Son Dakika



Bilinç, insanın kendisini ve çevresini tanıma yeteneğidir. Okuma eylemiyle beslenir. İnsan, okudukça biriktirir. Birikimler, yazma isteğine dönüşür günün birinde. Okumak, yazmayı  çağırır çünkü. Cepleriniz dolmuştur, nereye koyacağınızı bilmiyorsunuzdur ellerinizi, boş bulduğunuz kâğıtların birinden başlarsınız.

Yazmak, birikimleri dönüştürmek, bir anlamda yeniden yaratmaktır. İnsanın düş gücü ise sonsuzdur. Şiirde büyük oranda düş  girer yazılana, bu gücü en fazla şiirde kullanabilirsiniz.

“Bir çocuğun oyun oynaması kadar özgürsünüzdür orada” (*). Bir yap-boz oyunu gibi bozar, yeniden yaparsınız. Bilinçaltınızı su yüzüne çıkarır, istediğiniz dünyayı yeniden kurarsınız şiir yazarken. Okuyanı da yeni bir uzama, düşünce biçimi ve düş ormanına götürürsünüz. Yazdıklarınız okuyanlar tarafından, yeniden yorumlanır. Şair, kendini ve okuru götürebildiği yer kadardır!..

2003 yılında dergilerde şiir yayımlayan kadın  şairlerden Arife Kalender, kızlık zarı sorunsalını işleyen ”Silahımı Bıraktım” (**) isimli  şiiriyle kaldı aklımda. Toplumsal bir yarayı imliyordu çünkü. 21. Yüzyılda dahi kaldırıp atamadığımız!..

Şeref Birsel’in vurguladığı gibi kadın şairlerin biyografisinde hep bir erk(ek) var mıdır? Müslüman bir ülkede yaşıyorsak, babadan başlayıp öğretmene, oradan kocaya ve sonunda erkek evlâda kadar uzanan bir erk(ek) egemenliği ne yazık ki vardır.***

Sorulması gereken diğer bir soru da, Nizzar Kabbani gibi kadın haklarını savunmak adına çevresinin düşmanlığını kazanıp evlatlıktan reddedilmeye kadar gidecek bir süreci yaşamayı, inandığı değerler uğruna göze alabilen erkek şairimizin olup olmadığıdır?

Ünlü tarihçi Hammer’in Osmanlıların Sapho’su olarak nitelediği Mihri Hatun (1460-506) kadın kimliğini ortaya koyan ilk kadın şairimizdir. Toplumsal konulara ilk kez değinen, ilk kez 1 Mayıs ve grev şiirleri yazan şarimiz Yaşar Nezihe’nin (1890-1935) hiç eğitim almamış olması ise dikkat çekicidir.

Güç duygusunu düşündüm sonra, cinsiyet ayrımı yapmaksızın. Güç duygusunu tatmin edemediğimiz yer ve zamanda ortaya çıkan, kendimizi iyi hissetmeme halini. Kendimizi gerçekleştirme eylemi işte tam da burada başlıyor. Burada herkesi anlamak mümkün olabiliyor, kendimizi bile…

Kolay gibi görünen zora başvuruyor, şiire gidiyoruz. Çünkü şiir, mutsuzluklar, acılar, yokluk ve yoksunluklardan  çıkıyor. Erkeğin kendini gerçekleştirebileceği, sosyal alanlar çok daha fazla. Kadın dağılmaları, kırılmaları, tek başına ve kendi içinde yaşıyor. Tabii bunlar benim gözlemlerim ve öznel bir bakışı yansıtıyor doğal olarak.

Kadın şair, sosyal kuşatılmışlığı  nedeniyle kendi içine gidiyor. İlk başta bunu zorunluluktan yapıyor gibi görünse de öyle olmadığını çok iyi biliyor. Gemilerini yakıp bile isteye, uzun bir yola hazırlanıyor. Bu gidiş havai fişeklerle ara sıra aydınlanan bir gecede, iz sürmeye benziyor.

İçindeki yolculuk başlıyor, şiir durağından biniyor otobüse.. Uğradığı bütün duraklarda şiir… Varmayı umduğu durak, yine şiir… Bu bir kalkışma!… Sahip olduklarından vazgeçiş, bir sürü veda barındırıyor içinde. Bu çıkış, bir bedel ödemeyi göze alabilenler içlin geçerli. Azınlık ve aykırı kalmayı baştan kabullenmek gerekiyor. Havai fişekler söndüğünde göz gözü görmeyen bir karanlıkta, kutup yıldızına bakarak yönünü bulmak zorunda çünkü.

Bambaşka bir dünyada gezinirken bakıyor ki aslolan tek şey şiir. Şiirle buluşan özne de kendisi. Yaşam anlam kazanıyor orada, söylemek isteyip de söylenemeyen her şey söyleniyor ve düşler gerçekleşiyor. Orada tam bir karşı koyuş ve özgürlük başlıyor. Hiçbir erk yok orada.

Şiir verili olanın dışına çıkan, öteki dilse eğer öteki hayat da tam orada başlıyor. Şair yola çıkmıştır bir kez, zaman, mekan önemini yitirecektir bu uzun yolculukta

Geriye dönüp baktığında görüyor ki, o büyülü dünyadan daha güzel, daha huzurlu hiçbir yer yok, kalmamış. Aydınlık sandığı yerler zifiri karanlık ya da tam tersi. Ve içinden geri dönmek gelmiyor artık…

(*) Özcan Yalım’ın “Sayısal Türk Şiiri” adlı kitap çalışması için 2004’de istediği yazı… Kitap dosyası yayımlanmaya hazırdı ancak sağlığında yayımlanamadı.

* Veysel  Çolak, Pencere Dergisi 43. sayı

** Arife KalenderÖteki-siz Dergisi, Kasım/ Aralık 2003

*** İlhan Arsel, Şeriat Ve Kadın, 5.Baskı-Ağustos 1990 TÜMDÜ

(Kapak resmi: Ignacio Diaz Olano, Pastora)

 

Hülya Deniz Ünal

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)