Deliler şüphe etmez! / Derya Gül
Kimse bilmedi öldüğünü. Peki o zaman, o gerçekten bir ölü müdür kimse -şu an dâhil- bilmiyorsa bunu
Bir zamanlar her şeye ağlardı. Şimdi de her şeye gülüyor. Onu bu hale getiren ne hayattı, ne de yaşadıkları… Her şeyi zamanın zalim kollarına itmeye hazırlanan bahanelerde olduğu gibi bu da sadece bir zaman hatasıydı.
Ve dünya her şeye rağmen (ona rağmen bile) dönmeye devam etti. Gecenin karanlığından daha da derinlere saplanmaya alışkın bu bünye birden küstü her şeye. Birden mi? Belki burada bir yanıltma olabilir. Birdenmiş hissi uyandıran bir sonsuzlukta demek daha doğru olacak aslında. Önce uzun cümleler kurmamaya yemin etti. Anlam bulan kelimeler, fazla sarf edildiğinde tezat bir şekilde bozuyordu da anlamı. Sonra da çok konuşmamaya yemin etti. Çünkü bir yerlerde mi okuyup beynine kazınmıştı yoksa gerçekten yaşadıkları mı bunu ona öğretmişti, kısacası hatırlanamayan bir zaman aralığında, çok bilenlerin en az konuşanlar olduğunu kavradı. Yine de hiçbir kurala, kendi kuralları dahi olsa, uyamayacağını fark etti. Kuralsız bir insan olmaya acaba bu zamanda mı başladı?
Fazla okuduğunu, hatta fazla iyi şeyler okuduğunu biliyorduk zaten de üzerinde bu kadar düşünen var mıdır okuduklarının bilinmez. Yazmaya da çalışıyordu… Çalışıyordu ama yapamıyordu. Çünkü yazmanın da kuralları vardı ve kurallar ona işlemiyordu. Belki de hayatta en iyi yaptığı şeye geri dönüyordu hep. Saçmalıyordu.
Her akşam içiyordu. İçerken de hep hayaller kuruyordu ama hayal olduklarını bile kavrayamıyordu. Onunkiler sadece zaman meselesi olan planlardı. Asla gerçekleşmeyeceğini biliyor, sadece kabul etmiyordu. Bu da onun hala fotosenteze benzeyen dünyasında daha fazla var olmasına yetiyordu. Geçmişten hem acı bir zevk duyuyor, hem de lanetliyordu geçmişi. Geçmişi yaşıyor, geleceğe dair hayaller kuruyordu. O an dışındaki her zaman diliminde, bir şekilde var olabiliyordu şüphesiz.
Havada asılı cümleler bıraktı ve de kayboldu.
En kötüsü de kendinden sıkılıyordu. Belki de aslında ne kadar sıkıcı bir insan olduğunu bildiğinden… Çok da haksızlık etmemek lazım! Bizlerin başına gelmesi mümkün olmayan şeyi başardı sonuçta. Kendini öldürdü. Bu da normal aslında, kendini öldüren çok sayıda insan var. Hatta onun en sevdiği yazarlar bile var içlerinde. Onun durumu biraz farklıydı. Kimse bilmedi öldüğünü. Peki o zaman, o gerçekten bir ölü müdür kimse -şu an dâhil- bilmiyorsa bunu?
Sorgulayan hiçbir insan, hiçbir varlık, mutlu olamazdı.
Tarih de zaten sorgulamayanlar tarafından yazılıp, kanlarıyla imzaladıkları bir anlaşmadan ibaret oldu. Sorgulayanlar da ya felsefe yaptılar ya da delirdiler.
Günümüzde ikisinin de aynı şey olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım. Senin nerde yer aldığına ise ancak sonda gelebileceğiz. Hemen açıp, sonuna bakma. Ancak okuyarak öğrenebilirsin ki bu da bir zaman meselesi. Ve unutma tarihçilerin hep acelesi vardır, felsefecilerin de zaman kavramı olmadığından asla geç kalacakları bir yerleri olmaz. Senin anlayacağın, tarihçiler ölümün en büyük son olduğuna inandıklarından deli gibi meydan okurlar zamana, felsefecilerse ölümün olmadığını bilirler ve asla sonu merak etmezler. Çünkü son diye bir şey de, zaman gibi asla yoktur. Sense burada bir karar aşamasında duruyorsun. Bir zaman avcısı mısın, bir tarihçi mi? Yoksa bir zaman öldürücü mü, bir deli misin?
Sen kararını verene kadar –ki aslında karar verilmez, sadece seçimdir bu- hikâyemize geri dönelim. Onu sana anlatırken aslında ben biraz da bizi bana anlatıyorum, bunu unutma istedim bu satır aralığında.
Bir zamanlar sevdiği kişinin kollarında duyduğunda etkilenmişti bu sözden belki ama zamanın onu haklı çıkarmasına da içerlememiş değildi. Senin hakkında hiçbir şeyi merak etmiyorum, demişti. Çünkü geçmişin oluşturduğu seni bilmek istiyorum sadece… Yani o bir bilinmezi istiyordu… Bilinmez de bilinmeyene ait oluyordu. Delirmeye de başlıyordu insan… Ya herkes tarihçi ise? Ve delilerin soyu tükendiyse?
Ben kendime deli arıyorum. Akıllılar size kalsın!
Onu bu kadar değiştiren şey bu muydu? Henüz cevapları bilmiyoruz. Hikâyenin giriş aşamasında bile değiliz ki… Hikâye var mı ortada? Şüphesiz -ki deliler şüphe etmez-!
Gerçekedebiyat.com
Derya Gül
YORUMLAR