İnsan doğası ve faşizm / Doğan Karaağaç
Bugünkü yazımda insan doğası ile faşizm arasındaki doğrudan ilişkiyi irdelemek istiyorum. Her ne kadar Faşizm kavramının yaratıcısı Georgi Dimitrov faşizmi kapitalizmin emperyalist aşamasına odaklayıp finans kapitalin en gerici ve en varsıl kesiminin zorba ve kanlı diktatörlüğü olarak tanımlasa da bu tanımı yetersiz bulduğumu belirtmek isterim Yanlış mı derseniz, değil. Ama yetersiz ve ana çıkışa vurgusuz bir tanımlamadır diye düşünüyorum. Faşizm kendimizden - yani insanın doğası dışında, uzaklarda bir yerde değildir. Aynı zamanda onu herkesin iyi tanıdığını varsayıyorum. Hiç birimiz ona uzak ve yabancı değiliz diye düşünürüm. Yeni bir tanım gerekirse, ki gereklidir, Faşizm; insan doğasında DNA'mızda kodlu olarak bulunan kendine sevdalı hallerimizin, kendimizi beğenmişliğimizin, güçlüye karşı korkak ve yağcı halimizin, kendimizden güçsüze karşı ise zorba ve ceberut halimizin, kadına karşı horoz kesilen kabalığımızın, içi kof ve ödlek olan erkeklik taslamalarımızın, fırsatı bulduğunda erkeği aratmayan kadın halimizin, her türden üstünlük arayışımızın ve taslamalarımızın, her şeyden çok ve önce kendimizi yaşatmayı esas alan hayvansı- bencil özümüzün adıdır. Güç elimize geçtiğinde ali kıran baş kesen olmak, bir makam - koltuk ele geçirdiğimizde ona yapışıp kalmak, menfaatimize olmayan işlere dönüp bakmazken, menfaatimize olan için ise kırk takla atmak ve her türlü gözü karalığa soyunmak içimizdeki faşizmin kendini konuşturma ve dile geliş halidir. Bu bağlamda Hitler'i ve Hitlercikleri faşist sayıp ta insanlık tarihinde yedi bin yıldan fazla süren köleci tarihsel-toplumsal süreçte her biri yüzlerce hatta binlerce köleye sahip insanları efendi diye adlandırmak ve köleci düzene de faşist dememek bir tezattır. Faşizm: Her birimizde var olan gerici yan ve yönlerimizin, kaba yanlarımızın, sadist ve bastırmacı yanlarımızın üzerinde vücut bulabilen bir olgusallıktır. Doğamızda bunlar olmasa iş başına geldiğimizde, ya da güç elde ettiğimizde nasıl zalim ve zorbaya dönüşebiliriz ki? Ben-ego kişisel bencillik üretirken, bencil bireylerden oluşan bir toplum da ulusal bencilliğe- şövenizme yatkın olmaktan kurtulamaz. Ulusal şövenizmin olduğu her toplumda da faşizmin hortlaması için elverişli ortam var demektir. Sonuç olarak doğamızda var olan faşizan yan ve özelliklerimizi bilince çıkarmak ve onlardan arınmaya çalışmak zorundayız. Bu da eğitim ve bilgilenmekle olabilecek bir şeydir. Sıradan bir eğitim ve bilgiden söz etmiyorum. Çok iyi bir eğitim ve doğru- bilimsel bilgiden söz ediyorum. Bu açıdan baktığımızda insanlığın rahat ve iyi bir yaşama ulaşması çok çok uzaklarda görünmektedir. İyimser olmakta yarar var ama gerçeği de belirtmek gerekir. Doğan Karaağaç Gercekedebiyat.com
Evet faşizm ; Finans kapitalin en gerici kesimlerinin iktidarı ve diktatörlüğü olarak 1920 'li yıllarla birlikte Avrupa kıtasında partileşip iktidarlaşma yoluna girdi.
Almanya'da Adolf Hitler, İtalya'da Benito Mussolini, Portekiz'de Antonio de Oliveira Salazar, İspanya'da Francisko Franko vd. şahsında iktidarlar oluştu.
Dönem olarak bu iktidarların kapitalizmin tekelci aşaması ile birlikte ve sonrasında oluştuğunu görüyoruz. Kapitalizmin rekabetçi aşamasının Tekelci aşamaya evrilmesinin 1870 'ler ve sonrasına tekabbül ettiğini biliyoruz.
Bütün bunlar doğru. Ve Faşizmin çarpıtılmış bir ulusçuluğa dayanan bir baskı düzeni olduğu, ırk üstünlüğü ve ulusal şövenizm refleksleri üzerinde şekillendiğini de. Ulusal santrizmin faşizmin ete kemiğe bürünmesinde, kömürü yelleyerek tutuşturan esinti ve rüzgarı yaratan körük veya yelpaze olduğu da açıktır.
Faşizmin bir ekonomik temelinin olduğu savı yeterli bir kaynak gösterimi olabilir mi? Belli kapitalist üretim düzeyi olmadan faşizmin olamayacağını söylemek ne kadar isabetlidir?
Faşizmin ekonomik yasalar ile bağını, bağıntısını ortaya koymak ve onunla açıklamaya çalışmak faşizmi tam anlamamızı sağlayacak bir yaklaşım olmaktan uzaktır.
Özel mülkiyetin oluşumunun en başına dönüp değerlendirelim.
İlk defa insan topluluğundan biri nispetten cüsseli ve güçlü olanı çıkıp bir sahayı çitle çevirip " bundan sonra burası benimdir" dediğinde yaptığı bu işi nasıl tanımlamalıyız peki ?
Demek ki faşizmin ekonomik düzeyden önce insan doğası ile doğrudan ilgisi ve bağıntısı var ve bu bağı ortaya koymak gerekecektir.
Hiç kimse faşizm nedir, nerededir, nasıl bir şeydir diye uzaklarda ve kendisi dışında bir yerlerde onu arayıp durmasın.
YORUMLAR