Son Dakika



ÖZGEÇMİŞ (1951)

Hastanenin ambar memuru sildi kaydını

Dini İslam

Vakit bulamamıştı el kapılarında kulluktan

Tanrısına kulluk etmeye

Yerine getiremedi

İslam’ın beş şartından hiçbirini

Mezhebi Hanefi

Kimliğinde öyle yazar

Ama rahmetli bilmezdi mezhebini

Doğum 1321 Şubat

Anlaşılmadı neden öldüğü

Ama defter boş kalmaz

Yazdı ambar memuru deftere

Ölüm nedeni

Sefaleti fizyolojiye


Ne ısmarlama ne hazır

Bir yeni urba giymemişti

İlk kez giyecek

Yakasız gömlek denilen kefeni

Sağ olsa sevinirdi

Ama kıyamazdı yepyeni ak bezi örtünmeye

Saklardı hiç olmayacak karısı için

Gerdek gecesi yatağa sermeye

Sevinemedi

Gözleri açık gitti

Haberi olmadı

Yepyeni yakasız gömleğinden


KÖTÜYÜM (1953)

Ben kötüyüm

Bak ne düşündüm

Evinin içinde sen

Dışında gece

Gecenin içinde ben


Şimdi bir deprem olsun dedim

Koşup O’nu kurtarayım

Ben kötüyüm

(Desen: Kürşat Zaman, Kaynak: Karikatürcüler Derneği)

İSTEK (1953)

Ne “Rakı şişesinde balık”

Ne “Göllerde kamış” olmak istiyorum

Dörtte bir ekmekle

Bir tabak fasulye yeter diyorum


ALTMIŞINDA (20 Aralık 1975)

O Sarayburnu’dur yürür denize

Yüz kez yüzyıllardan beri yürür

Yürür ha yürür

Yürür ha yürür

Sen altmış yıldır yürürsün ölüme

Dayan bre

Aziz ha Aziz

Aziz ha Aziz


O Marmara’dır akar dipten Karadeniz’e

O Karadeniz’dir akar üstten Marmara’ya

Sayısız yüzyıllardan beri akar

Akar ha akar

Akar ha akar

Sen doğduğundan beri akarsın ölüme

Kavgayı bırakmak olmaz

Bırakmayınca kavga seni

Dayan bre

Aziz ha Aziz

Aziz ha Aziz

Aziz ha Aziz


YAZIT (12 Temmuz 1975)

Bir adam vardı

Yaşamınca tek şey aradı

Bulamayınca

Kurtuluşu ancak çalışmaktı

Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan

Aradığını bulamazdı


Bir adam vardı

Hiç canı sıkılmazdı

Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan

Sıkılmaya zamanı kalmazdı


Bir adam vardı

Uykusuzluk çekmedi hiç

Başını dayasa taşa

Uykuya dalardı

Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan

Uykuya zamanı o denli azdı


Bir adam vardı

İnsanlar için ağlardı

Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan

Gülmeye zamanı mı kaldı


Bir adam vardı

Hiç dinlenmedi yaşamınca

Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan

Dinlenmeye zaman bulamadı


Uzanıp buraya boylu boyunca

Yorgun başını toprağa koyunca

İlk ve son kez dinlendi büsbütün

Ama dinlendiğini artık anlayamazdı


GÜLEN AĞLAYAN MEŞE AĞACI (13 Ağustos 1976)

