Son Dakika



Türk düşün hayatı Tanzimat’la canlanmaya başlamıştır; özellikle de 1900’lü yıllara gelindiğinde artık dimağlarda hürriyet rüzgârı esmekteydi.

Namık Kemal yazıları elden ele geçmekte, Tevfik Fikret şiirleri okunmaktaydı.

Dönemin sloganı “Hürriyet, Uhuvvet, Müsavat”tı. İşte bu hürriyet rüzgârının canlandırdığı dimağlardan biri de, Hakkı Baha’dır.

Hakkı Baha Bey Manastır’da genç bir teğmen iken halkçılık, hürriyet, cumhuriyet ve inkılâpla aşkı başlar. 1902’de Selanik’e, 3. orduya teğmen olarak sevk edilir. 1906’da ise Selanik Mektebi Rüştiyesi’nde öğretmenliğe başlar.

Selanik’te görevi esnasında ileri görüşlü düşünceleri içeren Füyuzat adlı mecmuayı çıkarır. Edebiyata âşık olan bu genç, üç buçuk yıl Selanik yaşamından sonra Bursa Sanayi Mektebi müdürü olur. Birkaç ay sonra da Bursa Vilayeti Maarif müfettişliğine terfi ettirilir.

Dokuz ay sonra bu vazifenin lağvedilmesi ile birlikte işsiz kalan Hakkı Baha, bu dönemde farklı işlerle uğraşır.

1912 yılında ise Ertuğrul sancağında mebus seçilmiş ancak meclisin kapanmasından dolayı bu görevi sadece üç ay kadar yapabilmiştir.

Balkan Savaşı patlak verince, devletin oldukça karanlık girdaplarda olduğunun farkında olan idealist Hakkı Baha, Terkos Müfrezesine yedek üsteğmen olarak döner.

Herhalde mebusluktan sonra yedek üsteğmenliğe dönüş ancak yatağına sığmayan bir çağlayan gibi durmadan coşan, vatan sevgisi ile atan bir kalbin işaretidir.

Bu görevde bir yıl kaldıktan sonra Bursa’da yine memurluğa döner daha sonra da serbest meslek hayatına atılır.

Yalnız Hakkı Baha Bursa’nın Umur Bey köyünde bir hayalini gerçekleştirmek için girişimlere başlamıştır ki bu denemesi özel bir parantez açılması gerektirir.

HALKA DOĞRU

Hürriyet Devrimi 2. Meşrutiyet ile birlikte zihinlerde de devrim gerçekleşmiş ve Türk düşün hayatı zenginleşmişti. Devrim’in etkisiyle “Milliyetçilik, İslamcılık, Sosyalizm, Halkçılık ve Batıcılık” kavramları aydın çevrede tartışılır ve savunulur duruma gelmişti.

Bu dönemde halkçılık, Hakkı Baha, Reşit Galip, Ömer Seyfettin gibi birçok genç aydının şiarı olmuştu. Bu nesil aynı zamanda hürriyetin ilk evlatlarıydı.

"Türk halkçılığının beslendiği kaynaklardan olan Narodnizm’in –Rus halkçılığı– en dikkat çekici yönlerinden biri, 1873-1874 yıllarında gerçekleştirilen büyük "halka doğru gitme" kampanyasıdır.(1)

Rusya’da 1873- 1874’te binlerce devrimci genç, "halka doğru” şiarıyla, köylü giysileri giyerek ve büyük bir coşkuyla kentlerden köylere, yani halka doğru gitmişlerdir. Çarlık rejimi devirmek ve ülkeyi kurtarmak için köylüleri ayaklandırmayı hedefleyen bu kendiliğinden hareket başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da o güne dek tarihte benzeri görülmemiş çarpıcı bir örnek olarak kalmıştır.(2)

İşte Hakkı Baha gibi dönemin genç dimağları da Rus Narodnizm’den etkilenmişlerdi.

BİR KÖY ÜTOPYASI: UMURBEY KÖYÜ 

"Bu döneme kadar birçok mesleğin tadına bakmış olan Hakkı Baha Bey,  hayatını düzene sokmuş ve ticaretle uğraşırken; seçtiğe köy olan Umur Bey köyünü bayındır ve örnek bir köy haline getirmek ve bu köyde bir okul açmak için gerekli girişimleri yapar." (3)

Özellikle dönemin genç tıbbiyelileri ve aydınları Rusya’da aydınların halka gidiş eyleminden esinlenmiş, köylere giderek hizmet vermeye başlamışlardır.(4) Bu denemelerden biri de Hakkı Baha’nın Umur Bey köyü projesidir ama Yunan işgali başlayınca halkı örgütlemek için Bursa’da Kuvayi Milliye reisliğine başlamak zorunda kalmıştır.

Hakkı Baha’nın ütopyası olan Umur Bey Köyü projesi de ne yazık ki sonuçsuz kalır. Bursa’nın işgali onu mecburi bir Ankara görevi getirir. Ama siyaseti sevemeyen Hakkı Baha burada Maarif Müdürlüğü görevinE başlar, aynı zamanda burada zamanında Rusya’dan göç eden Türk, Türkçü ve halkçı aydınlar olan Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura ile birlikte “İlim, Fen, Felsefe “adlı bir mecmua çıkarır.

HER ŞEY CUMHURİYETİ İŞARET EDİYOR…

Selanik’te henüz genç bir subayken çıkardığı Füyuzat mecmuasında: "Beşeriyetin çocukluk devri mutlakıyette, gençliği meşrutiyette, olgunluk devri ise cumhuriyette geçer.” ifadesini kaleme alarak, cumhuriyet kavramının henüz dile getirilmediği kocamış bir imparatorlukta, gencecik dimağ cumhuriyeti işaret etmiştir.

Ankara’nın mücadele dolu günlerinde, henüz laikliğin çok az kişinin dimağında tohum olarak var olduğu bir zaman diliminde Şeriye Vekâleti’nin hükümette yeri yok diye yazdığı için Şeriye Vekâleti tarafından tutuklanması istenmiştir.

Cumhuriyet kurulduktan sonra Hakkı Baha psikoloji, pedagoji, edebiyat ve kooperatifçilik alanı üzerinde çalışmış, çeviri yapmış ve birçok eser kaleme almıştır. “Türkiye Kooperatifçilik zihniyetinin gelişmesinde en büyük hizmeti olanlardan biri de o idi: Yalnız ‘Mektep Kooperatifçiliği’, ‘Kooperatifçilik Programı’, ‘Mekteplere Mahsus Kooperatifçi defteri’ gibi bu alandaki eserleriyle değil, aynı zamanda uzun yıllar boyunca süren öğretmenliği müddetince daima bu fikirleri telkin ve tatbik etmek sureti ile Türk kooperatifçiliği uğrunda çok çok çalışmıştı.”(5)

Yaşamının son yıllarında da İzmir’de öğretmen olarak çalışmıştır.

Hakkı Baha, kapitalizmi sevmeyen, Cumhuriyet’inin kooperatifçilik aracı ile iktisadi ve içtimai büyük kalkınmalara kavuşacağına inanan, yazılarında sosyalizmin tınısı olan cumhuriyet aydınlarımızdandı.

“Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal vardır.”

Gelelim Hakkı Baha’nın Mustafa Kemal ile dostluğuna.

Mustafa Kemal, Hakkı Baha ile dostluğu Harbiye’de başlar ve tabii ki Ömer Naci ile de bu dönemde başlar. Mustafa Kemal 1906 yılında Şam’ da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni adeta kaçarak geldiği Selanik’te bir şubesini açmaya gelir, burada önce Ahmet Tevfik ve şair arkadaşı Ömer Naci ile bir araya gelerek Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmaya karar verirler.

Ertesi gün Ömer Naci, Hüsrev Sami’ye haberi verir: “…bu akşam Selanik Askeri Rüşdiye’si Muallimlerinden Bursalı Hakkı Baha’nın evine mühim bir meselenin müzakeresi için gideceğiz dedi… Akşam olmuştu. Muayyen saatte Hakkı Baha’nın Kule kahvelerine giden yol üzerindeki evine karanlıkta girdik. Hakkı Baha yeni evlenmiş bulunuyordu. Güzel döşenmiş bir gelin odasında toplanmıştık: Mustafa Kemal, Ömer Naci, Hakkı Baha, Mustafa Necip ve ben… Mustafa Kemal oturduğu koltuktan doğrularak ağır ve vakur bir sada ile “Arkadaşlar, dedi: Bu gece burada sizleri toplamaktan maksadım şudur. Memleketin yaşadığı vahim anları size söylemeğe lüzum görmüyorum… Bu bedbaht memlekete karşı mühim vazifelerimiz vardır. Onu kurtarmak yegâne hedefimizdir… Millet zulüm ve istibat altında mahvoluyor. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlal vardır… hulasa vatanı kurtarmak için sizi vazifeye davet ediyorum.”(6) sözleri ile konuşmasını tamamlayan Mustafa Kemal daha sonra tabanca üzerine yemin ettirerek Cemiyet’in buradaki şubesini kurarlar. Cemiyet daha sonra Mustafa Kemal’in Şam’a geri dönmesiyle bu bölgedeki etkinliğini kaybeder,  Ömer Naci ve Hüsrev Sami Paris’e kaçar; Hakkı Baha ise Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kuranlar arasında yer alır.

Bu Cemiyet daha sonra, Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile 27 Eylül 1907 tarihinde resmen birleşerek, İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alır. Kolağası Mustafa Kemal 1907’de Selanik’teki üçüncü orduya nakledildiğinde tüm arkadaşlarını bu Cemiyet’in içinde bulur, işte bu noktada Mustafa Kemal ile Hakkı Baha’nın yolları yine kesiştiği varsayılmaktadır: “…Mustafa Kemal’i de Hakkı Baha ile Hoca İsmail Mahir Efendi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne sokarak tahlif merasimlerini yaptıkları kuvvetle tahmin edilmektedir. Çünkü Mustafa Kemal’e kim Hoca Mahir Efendi’den bahsederse:

Sen de mi İttihat ve Terakki’ye girdin? Diye sorduğu eski arkadaşları anlatmaktadır.” (7)

Cumhuriyetin unutulmuş devrimci halk dimağlarından biridir, Hakkı Baha. Mustafa Kemal’in hayatında bir dönem önemli yer tutan bir dostudur. Unutmamak gerekir ki, Tanzimat’tan sonra canlanan genç dimağları tanımak, Mustafa Kemal’i tanımak dolayısıyla Türk Devrimi’ni anlamak demektir.

(1)  2. Meşrutiyet Basınında Halkçılık  Köycülük Sosyalizm, İ.Arda Odabaşı, İstanbul, Dergâh Yayınları, 2015,s.67 Türk halkçılığının 19.yy. da tarihsel evrimini merak edenlere bu kitabı kesinlikle salık veririm.
(2)  Andrzej Walicki, Rus Düşünce Tarihi 1760-1900 Aydınlanmadan Marksizme, Alâeddin Şenel (çev.), 1. Basım, Ankara: V Yayınları, Şubat 1987, s. 205-206
(3) Hakkı Baha Pars, Hazırlayanlar: V. Baha Pars, Abdülkadir Karahan, İzmir Kültür Gazetesi Basımevi,1943, s.22
(4) Kemal Tek, Reşit Galip ve köycülük, Aydınlık Gazetesi, 08 Mart 2016
(5) Hakkı Baha Pars, a.g.e., s.90
(6) Hüsrev Sami Kızıldoğan, Belleten Sayı:3-4 Cilt 1
(7) Enver Behnan Şapolyo Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Berkalp Kitabevi, Ankara, 1944,s.65

Kemal Tek
GERCEKEDEBİYAT.COM

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)