç defa karşılıklı evlerimize gidip geldik. Bazen Sabahattin’le Samet Bey bir şişe şarapla bize gelir ufak tefek meze ile içkilerini içer konuşurlardı (...) “Sabahattin Ali’nin ölümü ortaya çıkar çıkmaz günlük gazetelerden birinde, hem de birinci sayfada bir yazı gördüm. Yazının adı ‘Mukaddes Katil”; yazan Samet Ağaoğlu. Bu yazıda katilin vatanseverliğini (?) övüyor, ne kadar kutsal bir iş yaptığını anlatıyordu. Evinde defalarca yemek yediği, sayısız sohbetler yaptığı bir büyük yazar hakkında. Beynimden vurulmuşa döndüm. İnsanlığımdan utandım”(2).

Sabahattin Ali’nin ölümünden sonra Aliye Ali kızı Filiz Ali’yle birlikte bu evde sekiz yıl daha oturacaktır. Karanfil Sokağı, Ahmet Arif’in “Karanfil Sokağı” adlı şiirine de girecektir.

KARANFİL SOKAĞI

Tekmil ufuklar kışladı
Dört yön, on altı rüzgâr
Ve yedi iklim beş kıta
Kar altındadır.

Kavuşmak ilmindeyiz bütün fasıllar
Ray, asfalt, şose, makadam (3)
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Fırat
Tütün, pamuk, buğday ovaları, çeltikler
Vatanım boylu boyunca
Kar altındadır.

Dövüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
Dağlara çekilmiş
Kar altındadır.

Şarkılar bilirim çığ tutmuş
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapısı
Kolsuz, yarı çıplak Venüs
Trans-nonain sokağı (4)
Garcia Lorca’nın mezarı,
Ve gözbebekleri Pierre Curie’nin
Kar altındadır.

Duvarları katı sabır taşından
Kar altındadır varoşlar,
Hasretim nazlıdır Ankara.
Dumanlı havayı kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralık,
Sevmem, netameli aydır.
Bir başka ama bilemem
Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altındadır.

Gecekondularda hava bulanık puslu
Altındağ gökleri kümülüslü
Ekmeğe, aşka ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Ciğerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarına
-İlkokul çağında hepsi-
Kenar çocukları
Kar altındadır.

Hatıp Çay’ın öte yüzü ılıman
Bulvarlar çakırkeyif Yenişehir’de
Karanfil Sokağı’nda gün açmış
Hikmetinden sual olunmaz değil.
“mucip sebebin” biliri
Ve “kâfi delil” ortada...

Karanfil sokağında bir camlı bahçe
Camlı bahçe içre bir çini saksı
Bir dal süzülür mavide
Al-al bir yangın şarkısı,
Bakmayın saksıda boy verdiğine
Kökü Altındağ’da, İncesu’dadır.”

Karanfil Sokak'taki Adalar Apartmanın’daki teras katı

Belli ki, mevsim kıştır, kent ve sokak kar altındadır. İnsanlar ve çevreleri doğanın kaçınılmaz etkisi altındadır.

Ankara’nın pek çok sokağında olduğu gibi Karanfil Sokağın da kendine özgü anıları vardır. Müdavimlerinde kim bilir ne anılar saklıdır sokakla ilgili. Dili olsa da konuşsa sokak…

Akif Kurtuluş anlatıyor:

“Refik Durbaş, Karanfil Sokağı’ndan geçiyormuş. Avukatlığa yeni başlamışım, kıçı kırık bir levham var sokağa bakan balkonda. Zil çaldı. Kimse yok benden başka kapıyı açacak.

Açtım.

‘Sen şair Akif Kurtuluş’sun…’

‘Gel, Refik Durbaş Abim,’ dedim.

Birbirimizi tanımıyoruz. İlk karşılaşmamız bu… Nasıl muhabbet anlatamam! Bir ara şöyle dedi:

‘Sen de genç şairsin, bana da genç şair diyorlar, nasıl olacak bu?’

Güldüm:

‘Kura çekelim, abi’, dedim.

Çok güldü, çok güldük.” (5)

Bir gün genç ve idealist bir araştırmacı çıkar da Ankara’nın popüler sokaklarını anı kitaplarından, yazılarından, edebiyat, sanat eserlerinden derleyerek sokaklarına yeniden can vererek onları unutulmuşluktan çıkarabilir mi, hiç sanmam...

Çünkü insanımız, yöneticilerimiz için sokaklar yürümek içindir...

Şehrin hafızası mı? 

da ne ki?

  1. Alıntılayan Faik Bulut, https://www.evrensel.net/haber/315243/sabahattin-alinin-komsulari.
  2. Sabahattin Ali, Anılar, İncelemeler, Eleştiriler, YKY, s.41,91.
  3. Makadam, İskoçyalı mühendis John L. Mac Adam tarafından tasarlanan kırılmış           taş döşenip üzerinden silindir geçirilerek yapılan yol.
  4. Transnonain sokağı, Paris’te Temmuz Monarşisi (1830-1848) döneminde, krallık ordusu askerleri tarafından 1834’de girişilen katliamın yaşandığı sokak (Bugünkü Beaubourg sokağı).
  5. Y. Bekir Yurdakul, Unutulmayan Anılar 2, Klaros Yayınları, 2022, s.24).

Selim Esen
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler