Coşkun Aral o haberi doğruladı... Konu: Atatürk-Nazım Hikmet-Abidin Dino-Mayakovski
Gazeteci Coşkun Aral, Abidin Dino'nun kendisine anlattığı Nazım Hikmet'le Atatürk'ün aralarındaki konuşmayı, bugün yaptığımız telefon konuşmasında teyit etti. Edebiyat tarihimiz açısından önemli bir belge olduğunu düşündüğümüz haberimizle ilgili Coşkun Aral'ın bana anlattıkları çok önemliydi.
Gazeteci Coşkun Aral, Abidin Dino'nun kendisine anlattığı ve Nazım Hikmet'le Atatürk'ün görüşmesinde geçen konuşmayı "youtube" videosunda açıklamış ve o açıklamada edebiyat dünyamız için gerçekten çok önemli bilgiyi 23 Nisan'da gerçekedebiyat.com sayfalarında haberleştirmiştik. Abidin Dino'nun kendisine, Atatürk Nazım Hikmet'e, "genç şairler memleket meselelerinden uzak kaldı" dediğini iddia ediyordu. Nazım Hikmet cesur bir şekilde "Paşam ne tür konular?" diye sorunca Atatürk, "Millet meseleleri. Önemli olan bunlar. Hatta örnek vereyim: Mayakovski gibi" diye yanıtlamış. Haberimize özellikle sosyal medyadan bunun olanaksız olduğu üzerine eleştiriler geldi. Haberimize özellikle sosyal medyadan bunun olanaksız olduğu üzerine eleştiriler geldi. Durumu Coşkun Aral'a yazarak bilgiyi teyit edip edemeyeceğini istedim. Telefonda bizi arayan değerli gazeteci Coşkun Aral, bazı açıklamalar yaptı ve Abidin Dino'nun kendisine bunu kesinlikle söylediğini doğruladı. Coşkun Aral'ın konuyla ilgili söyledikleri özetle şöyle: "1985 ya da 86 yılıydı Abidin Dino'yla görüştüm. Bu görüşmenin bende kaseti de var. O görüşmede kesin anımsıyorum, Abidin Dino bana, Nazım Hikmet'in Atatürk'le görüştüğünü ve görüşmede Atatürk'ün Nazım Hikmet'e memleket millet meseleleriyle ilgilenmesi gerektiğini önerdiğini söyledi. Elbetteki üç kişinin arasında geçen bir konuşma bu; Atatürk'ün odasında ne konuşulduğunu kimse tam bilemez. Ama Abidin Dino bana Atatürk'ün Mayakovski'yi tanıdığını söyledi. Görüştüğüm yıllarda Dino 80'li yaşlardaydı. Ayrıca ben de başka çalışmalarımda tanık olduğum kaynaklardan kesin olarak söyleyebilirim ki Atatürk Mayakovski'yi okumuştu ve iyi biliyordu. Atatürk'ün kitaplığını inceleyince de bu kanaatim güçlendi. Fransızca ve Almanca biliyordu. Atatürk'ün SSCB konusunda en çok ilişkide olduğu ve belirleyici kişi Neriman Nerimanof'tu. Onun hakkında da çalışmalara başladım. Çok önemli bir kişi. Tabi o dönem Atatürk çok çalışıyor yorgun. Görüşmeye Nazım Hikmet'in dayısı Ali Fuat Cebesoy'un aracılık ettiğini anlamak kolay... "Eleştirenleri tanıyorum çok da saygı duyuyorum ama ben bunu duydum; doğrudur ve sizlere duyurmak zorundayım. Öyle ki Atatürk o yıllarda durmadan SSCB çalışıyordu. Ben bunun üzerine Nazım Hikmet'in Batum'da kaldığı Otel Fransa'yı görmek için sırf bunun için oraya gittim. "Orada sattığı iskarpinlerini bile aradım. Yine sırf Benerci'nin yaşadığı yeri görmek için Hindistan'a bile gittim... Demek istediğim biz gazeteciyiz. Ben bilgi taşıyorum. Gördüklerimi duyduklarımı kamuoyuna duyurmak mesleğim icabı bir görev. Gerisi tarihçiler ve bilim insanlarına kalıyor. Tarihçi ya da bilim insanı değiliz... Örneğin Ara Güler'in son görüşmemizde bana söylediği bir konu var: Churchill İstanbul'a geldiğinde ona mihmandarlık eden Ara Güler'den kendisini Valide Sultan Camisi'ne götürmesini ister. Bu önemli: Acaba niçin? Ben merak ettim sonradan gittim, Caminin altında iyi bir kütüphane var. Muhtemelen Churchill o kütüphaneye daha önceden işgal yıllarında gitmişti demek ki. Şimdi bunun araştırılması gerekmez mi? Ya da Cervantes'in gerçekten Türklerin elinde esir yaşayıp yaşamadığını niçin araştırmıyoruz? "Abidin Dino ayrıca Atatürk'le karşılaşmasını da anlattı. İstanbul'da Meserret kahvesinde ya da bir pastanede oturup desen çalışırken Atatürk geleceği için herkesi çıkarmışlar ama Dino çıkmamış bir kenarda çizmeye devam etmiş. Tabi karşıda masada oturan Atatürk'ü. Atatürk yanına gelip çizime bakmış. Tabi şişeler var Atatürk'ün önünde. Onu da çizmiş. Atatürk onu sildirmiş. Altına imzasını atmış... Ben bunu videoya aldım o çizimi mesela... "Eleştirenler Vâlâ Nurettin'in Bu Dünyadan Nazım Geçti kitabını baz alarak eleştiriyorlar kanımca. Ancak Vâlâ Nurettin orada çok az bahsediyor doğrudur ama her yazılan ve yazılmayan doğrudur diye bir şey yok. Örneğin ünlü Rus ressam Marc Chagall'ın hem Türkçe'de hem İngilizce'de hayatını anlatan kitabı okudum orada İstanbul'da kaldığıyla ilgili tek bir cümle yok. Oysa Ara Güler'in Chagğall'dan bana aktardığına göre ünlü ressam, Troçki'yle birlikte 1929-1933 yılları arasında İstanbul Büyükada'da kaldığını bizzat söylemiş. Demem o ki yazılmayabiliyor. Bellek yanıltıcıdır..." Ahmet YıldızCOŞKUN ARAL'LA KONUŞMAM
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR