Türkiye’nin Kalbi Ankara / Selim Esen
27 Aralık 1919 Cumartesi günü sabahı Ankara çıngırak, davul ve zurna sesleriyle uyandı. Şehrin ünlü tellallarından Ali Dayı, o bilinen gür sesiyle çarşı pazar dolaşıyor, Mustafa Kemal’in geleceğini duyuruyordu. O yılların 15-16 bin nüfuslu Ankara’sı sabırsızlıkla o anı bekliyordu. Kentin dört bir yanında Oğuz ateşleri yakıldı. Ulucanlar yolu üzerindeki Efeler Kahvesi önüne sancak dikildi. 3 bin atlı, binlerce yaya, Seymen Alayını oluşturup yola çıktılar. Dikmen sırtlarına geldiklerinde saat 15’i gösteriyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın arabası görününce “Var ol’ Çok yaşa Gazi Paşa” nidaları arasında Paşa ile bütünleştiler. Kurbanlar kesildi. Ne Samsun’da ne Havza’da ne de Erzurum ve Sivas’ta böyle bir coşku ile karşılanmamıştı Mustafa Kemal Paşa. Kerpiç evleri, dar sokakları, tozlu yolları ile bakımsız, yoksul halkın oluşturduğu bu küçük kent, 13 Ekim 1923 Perşembe günü, Rus yönetmen Sergey Yutkeviç’in (1904-1985) tanımıyla “Türkiye’nin Kalbi Ankara” unvanını kazandı. Yutkeviç bu tanımını Cumhuriyetin ilk yıllarını konu alan bir belgesel filme dönüştürdü. Yıllarca arşivin tozlu raflarında unutulan bu belgesel 1969 yılının 10 Kasım günü Ankara Televizyonu tarafından yayınlandığında kamuoyunda dehşet uyandırırken TRT tarihine de kara bir sayfa ekledi. TRT Ankara Televizyonu’nun 10 Kasım 1969 günü özel yayını saat 08.30’da Ana Haber bülteniyle başlıyor ardından, “Saat 9.05” adlı programda, Ankara’da saatler dokuzu beş geçerken halkın Atatürk’e saygı duruşu yansıtılıyordu. Filmde kasketlerini ellerine almış köylüler de görünüyordu. Sonra “Mustafa Kemal’i Tanımak” adlı Osmanlı zihniyetine karşıt bir program gösterime girecek, onu Türkiye’de Atatürkçülüğün uygulanmadığına ilişkin konuşmaların yer aldığı bir açık oturum, en sonunda da “Türkiye’nin Kalbi Ankara” belgeseli yer alacaktı. “Türkiye’nin Kalbi Ankara” 1933’te Atatürk’ün çağrısıyla Ankara’ya gelen Rus yönetmen Sergey Yutkeviç ve ekibi tarafından çekilmiş ve Türkiye’de çeşitli yerlerde gösterilmişti. Sonraları Türkiye hakkında resmi kuruluşlar tarafından yaptırılan filmlerde de bu filmden alıntılar kullanılmıştı. Film, Atatürk öncesi Ankara ile Atatürk sonrası Ankara’yı karşılaştırıyordu. Eski ve harap Ankara’dan sonra, yeni ve modern Ankara’yı yansıtıyordu. İçeriğinde yer alan Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde yapılan geçit töreninden izlenimler ve Atatürk’ün kendi sesinden konuşması da TV’de ilk kez yayınlanacaktı. Ne var ki, TRT üst yönetimi Ankaralı izleyicilerin, filmin ikinci yarısını izlemelerine izin vermedi. Ankara’nın eski, perişan hali ekrandayken film birden kesildi. Siyasi iktidar, yandaşları ve kasketlilerin görüntüsüne bozulmuş olanlar, bir de Ankara’nın perişan durumunun yansıtılmasına katlanamamışlardı. TRT Genel Müdürü Adnan Öztrak’ın (1915-1992) evini arayarak yayınlanmakta olan belgeselin yaratacağı tehlikeye dikkat çektiler. Genel Müdür Öztrak da aynı düşüncede olmalı ki, Mithatpaşa Caddesindeki TV binasına geldi, yayın nöbetçisi Adem Yavuz’a (1943-1974) filmin yayından kaldırılmasını söyledi. Adem Yavuz, yayının kesilemeyeceğini, böyle bir davranışın aymazlık olacağını söylemesine karşın, genel müdür onu dinlemedi, Atatürk’ü konu alan ikinci bölümün yayınını durdurdu. Böylece Ankaralı izleyiciler, belki de dünyada ilk kez, bir filmin yayını sırasında yasaklanarak kesilmesine tanık oldular. Ama ne olup bittiğini, film gösteriminin neden yarıda kaldığını iki gün sonra gazetelerden öğreneceklerdi. “Türkiye’nin Kalbi Ankara” belgeseli için tıklayınız. Selim Esen
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR