Gülen ağlayan meşe ağacı / Aziz Nesin
Selim Esen'in hazırladığı Türkiye Yazıları Dergisi Şiir Antolojisi'nden harf sırasına göre yayınladığımız şairlerden Aziz Nesin'in şiirlerini yayınlıyoruz.
ÖZGEÇMİŞ (1951) Hastanenin ambar memuru sildi kaydını Dini İslam Vakit bulamamıştı el kapılarında kulluktan Tanrısına kulluk etmeye Yerine getiremedi İslam’ın beş şartından hiçbirini Mezhebi Hanefi Kimliğinde öyle yazar Ama rahmetli bilmezdi mezhebini Doğum 1321 Şubat Anlaşılmadı neden öldüğü Ama defter boş kalmaz Yazdı ambar memuru deftere Ölüm nedeni Sefaleti fizyolojiye Ne ısmarlama ne hazır Bir yeni urba giymemişti İlk kez giyecek Yakasız gömlek denilen kefeni Sağ olsa sevinirdi Ama kıyamazdı yepyeni ak bezi örtünmeye Saklardı hiç olmayacak karısı için Gerdek gecesi yatağa sermeye Sevinemedi Gözleri açık gitti Haberi olmadı Yepyeni yakasız gömleğinden KÖTÜYÜM (1953) Ben kötüyüm Bak ne düşündüm Evinin içinde sen Dışında gece Gecenin içinde ben Şimdi bir deprem olsun dedim Koşup O’nu kurtarayım Ben kötüyüm
(Desen: Kürşat Zaman, Kaynak: Karikatürcüler Derneği) İSTEK (1953) Ne “Rakı şişesinde balık” Ne “Göllerde kamış” olmak istiyorum Dörtte bir ekmekle Bir tabak fasulye yeter diyorum ALTMIŞINDA (20 Aralık 1975) O Sarayburnu’dur yürür denize Yüz kez yüzyıllardan beri yürür Yürür ha yürür Yürür ha yürür Sen altmış yıldır yürürsün ölüme Dayan bre Aziz ha Aziz Aziz ha Aziz O Marmara’dır akar dipten Karadeniz’e O Karadeniz’dir akar üstten Marmara’ya Sayısız yüzyıllardan beri akar Akar ha akar Akar ha akar Sen doğduğundan beri akarsın ölüme Kavgayı bırakmak olmaz Bırakmayınca kavga seni Dayan bre Aziz ha Aziz Aziz ha Aziz Aziz ha Aziz YAZIT (12 Temmuz 1975) Bir adam vardı Yaşamınca tek şey aradı Bulamayınca Kurtuluşu ancak çalışmaktı Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan Aradığını bulamazdı Bir adam vardı Hiç canı sıkılmazdı Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan Sıkılmaya zamanı kalmazdı Bir adam vardı Uykusuzluk çekmedi hiç Başını dayasa taşa Uykuya dalardı Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan Uykuya zamanı o denli azdı Bir adam vardı İnsanlar için ağlardı Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan Gülmeye zamanı mı kaldı Bir adam vardı Hiç dinlenmedi yaşamınca Çalışmaktan çalışmaktançalışmaktan Dinlenmeye zaman bulamadı Uzanıp buraya boylu boyunca Yorgun başını toprağa koyunca İlk ve son kez dinlendi büsbütün Ama dinlendiğini artık anlayamazdı GÜLEN AĞLAYAN MEŞE AĞACI (13 Ağustos 1976) Ben bir meşe ağacıyım Kısa kalın tıkız tıknaz Kökdallarım taa derinlerden suyunu içer Akdeniz’in Karadeniz’in Ege’nin Ağrı’dan Binboğa’lardan Toros’lardan Ben bir meşe ağacıyım Dallarım uzanır yeryüzünün her yanına Beş anakarayı solunurum Üzünçleriyle sevinçleriyle Renkleri değişik insanlarımın üstüne Salarım serin gölgemi Zehirinden kirinden pasından Arındırırım yeryüzünü Pırpır yapraklarımdan Pırılpırıl sevinçler yayarım Ben bir meşe ağacıyım Kısa kalın tıkız tıknaz