Şu annem de nerde kaldı ki? / Osman Gür
O kadar da uyardım. Saatler değişti; erken gelin, diye. “Anne yaa. Çantam çok ağır. Yoruldum.” Çoğu gitti. Kalanların gözü yolda. Bahçe nasıl tenhalaştı. “Telefon numarası yok mu, annenin? Arayayım.” “Kaybettim yaka kartımı” Aferin. Anne geç kalır, çocuk kartını kaybeder. Bırakıp gitsem. Nereye gidiyorsun? Parmak kadar şey, sana güveniyor. Dün de aynısını yaptı. “Hep böyle geç mi kalacak annen?” Yeşil gözlerinde cevabı bilememenin merakı. Bırakılır mı bir başına. Gelince bir güzel paylamalı. Hiç olmazsa haber ver. Yok. Hadi beni boş ver, insan çocuğunun sorumluluğuna duyarlı olur. Baksana, öbürleri kapı açılır açılmaz şahin gibi evladının dibinde bitiyor. “Annem hâlâ niye gelmiyor ki?” “Onu bana değil gelince annene sor.” Gittiği misafirlik mi alıkoydu, daldığı televizyon mu? Bahçede bizden başka iki çocuk daha bekleyişte. Çantalar omuzları çökertmiş. Gözler korku dolu. “Gel bakalım, şu giriş kapısının orda bekleyelim. Yüksekte durunca daha rahat görür bizi.” Sanki mahşeri kalabalık var da. Çanta sırttan kaydı kayacak, mont bir elde. Kapüşonu neresi, kolu neresi, salkım saçak. Merdivenleri çıkıyoruz. Her basamakta öfkeli bir sövgü. Yorgunluk, açlık içimde sabır telini geriyor. “Eviniz uzak mı?” Gösterdiği yön ev olmayacak kadar tehlikeli yer: Ana cadde. Gülesim geliyor. Yön yok. Zaman günışığının azalmasının endişesinde. “Şu annem de nerde kaldı ki?” “Anneeeee!” Zafer çığlığı gibi sevinçle inletti sesi ortalığı. Koşacak. “Bekle. Annen gelsin buraya.” Kucakta uyumuş kardeş, adımlar aceleci. Gücün son tüketilişi. “Çok özür dilerim.” “İki oldu bu gecikme. Saat kaç?” “İnanın bir saattir trafikteyim. Merdivenler biter bitmez binip minibüse, düştüm yola.” “Ne merdiveni?” “Temizliği. O kadar da hızlı sildim. Dünkü yer de uzaktaydı. Ancak yetişebildim.” Basamaklardan aceleyle inen çocuğun ardından paldır küldür sessizce devrildi öfkem, pişmanlığım. Sesimin soğukluğu mahcup bir ateşle ılıdı. “Benim beklemem önemli değil. Baksana haline, tedirgin oluyor.” “Tekrar özür diliyorum. Bir daha olmaz. İyi akşamlar.” Nasıl bir iyilik? İçime akşamın alaca karanlığı çöküyor. Osman Gür
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR