Dostoyevski 1880 ve 1881'deki Bir yazarın Günlüğü dergisinde yayımlanan iki yazısında "Doğu Sorunu"nu dile getirmiştir. "Slav ruhunun ve Slavların yeniden doğuşu için... İstanbul er yada geç bizim olmalıdır" buyurmuştur. Bu, zamanı geldiğinde "kendiliğinden gerçekleşecek"tir.
Dünyanın "merkezi" olan İstanbul' un alınması, büyüyen Rusya'nın (sıcak) "denizlere, okyanuslara" açılması için gerekliydi.
Asıl önemlisi, "dört yüz yıldır zulüm altında yaşayan" Doğu Hıristiyan dünyası, o şehrin alınmasını "Doğunun bayraktarlığını üstlenmiş ve İstanbul'un çift başlı kartalını kendi armasına koyan Rusya'dan" bekliyordu... 
Avrupalılar ise Türk devleti yıkılmaya yüz tutunca İstanbul'un 'uluslararası' bir kent durumuna getirilmesini istiyordu. Bu, şehrin "sahipsiz kalması" demekti. (Kaydedeyim: Bu kehanet, Mondros Mütarekesi'ni takiben İstanbul'un İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan  gemilerince muhasara ve işgaliyle gerçekleşme yoluna girmişti._ET) 
"Hasta adam", on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında "ölüm ve dağılma, saltanatının yok olması endişesi" yaşıyordu.
"Doğu kilisesi temsilcileri her zaman Rusya'nın öğütlerini dinlemişlerdi.. Bu sebeple 'Doğu sorunu'nda Rusya'nın ezelden beri güttüğü ve hiç değişmeyen kararlı ve ilkeli politikasını şaşmaz bir şekilde  sürdürmekle bu sıkıntılardan kurtulacağı açıktır... bu dava bizim için ölüm kalım meselesidir çünkü..."
"Doğu sorunu'na kesin olarak bütün Ortodoks Hıristiyanların kurtuluşu ve gelecekteki kilise birliği olarak anlayan Rus halkı, tersine, yeni kargaşalar ve yeni anlaşmazlıklar görürse çok sarsılacaktır.
"Özetle bu korkutucu Doğu sorunu...yazgımız, görevimizdir; en önemlisi de tek çıkış yolumuzdur... Kısacası, ... önümüzdeki yüzyılda da da olsa, İstanbul eninde sonunda bizim olacaktır! Bunun için yolumuzdan sapmadan, kararlılıkla yürümeli ve aklımızdan hiç çıkarmamalıyız." (1)
Lisedeyken okumaya başladığım Dostoyevski'nin romanlarının bir kısmını, tekrar tekrar okumayı halen sürdürüyorum. Bu sebeple Rusya'nın İstanbul'u mutlaka alması gerektiğine ilişkin yazılarını okuyunca şoke oldum. Şaşkınlığımın bir sebebi de, bir kısım siyasilerin ve iş adamlarının son dönemde Ruslarla halvet olmasıydı. Bu yazıyı bitirince rahatladım. Tanrı hepimize inayet etsin... 
Yazıyı, bir fıkrayla bağlayalım:
Adam, önüne çıkan yahudinin suratına bir tokat aşketmiştir.  "Ne oluyoruz yahu?" sorusuna, "Siz İsa'yı çarmıha germediniz mi?" cevabını vermiştir.
   Yahudinin, "o olay, iki bin yıl önce oldu" demesine de, "Ben yeni duydum" deyip geçmiştir. 
1. Bir Yazarın Günlüğü I ve II, Dostoyevski, çeviren Kayhan Yükseler, 6. baskı, İstanbul, 2021
Ertuğrul Taylan
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)