Ben bir meşe ağacıyım

Kısa kalın tıkız tıknaz

Kökdallarım taa derinlerden suyunu içer

Akdeniz’in Karadeniz’in Ege’nin

Ağrı’dan Binboğa’lardan Toros’lardan


Ben bir meşe ağacıyım

Dallarım uzanır yeryüzünün her yanına

Beş anakarayı solunurum

Üzünçleriyle sevinçleriyle

Renkleri değişik insanlarımın üstüne

Salarım serin gölgemi

Zehirinden kirinden pasından

Arındırırım yeryüzünü

Pırpır yapraklarımdan

Pırılpırıl sevinçler yayarım


Ben bir meşe ağacıyım

Kısa kalın tıkız tıknaz

Yüzyılların derinlerindedir köküm kurumaz

Kuruduğum yerden yeşeririm

Yeniden filizlenirim öldükçe


Yapraklarım sesini duyar tüm insanların

Sesimi duyurur dünyaya yapraklarım

Gülen dünyayım ben

Siz güldükçe gülecek

Siz ağladıkça ağlayacak

Bir meşe ağacıyım

Dünya durdukça duracağım

Her öldükçe yeniden sürüp

Dünyayı yaşatacağım


ÇOĞALMAK (25 Şubat 1977)

Kalabalıkta kalabalıkça yalnızlık

Yalnızladıkça birbirimizi

Çoğalalım haydi

Çoğaltarak kendimizi


Bir canım çoğal da bin can ol

Isıt yaşlıların yalnızlıklarını

Ilınsın üşümüşlüğü bırakılmışların


Çoğalın dudaklarım çoğalın sonsuz

Öpün bütün ağlayan çocukları kimsesiz

Çoğal gözlerim çoğal

Gör bütün görmeyenlerde yapayalnız

Ellerim tutunun ellerime

Çoğalın çoğalınçoğalın ellerim

Okşayın sevecenlikle çocukları

Hıçkırırlar uykularında bile


NEŞET GÜNAL’IN RESMİ (Çatalca, 18-19 Eylül 1977)

Bu evde bir ben

Bir de Neşet’in resmindeki köylü

Adını Reşit koydum

Reşit’in ayağı dibinde

Bir yaşında oğlu

Ve yanında üç yaşında kızı

Burnunu karıştıran


Bu evde biz beş kişiyiz

Evin içinde ya da ahırda

Reşit’in karısı olmalı

Görünmüyor resimde

Nüfus sayımında bir ben sayılırım

Resimdekileri saymaz sayımcı


Kimse bilmez Reşit’in

Yaşamımdaki yerini

Beni yalnızlığımda hiç yalnız koymadı

Sözsüz konuştuk O’nunla

Sessiz dinledik birbirimizi


İyi ki çizdin boyadın Neşet Günal

Yarattın Reşit’i

Ve kimsesizlikten kurtardın beni

Ellerin dert

Gözlerin yaş görmesin

(Sayı:36, Mart 1980, s.14-15)


ÖLÜMLE BİROLMAK

Ölümle yan yana

Koyun koyuna

Yüz yüze

Göz gözeyim

Üç gün üç gecedir böyleyim

Elimi koyuyorum yüreğimin üstüne

Acıyı sıkıp boğmak için

Sonra bakıyorum elime

Benim mi bu el

Ölümün mü anlayamıyorum

Öyle birlikteyiz öyle iç içe

Ölümü benden

Kendimi ölümden ayıramıyorum

Bir yürek sancıyor bir göğüste

Ama kimin o yürek

Kimin bu göğüs

Benim mi ölümün mü bilemiyorum

İkimizden biri ölecek

Ölen ben miyim ölüm mü

Hangimiz olduğunu kim bilecek

Ben de ölüm gibi direniyorum


(Sovyetler Birliği Kalp Hastalıkları Araştırma

Merkezi, Moskova, 13 Kasım 1982, sa: 23,05)


ARASINDA

Üçümüz karıştık birbirimize

Sen ben ve ölüm

Bu gece çırılçıplak

Bir piyanonun yağmurunda ıslak

Sesler damlıyor terli tenimize

Ve çığlıklar atarak

Ne duyulmuş önceden

Ne sonradan söylenecek

Şarkılar çığırıyoruz

Kulaklarımda çınçın orkestralar

Yine yükselmiş tansiyonum

Bir elim sende bir elim ölümde

Yalım yalım uçuyorum

Sen çekiyorsun yeryüzüne

Ölüm çekiyor gökyüzüne

Ne gökten ne yerden geçebiliyorum.


