Senin adın Hürrem / Sophie Dionysopoulou
Perişan. Perişan oldular. Mehmetleri toprakta. Onlar sarayda. Ağızlarında demir tadı. Savaş tadı. İçlerinde kıyamet. Etrafta pus. Hizmetkârlar sus pus! Sesler kısıldı. Udlar sustu. Bahçedeki bütün kuşlar pustu. Güller buna nasıl dayansın, laleler nasıl başlarını kaldırsın? Pus! İç avluda sus! M E H M E T A Y I M BAT TIN! * Ben, Hürrem, cihana hâkim hanım sultan Türbemden çıkmak isterim Düşüne düşüne paslandım bu karanlığın içinde Özledim İstanbul’u gezmeyi Görmeyi ışığı, arnavut kaldırımlarını, hamamları Tramvaya binmeyi Köprülerden geçmeyi Seyretmeyi camileri ve sarayı Fatih hünkârım öpsün beni Okşasın gerdanımı. İçinde nanesi ile Bir gül şerbeti ikram etsin bana Paylaşalım şehvetle bir künefeyi Ve dalalım Boğaz’ın derinlerine Selam verelim talihsiz ölümlere Düzenbazlara ya da düzenbazların kurbanlarına Sayalım günahlarımızı bir bir Deniz bizi sahilin diğer ucuna tükürsün Batıda ASYA dedikleri yere ANADOLU’da bir gül yüzlü Hürremim Ben, Payidahtın şanı cihana yayılmış Sultanı, Senin ayak izini takip edeceğim İnce beline sarılacağım Alev saçlarını koklayacağım Gökdelenlerin tepesine çıkacağız ve kaybolacağız Çılgın kuşlar gibi bulutların arasında Orada bir yerde sarılacağız ürkek, çekingen İlk kez alırmışcasına birbirimizi kollarımıza İnce bir sis perdesi onları gizliyor Şehir, asırlık âşıkları sarmalıyor Eski dalgakıranlardan aşıyorlar Kapanmayan yaraları yalıyor deniz Kediler sırtlarını kabartıyor çevredeki dükkânlarda Bir banktan müzik sesi yükseliyor Limon çiçekleri uçuyor havada Kestaneciyi bir kız çocuğu kovalıyor * PAT ¦ LA ¦ MA BU SOĞUKKANLIĞI NASIL ANLATIR İNSAN ? Yardakçılar VIZILDIYOR ve halk ayakta «Arka kapıdan buyrun Hürrem Sultanım» PAT ¦ LA ¦ MA HAYATIM BOYUNCA ARKA KAPIDAN ASLA MERDİVENİN BAŞINDA DURUYOR HÜRREM SULTAN KALABALIK SESİNİ YUTUYOR YOL GENİŞLİYOR ONA GEÇSİN DİYE O ZAFERİN GANİMETLERİNE BAKIYOR ONUN GÜCÜ PAT ¦ LA ¦ MA ! SADECE BİR BAKIŞLA PAT ¦ LA ¦ MA! * Gülüm, dikenim gönlümün sultanı Öp beni, yak canımı, kanat yaralarımı Kızıl tutkum gel ki dayanayım bu acıya Ve yanayım saçlarında ve kirpiklerin Ok gibi delsin bedenimi hünkârım Ölüm bizi soğuttu evlatlarımız kayboldu Acımasızca can aldık Görkemli parıltısı imparatorluğumuzun Ve aşk Ölüm sessizliğinde ölümsüzlük süyü Fısılda bana verdiğin adı ışığım Hürrem, gönlümün sultanı paha biçilmez şarabım Bana adımı verdin ben neşe ile şiir oldum Sadık yol arkadaşım başımın ağırısı Gel uzan bu türbeye beraber yatalım Biz unutalım biz unutulalım Zırhlarımız bize ağır geliyor, tarih tozlandı çünkü Başımızdan aşağı çiçekler serpiyor bahçemiz * Kimse görünmüyor Ahşap döşeme nefes alıyor Sisler adımları gizliyor Kafamda sessizlik odamda hıçkırıklar Yokluğun hıçkırıkları Ve Hürrem’in kokusu havada bir lila Çalışma masamda bırakılmış bir kâğıt YAKLAŞAYIM / BAKAYIM / YAKLAŞAYIM / BAKMAYAYIM Bu eziyet burada bitsin. Bitsin artık! Görünmüyorlar Geri dönmeyecekler GÖRÜNMEYECEKLER Ve ben tek satır daha yazmayacağım Bir kumru kâğıdı uçuruyor Ve sisin içinde kaybolmadan önce Koridorda kelimeler kanat çırpıyor ADIMA ROKSELENA DİYECEKLER ADIMA ALEKSANDRA VE BOZKIR, BU İKİ İSMİ DE SİLECEK YEDİ TEPELİ ŞEHİR UZAKTA YILLAR YILLAR BOYUNCA BANA HÜRREM BANA HÜRREM DENİLECEK (Çeviren: Dimitris Chouliarakis) Sophie Dionysopoulou Gercekedebiyat.com
YORUMLAR