Son Dakika



İçindeki içtensizliği gözler önüne seren gözlerindeki o yalan gülümsemeyi söndürmeliydi koca karının.

- Bu soruyu soranların çoğu toprak oldu Nebahat Teyze.

Erdağ'ın ses tonu kadıncağıza, sen de artık gebersen iyi edersin diyordu sanki.

Nebahat Teyze pişkinliğe vurdu işi, boncuk gözleri sevimlileşmek istercesine titredi. Tabi bu gözler daha bir sevimsizleşti, Erdağ'ın gözünde.

- Yok mu biri. Kırka geldi yaşın. Evlen de sevindir şu anacığını, babacığını.

- Senin iki numara evlendi de n'oldu? On yıl oldu kapını çalmıyor.

Annesi göz etti, kaş çattı hemen. Erdağ görmezden geldi annesini. Zaten kapı çaldığı an anlamıştı; içinden, sevimsiz geldi demişti. Çünkü Nebahat Teyze zile basmaz, elindeki anahtarla tık tık tıklardı kapıyı. Erdağ, ulan kadının kapı çalışı bile sevimsiz der, annesine çıkışırdı hemen. Bir bize geliyor, hep senin yüz vermen yüzünden. Annesi eliyle sus işareti yapardı telaşla.

- Sen yine de ananı babanı mutlu et.

Sesi çökmüştü sevimsiz teyzenin. Daha fazla terslemeye gerek yoktu.

- Aman boş ver. Bu eve gelin mi getirilir?

Erdağ öylesine konuşmuştu. Ama annesine atmış olduğu taş komşuya iyi gelmişti. Gözleri parladı, sesine can geldi sevimsizin.

- Ne varmış bu evde yavrum. Anan da baban da pırlanta gibi insanlar. Kıymet bil biraz. Siz evlatları da mutlu etmek...

Gerisini dinlemedi Erdağ. Zaten oturmamıştı da. Cüzdanındaki parayı bir daha düşündü. Bir işsizin cebinde ne kadar olabilirse o kadar vardı. Pırlanta gibi öğretmen emeklisi bir babanın yedi aydır işsiz oğluydu. Belediyenin kafesinde bir çay içebilir, sonra bir çay daha içebilirdi.

Erdinç Gültekin
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)