(S.B.Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi,

Oda: 506, 15 Kasım 1982, sa: 02,06)

(Türkiye Yazıları, Sayı:71, Şubat 1983, s.7)


AZİZ NESİN KİMDİR? AZİZ NESİN'İN HAYATI SANATI

(1915-1995), Mehmet Nusret Nesin ya da bilinen adıyla Aziz NesinHeybeliada’da doğdu. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu mezunu. Bir dönem Güzel Sanatlar Akademisi Süsleme Bölümü’ne devam etti. Üsteğmen rütbesindeyken “görev ve yetkisini kötüye kullandığı” suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işlerde çalıştı. Tan gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1946’da gazetenin yakılması üzerine sekiz sayı süren haftalık magazin dergisi Cumartesi’yi çıkardı. Sonra Vatan gazetesinde çalışmaya başladı. Aynı yıl bağımsız yapıtı olan “Parti Kurmak Parti Vurmak” adlı 16 sayfalık broşürü yayımladı. Sabahattin Ali’yle birlikte Marko Paşa mizah gazetesini çıkardı. “Nereye Gidiyoruz” adlı yazısı nedeniyle 1947’de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de Bursa’da “emniyet-i umumiye nezareti” altında bulundurulma cezasına çarptırıldı. 1949’da İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı Faruk’u bir yazısında aşağıladığı iddiası 6 ay mahkumiyet cezası almasına neden oldu. 1952’de İstanbul Levent’te OluşKitapevi’ni açtı. Ardından Beyoğlu’nda “Paradi Fotoğraf Stüdyosu”nu kurdu. 1954’te Akbaba dergisinde takma adlarla öyküler yazmaya başladı. Edebiyat hayatında iki yüze yakın takma ad kullandı. 1955’te 6-7 Eylül faciasının ardından “Komünist Komplosu” önyargısıyla tutuklandı, 9 ay cezaevinde yattı. Gülmece öyküleri Dolmuş, Yeni Gazete, Akşam, Tanin, Günaydın, Aydınlık gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Kemal Tahir ile birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu. 1962’de 42 sayı yaşayacak olan Zübük adlı mizah dergisini çıkardı. 1956’da Uluslararası Gülmece Yarışması’nda “Kazan Töreni” adlı öyküsüyle Altın Palmiye Ödülünü kazandı. Bu ilk ödülünü 1960’da devlet hazinesine bağışladı. 1968’de Milliyet Gazetesi’nin açtığı Karagöz oyunu yarışmasında “Üç Karagöz” oyunuyla birincilik ödülü aldı. 1969’da Moskova’da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında “İnsanlar Uyanıyor” adlı öyküsüyle Krokodil birincilik ödülü, 1970’de Türk Dil Kurumu’nun oyun ödülünü “Çiçu” adlı oyunuyla kazandı. 1972’de Nesin Vakfı’nı kurdu. Kimsesiz ve yoksul çocukların bakım ve eğitimlerini üstlendi. Kitaplarının tüm gelirini vakfa bıraktı. 1974’te Asya-Afrika Birliği’nin Lotus ödülünü kazandı. 1976’da Bulgaristan’da Gabovo kentinde düzenlenen HitarPetar gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birincilik elde etti. 1977’de Türkiye Yazarlar Birliği Sendikası Başkanlığına getirildi. “Yaşar Ne yaşar Ne Yaşamaz” adlı romanıyla Madaralı Roman Ödülünü kazanırken, 1989’da Sovyet Çocuk Fonu’nun ilk kez düzenlediği yarışmada “Tolstoy Altın Madalyası”na değer görüldü. 1990’da 78 yaşındayken Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak üzere gittiği Sivas’ta 35 kişinin yaşamını yitirdiği Madımak Oteli katliamından sağ kurtuldu. 6 Temmuz 1995 günü söyleşi ve imza günü için gittiği Çeşme Alaçatı’da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü. Aziz Nesin Türkçe eser veren yazarlar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet’in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazarımızdır.

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)