Son Dakika



Özdemir İnce, Dilek Doltaş, İpek Ongun, Hüseyin Ferhad ve Celâl Soycan’dan oluşan seçici kurul, ödülü Ahmet Oktay’a vermelerinin gerekçesi ise bize biraz fazla ağdalı geldi; içinde her şey var; bu kadar süs şaire de şiirinin olgunluğuna da uymuyor düşüncesindeyiz:
“Yaşadığı zamanın tüm insani gerilimlerini, acılarını ve direncini bir büyük toplumsal dönüşüm içinden anlamaya çalıştığı... Karşıtların birliğini gözeterek zaman, tarih, bellek ve aşk üzerindeki her türlü iktidar tasallutuna direnen bir dil inşa ettiği... Şiirleriyle, kıstırılmış ve tahrip edilmiş bireyin kararsız haline ve umarsız yazgısına, olumsuzdaki enerjiye, yenilgide ışıyan imkâna, sabra ve emeğe dikkat çektiği... İnsanlık tarihinin hiçbir anında olmadığı ölçüde öne çıkan etik sorunsalını, insanın en mahrem sesi olan şiirde poetik bir bileşen haline getirdiği... Unutuşa karşı belleği, aklı ve kalbi kışkırtan bir imge örgüsüyle bizi farklı hakikatlere taşıdığı... Her anlamda bir devrim şairi ve yazarı olduğu, ‘zamanın ruhu’nun baştan çıkarıcı oyunlarına karşın ve ona karşı devrimci şair ve yazar olarak kaldığı için, Ahmet Oktay’ı, oybirliğiyle ödüle değer bulmuştur.”
*

15 Aralık’ta Ticaret ve Sanayi Odası’nda yapılan ödül törenindeki konuşmalar ise daha da ilginç bizce. Bazı ödüllerin "oluş" halindeki şairlere bazı ödüllerin "olmuş" haldeki şairlere verildiğini söylemek, Ahmet Oktay'ın da "olmuş" bir şair diye değerlendirme yapmak hem sanatın özüne, hem Ahmet Oktay'a, hem ödülün kendisine ve şaire çok kaba bir yaklaşım diye düşünüyoruz. Ödül kurumu bunun için yardımseverler kurumu değildir; hep hak edene verilir, verilmelidir.

Ahmet Oktay'ın yaptığı konuşmada, bu kırgınlık seziliyor: “Çok güzel şeyler söylendi burada benim için. Buna teşekkür ediyorum. Söyleyecek kelime bulamıyorum aslında. Benim yaşıma ulaşmasını diliyorum bütün yazar ve şair arkadaşlarımın. Ben artık galiba işin sonuna gelmiş bir durumdayım. Tevellüt olarak öyle gözüküyor, insan kendisi de tabii bunu kabullenmek istemiyor ama işte yaş diye de bir olgu var. Ne yaparsak yapalım bunu değiştirmek elimizde değil bizim.”
Konuşmacılardan bazılarınca, Ahmet Oktay'ın "sanatçının yapıtının onun siyasal davranışlarından, sınıfsal konumundan bağımsız olabileceğini" savunan bir konumda olduğu belirtilmiş ki biz bunu Ahmet Oktay'ın hiç  bir yazısında okuduğumuzu anımsamıyoruz; Ahmet Oktay diyalektiği bilen bir şairimizdir; yazmışsa da bu yanlışı övgü gibi sunmak doğru değil.  (Kaldı ki bu düşünce,  neoliberal saldırının ideolojik ayağı postmodernizm denen bulaşıklığın artık açığa çıkmış bir yalanıdır; sanatçı ve sanat yapıtı ilişkisi diyalektik bir ilişkidir; birbirinden koparılamaz.)
*
Ödül seçici kurulunda olan Özdemir İnce,  Ahmet Oktay’la aynı çağda yaşamaktan, onun yazı yazdığı dergilerde yazmış olmaktan büyük bir onur duyduğunu belirtti.
Biz de Ahmet Oktay'la aynı çağda yaşamış olduğumuz için kıvanç duyuyoruz  ve Mersinlileri kutluyoruz. Bir ülke, bir kent edebiyat insanlarına sahip çıkarak değer kazanır.
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)