Son Dakika



Türk tiyatrosunun usta oyuncularından şair Mücap Ofluoğlu, dün sabah yaşamını yitirdi. Aynı zamanda pek çok sinema filminde oynayan, yıllarca seslendirme sanatçılığı ve yönetmenlik yapan, şiir ve anı kitapları yazan Ofluoğlu 89 yaşındaydı.

Ofluoğlu’nun cenazesi, 12 Aralık 2012 Çarşamba günü saat 10.00’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ndeki törenin ardından Üsküdar Karacaahmet Şakirin Camii’nde kılınan öğle namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Ofluoğlu, geçen Mayıs ayında, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda yapılan yönetim ve tüzük değişikliklerini protesto eden tiyatro sanatçılarına destek vermiş, yaptığı konuşma sırasında duygusal anlar yaşanmış, hem kendisi hem de orada bulunanlar gözyaşlarını tutamamışlardı.

MUCAP OFLUOĞLU'NUN ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN DOSTLARI NE DEDİ

Cevat Çapan: Mücap Ofluoğlu tiyatro ve sinemaya uzun yıllar emek vermiş, o alanda çalışan birçok insanla dostluklar kurmuş onların saygısını ve sevgisini kazanmış usta bir sanatçıydı. Bir dost olarak da yakınlık kurduğu arkadaşlarının hayatlarını zenginleştiren anılarıyla, onlarla paylaştığı deneyimleriyle son elli altmış yıllık sanat hayatının canlı bir tanığıydı. Sevgili eşi Filiz Ofluoğlu’nun ölümünden sonra onun yokluğunu hayatının en büyük eksikliği olarak hissetti. Ama Türkiye’nin çağdaşlaşma sürecinde inandığı değerleri de ödün vermeden sonuna kadar savunan bir sanatçı olarak yaşadı.

Arif Keskiner: Mücap hemen hemen her gün, elinde bastonuyla Çiçek Pasajı’na gelir, yemeğini yer, yanında bir kadeh içki söyler, onu ya içer ya içmezdi. Ama ortamın havasını koklardı. Eşinin ölümünden sonra çok yalnızlık çekiyordu, bizler de onun son arkadaşları gibiydik. Onunla paylaştığım çok fazla anı var. Örneğin kendisinin yazdığı çok güzel bir şiiri vardı Paris üzerine. Morali bozuk olduğu zamanlarda, keyiflenmek için okurdu o şiiri. Ben onu hep böyle anımsayacağım...

Yıldız Kenter: Mücap, yaşamını tiyatroya adamış, neşe ve hayat dolu, bilgili bir arkadaşımızdı. Ama ne yazık ki, hepimizin sonunda gideceği yere o biraz erken gitti. Her ölüm erken ölümdür elbette.... Kim ölse erken öldü diyoruz çünkü onlara biçtiğimiz hayat yetmiyor ne yazık ki...

Semih Poroy: Karısı, önemli çevirmen Filiz (Karabey) Ofluoğlu olmaksızın bir yaşam Mücap ağabey için çok zordu. Bellek meselesi neredeyse yalnızca google’ın insafına kalmış ülkemizin, 40’lı yıllardan bu yana sahne sanatlarında sesiyle, aktörlüğüyle yer almış, pek çok döneme tanıklık etmiş gerçek bir canlı belleğini yitirmiş bulunuyoruz. Rakı masalarımızın bir sandalyesi, bundan sonra hep boşmuş duygusu verecek bize. Yaşadıklarını, yazıp yayımlayarak bırakması da örnek olsun. Güle güle Cyrano abi…

Ferhan Şensoy: Türk tiyatrosunun büyük bir çınarıydı. Ben kendisiyle birlikte çalışma şansına sahip oldum. Ortaoyuncular tarafından Küçük Tiyatro’da sahnelenen “Eski Moda Komedya” adlı oyunda, konuk oyuncu olarak yer almıştı. O oyunda kendisine asistanlık yapmıştım. Böylece onunla çalışma mutluluğunu yaşadım. Bundan dolayı çok seviniyorum...

MUCAP OFLUOĞLU KİMDİR?

1923’te İstanbul’da dünyaya gelen Ofluoğlu, sanat yaşamına İstanbul Şehir Tiyatroları Çocuk Bölümü’nde başladıktan sonra, 1943’te tiyatronun yanı sıra “Dertli Pınar” filmiyle sinema oyunculuğuna, 1946’da da “Jül Sezar” oyunuyla da büyük oyunculuğuna geçmişti. Aynı yılSabahattin Ali’nin siyasi mizah gazetesi “Marko Paşa”da yazmaya başlayan Ofluoğlu, bir dönem derginin sahipliği ve yazı işleri müdürlüğünü de üstlenmişti.

İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın yanı sıra İzmir Şehir Tiyatroları, Küçük Sahne, Oda Tiyatrosu gibi topluluklarda yer alan sanatçı, bir dönem Suzan Ustan ile birlikte kendi tiyatrosunu kurarak iki kişilik “Kaktüs Çiçeği” oyununu sahnelemiş ve oynamıştı. Muhsin Ertuğrul‘un sahneye koyduğu dört “Hamlet” oyununda da Polonius’u oynayan Ofluoğlu, 1970’lerde İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Moliere’in “Cimri” ve “Tartuffe” adlı oyunlarının ardından, daha önce hep “Meraki” adaptasyonu oynanmış olan oyunu Türkiye’de ilk kez “Hastalık Hastası” adıyla sahnelemişti.

Muhsin Ertuğrul’un Şehir Tiyatroları‘ndan ayrılması üzerine 1970 yılına kadar Küçük Sahne’de kendi adına kurduğu toplulukta 4 mevsim 8 oyun sahneleyen sanatçı, 1970-71 yıllarında Sami Ayanoğlu tarafından sahnelenen “Cyrano de Bergerac”taki oyunuyla büyük üne erişmişti. Sanatçının bu rolü bugün hâlâ pek çok tiyatrosever tarafından zevkle anımsanır ve anılır.

1979’da bir süre yönetim kurulu üyeliği yaptıktan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan ayrılan Ofluoğlu, 1981’de Küçük Sahne’nin 30. kuruluş yıldönümünde Ortaoyuncular’dan aldığı çağrı üzerine “Eski Moda Komedya” adlı oyunu sahneleyerek oynamıştı.

1940’lı yıllarda İpek Film Stüdyosu’ndan başlayarak film seslendirmeleri yapan Ofluoğlu, özellikle 1960’lı yıllarda Öztürk Serengil seslendirmeleriyle ünlenmiş, ancak daha sonraki yıllarda Serengil’le anlaşmazlığa düşerek onun seslendirmeyi bırakmıştı. 2006’da 10. Afife Tiyatro Ödülleri kapsamında Nisa Serezli Aşkıner Özel Ödülü’ne, 2007’de Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin Onur Ödülü’ne değer görülen sanatçı, 1945’ten beri çeşitli dergilerde yayımlanan şiirlerini “Fotoğraftaki Çocuk” adlı kitapta toplamış; “Ağlamakla Gülmek Arasında” adlı kitabında Şehir Tiyatroları‘nda geçen yaşamını, çevresindeki insanları, 1940-80 arasındaki tiyatro yaşamını anlatmıştı.

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)