Yüzyılların derinlerindedir köküm kurumaz Kuruduğum yerden yeşeririm Yeniden filizlenirim öldükçe Yapraklarım sesini duyar tüm insanların Sesimi duyurur dünyaya yapraklarım Gülen dünyayım ben Siz güldükçe gülecek Siz ağladıkça ağlayacak Bir meşe ağacıyım Dünya durdukça duracağım Her öldükçe yeniden sürüp Dünyayı yaşatacağım ÇOĞALMAK (25 Şubat 1977) Kalabalıkta kalabalıkça yalnızlık Yalnızladıkça birbirimizi Çoğalalım haydi Çoğaltarak kendimizi Bir canım çoğal da bin can ol Isıt yaşlıların yalnızlıklarını Ilınsın üşümüşlüğü bırakılmışların Çoğalın dudaklarım çoğalın sonsuz Öpün bütün ağlayan çocukları kimsesiz Çoğal gözlerim çoğal Gör bütün görmeyenlerde yapayalnız Ellerim tutunun ellerime Çoğalın çoğalınçoğalın ellerim Okşayın sevecenlikle çocukları Hıçkırırlar uykularında bile NEŞET GÜNAL’IN RESMİ (Çatalca, 18-19 Eylül 1977) Bu evde bir ben Bir de Neşet’in resmindeki köylü Adını Reşit koydum Reşit’in ayağı dibinde Bir yaşında oğlu Ve yanında üç yaşında kızı Burnunu karıştıran Bu evde biz beş kişiyiz Evin içinde ya da ahırda Reşit’in karısı olmalı Görünmüyor resimde Nüfus sayımında bir ben sayılırım Resimdekileri saymaz sayımcı Kimse bilmez Reşit’in Yaşamımdaki yerini Beni yalnızlığımda hiç yalnız koymadı Sözsüz konuştuk O’nunla Sessiz dinledik birbirimizi İyi ki çizdin boyadın Neşet Günal Yarattın Reşit’i Ve kimsesizlikten kurtardın beni Ellerin dert Gözlerin yaş görmesin (Sayı:36, Mart 1980, s.14-15) ÖLÜMLE BİROLMAK Ölümle yan yana Koyun koyuna Yüz yüze Göz gözeyim Üç gün üç gecedir böyleyim Elimi koyuyorum yüreğimin üstüne Acıyı sıkıp boğmak için Sonra bakıyorum elime Benim mi bu el Ölümün mü anlayamıyorum Öyle birlikteyiz öyle iç içe Ölümü benden Kendimi ölümden ayıramıyorum Bir yürek sancıyor bir göğüste Ama kimin o yürek Kimin bu göğüs Benim mi ölümün mü bilemiyorum İkimizden biri ölecek Ölen ben miyim ölüm mü Hangimiz olduğunu kim bilecek Ben de ölüm gibi direniyorum (Sovyetler Birliği Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi, Moskova, 13 Kasım 1982, sa: 23,05) ARASINDA Üçümüz karıştık birbirimize Sen ben ve ölüm Bu gece çırılçıplak Bir piyanonun yağmurunda ıslak Sesler damlıyor terli tenimize Ve çığlıklar atarak Ne duyulmuş önceden Ne sonradan söylenecek Şarkılar çığırıyoruz Kulaklarımda çınçın orkestralar Yine yükselmiş tansiyonum Bir elim sende bir elim ölümde Yalım yalım uçuyorum Sen çekiyorsun yeryüzüne Ölüm çekiyor gökyüzüne Ne gökten ne yerden geçebiliyorum. (S.B.Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi, Oda: 506, 15 Kasım 1982, sa: 02,06) (Türkiye Yazıları, Sayı:71, Şubat 1983, s.7) AZİZ NESİN KİMDİR? AZİZ NESİN'İN HAYATI SANATI (1915-1995), Mehmet Nusret Nesin ya da bilinen adıyla Aziz NesinHeybeliada’da doğdu. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu mezunu. Bir dönem Güzel Sanatlar Akademisi Süsleme Bölümü’ne devam etti. Üsteğmen rütbesindeyken “görev ve yetkisini kötüye kullandığı” suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık, muhasiplik gibi işlerde çalıştı. Tan gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1946’da gazetenin yakılması üzerine sekiz sayı süren haftalık magazin dergisi Cumartesi’yi çıkardı. Sonra Vatan gazetesinde çalışmaya başladı. Aynı yıl bağımsız yapıtı olan “Parti Kurmak Parti Vurmak” adlı 16 sayfalık broşürü yayımladı. Sabahattin Ali’yle birlikte Marko Paşa mizah gazetesini çıkardı. “Nereye Gidiyoruz” adlı yazısı nedeniyle 1947’de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de Bursa’da “emniyet-i umumiye nezareti” altında bulundurulma cezasına çarptırıldı. 1949’da İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı Faruk’u bir yazısında aşağıladığı iddiası 6 ay mahkumiyet cezası almasına neden oldu. 1952’de İstanbul Levent’te OluşKitapevi’ni açtı. Ardından Beyoğlu’nda “Paradi Fotoğraf Stüdyosu”nu kurdu. 1954’te Akbaba dergisinde takma adlarla öyküler yazmaya başladı. Edebiyat hayatında iki yüze yakın takma ad kullandı. 1955’te 6-7 Eylül faciasının ardından “Komünist Komplosu” önyargısıyla tutuklandı, 9 ay cezaevinde yattı. Gülmece öyküleri Dolmuş, Yeni Gazete, Akşam, Tanin, Günaydın, Aydınlık gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Kemal Tahir ile birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu. 1962’de 42 sayı yaşayacak olan Zübük adlı mizah dergisini çıkardı. 1956’da Uluslararası Gülmece Yarışması’nda “Kazan Töreni” adlı öyküsüyle Altın Palmiye Ödülünü kazandı. Bu ilk ödülünü 1960’da devlet hazinesine bağışladı. 1968’de Milliyet Gazetesi’nin açtığı Karagöz oyunu yarışmasında “Üç Karagöz” oyunuyla birincilik ödülü aldı. 1969’da Moskova’da yapılan uluslararası gülmece yarışmasında “İnsanlar Uyanıyor” adlı öyküsüyle Krokodil birincilik ödülü, 1970’de Türk Dil Kurumu’nun oyun ödülünü “Çiçu” adlı oyunuyla kazandı. 1972’de Nesin Vakfı’nı kurdu. Kimsesiz ve yoksul çocukların bakım ve eğitimlerini üstlendi. Kitaplarının tüm gelirini vakfa bıraktı. 1974’te Asya-Afrika Birliği’nin Lotus ödülünü kazandı. 1976’da Bulgaristan’da Gabovo kentinde düzenlenen HitarPetar gülmece kitabı uluslararası yarışmasında birincilik elde etti. 1977’de Türkiye Yazarlar Birliği Sendikası Başkanlığına getirildi. “Yaşar Ne yaşar Ne Yaşamaz” adlı romanıyla Madaralı Roman Ödülünü kazanırken, 1989’da Sovyet Çocuk Fonu’nun ilk kez düzenlediği yarışmada “Tolstoy Altın Madalyası”na değer görüldü. 1990’da 78 yaşındayken Pir Sultan Abdal etkinliklerine katılmak üzere gittiği Sivas’ta 35 kişinin yaşamını yitirdiği Madımak Oteli katliamından sağ kurtuldu. 6 Temmuz 1995 günü söyleşi ve imza günü için gittiği Çeşme Alaçatı’da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Vasiyeti gereği hiçbir tören yapılmaksızın ve yeri belli olmayacak şekilde Çatalca’daki Nesin Vakfı’nın bahçesine gömüldü. Aziz Nesin Türkçe eser veren yazarlar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet’in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazarımızdır. Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR