Halkın şairi Pablo Neruda / Ahmet Arpad
“Şiir her zaman barışın bir parçası olmuştur. Şair barıştan doğar. Şiiri hiç kimse öldüremez. O, kedi gibi yedi canlıdır...” Bu sözlerin sahibi Pablo Neruda 12 Temmuz 1904’de Şili’de doğdu. Yaşamını 23 Eylül 1973’de yine Şili’de noktaladı. Pinochet cuntasının, dostu Salvador Allende’yi öldürmesinden 12 gün sonra. Bir tren makinistinin oğlu Neruda yaşamının uzun yıllarını Birmanya, Çin, Siyam, Japonya ve Hindistan’da ülkesinin diplomatı olarak geçirdi. İspanya İç Savaşı’nda Cumhuriyetçileri destekledi. Pablo Neruda Şili edebiyatında “Mundovosismo” (Yeni Evrencilik) akımının öncüsüdür. Ülkesine döndükten sonra yıllarca milletvekilliği yaptı. 1971’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. İlk şiirleri 1921’de yayımlandı. İlk kitabı “Sabahın Alaca Karanlığı 1923’de basıldı. En son eseri 1973’de, ölümünden üç gün öncesine kadar yazdığı “Yaşadığımı İtiraf Ediyorum” adlı anılar kitabıdır. (Çeviri: Ahmet Arpad, 9 baskı). Şili halkının çok sevdiği, bağrına bastığı bu edebiyat insanı ülkesinin en uzak köşelerine kadar gitmiş, on binlerin, yüzbinlerin karşısında, ağlayan madenciler önünde şiirlerini okumuştur. “Şiirlerimi milletimin insanlarına kucak kucak dağıttım” der Neruda. Eserlerinin bir çoğu Türkçe’ye de çevrilen şair, dil üzerine şunları söyler: ’’Vücudumuzla dil arasında bir yakınlık kurmadan ömür boyu yaşanamaz... Dili, giysinin kolları, yamaları, terlemeleri, kan ve ter lekeleriyle kullanmanın üstesinden ancak bir şair gelebilir...” Pablo Neruda, çağımızda şiirin verimlilik sınırlarını, savaşlar, ayaklanmalar ve büyük toplum değişmeleri arasında aştığına inanır. “Sıradan insanın şiirle tartışıp anlaşması kimi kez kırıcı, kimi kez kırgınca olmuştur”, der. Neruda kendini, mesleğini yıllar yılı, bıkıp usanmaz bir sevgiyle yapan el sanatçısına benzetir. “Biz şairler milletlerimize ve onların mutluluk savaşına sımsıkı bağlıyızdır... Mutlu olmak hakkımız.” Dostlarından İlya Ehrenburg bir yazısında ondan şöyle söz etmişti: ”Pablo tanıdığım az sayıda mutlu insandan biridir.” Neruda, gerçekçi olmayan şairin günün birinde öleceğine inanır, fakat yalnız gerçekçi olanın da çok yaşamayacağını belirtir. Kendini eylemci şair olarak görür. “Günümüz şairi din adamı gibidir, ışığın yerini göstermek zorundadır” diyen Neruda sanatla her anlamda yaratıcılığa inanır. Şili halkının onlarca yıl çektiği eziyet ve baskı onun birçok şiirine konu olmuştur. Özellikle ülkenin verimli güherçile vadilerinde, kömür ocaklarında ve bakır madenlerinde en acımasız işlere katlanan insanlar Neruda’nın okurları idi. “Halkım çok aldatıldı”, der ünlü şair. “O nedenle ben vatanıma ellerim, kulaklarım ve ayaklarımla dokunmadan yaşayamam.” 1970’de Şili cumhurbaşkanlığına aday gösterildi, ancak kısa bir süre sonra bu adaylıktan çekildi. Yakın dostu Salvador Allende’yi destekledi. Çok gerekli toplumsal reformları yapsın, ülkenin milli zenginliklerini yabancıların pençesinden kurtarsın diye.
Pablo Neruda anılarında şöyle yazar: “Büyük yol arkadaşım Allende, Şili’nin önemli zenginlik kaynağı olan bakırı millileştirdiği için katledildi. O, Şili askerlerinin makinalı tüfeklerinden çıkan kurşunlarla katledildi. Şili bir kez daha ihanete uğramıştı. Öldürülmesinin nedenini üç gün gizlediler. O ölümsüz ölünün peşinden sadece dul eşinin yürümesine izin verdiler...” 11 Eylül sabahı sonun başlangıcı oldu. Neruda, Allende’nin en son konuşmasını radyodan dinledi. Eşi Matilde’ye sarılmıştı. Pinochet’in askerleri cumhurbaşkanlığı sarayına tanklarla hücum ediyordu. Neruda’ların evini de askerler çevirmişti. Telefonları kesilmiş, dostları kaçmıştı. Kaçamayanlar ise tutuklanmıştı. Neruda üç yıldır rahatsızdı. Doktorları kansere yakalandığını sadece eşine açıklamıştı. Allende’nin ölüm haberinden birkaç gün sonra ağırlaşan şair hastaneye kaldırıldı. Hastalığı ilerlemişti, ancak ihtilal sonrası hastanede bakım iyi değildi. 20 Eylül’de Meksika devlet başkanı Echeverria’dan, Neruda’yı özel uçağı ile Şili’den aldıracağı haberi geldi. Hastalığı ilerlemekte olan şair ülkesinden ayrılmak istemedi. Onun dostu Şili halkıydı. Cunta ihtilali ve Allende’nin ölümü Neruda’yı çok sarsmıştı. 23 Eylül 1973 gecesi uykusunun içinde ölüme kayıverdi. Cenazesinin peşinden, çoğu işçi, onbinler yürüdü. Gerilmiş yüzlerde öfke ve acı okunuyordu. İnsanlar: ”Pablo Neruda yaşıyor!” diye haykırıyordu. Neruda’nın anıları “Yaşadığımı İtiraf Ediyorum” serüvenler dolu bir yaşam kitabıdır. Kimi zaman ısırıcı, kimi zaman şiir dolu. Bir haber verme, bir hesaplaşma, lirik bir atılım, dostlara sesleniş, geçmişe ve yarınlara bir ant içmedir onun anıları. “Ben belki kendi hayatımı değil de başkalarının hayatını yaşadım”, der Neruda. “Anılarım hayaletlerle dolu bir galeri, hayatım bütün hayatlardan oluşmuş bir hayat... Bir şair hayatı.” Ahmed ArpadPABLO NERUDA ve ALLENDE
(Toplum gazetesi)
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR