Son Dakika



Gerçekedebiyat.com olarak 12 Ağustos'ta “sorun”u ayrıntılarıyla gündeme getirecektik. Onurlu insan, gerçekçi insan, bir şairin eşi olmaktan öte büyük bir sanatçı refleksiyle Güler Yücel koydu tavrını!

Mezara saldıranlar ceza alıp bunu çektiklerini görene kadar Can Evi’ni kapatmaya karar verdik!.. Can’a hakaret edenler artık cezalanmalı. Hiç kimsenin aldırış bile ettiği yok! Can'ın mezarına geçen yıl saldıranların ceza alacağı güne kadar Can Evi'ni kapalı tutacağız!” dedi.

*

Can Yücel'in mezarının parçalandığı ayın ertesi çıkan Eylül 2011 tarihli başta Varlık dergisi olmak üzere hiçbir edebiyat dergisinde bırakalım protestoyu, konuyla ilgili haber bile çıkmadı. (Bu eleştirimizi geçen ayın dergileri bölümünde dile getirmiştik. http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/edebiyat-dergilerimizin-temmuz-2012-sayilarinde-neler-var/166)

“Erken baskıdır, Ekim ayında yaparlar, bu kadar da olmaz...” dedik ama Ekim ayındaki dergilerde de yer almadı.

Can Yücel sağken hepsi “Can Baba” diyerek şairin peşinde geziyorlardı üstelik!

Edebiyat dergilerimizin Güler Yücel'in çıkışına sahip çıkmalarını, konuyu Eylül, Ekim... sayılarında, davayı yakından izleyip haber/yorum yaparak her an gündemde tutmalarını bekliyoruz.

Edebiyat dergileri unutmasınlar ki saldırıya uğrayan şiirdir, Can Yücel'in bilincidir, Anadolu'da Pir Sultanların, Karacaoğlanların, Bakilerin, Nazım Hikmetlerin, Can Yücellerin bize teslim ettikleri bayraktır!

OLAY NEYDİ:

12 Ağustos günü iki genç Can Yücel'in mezar/anıtına iki şişe şarap döktü. Olay gazetelere fotoğraflarıyla birlikte yansıdı.

18 Ağustos 2011 tarihli Hürriyet gazetesinde ve diğer gazetelerde AKP Datça İlçe Başkanı Ahmet Sedat Deniz'in yaptığı basın açıklaması yayınlandı.

AKP'li başkanın söyledikleri Sıvas'da yakından bildiğimiz tehlikeli kışkırtmanın bildik sözlerle yinelenmesiydi. Başkan herkesin şarap içmesine karışmıyordu, “Ama bazıları milletin değerleriyle alay etmeyi, milletin manevi duygularıyla oynamayı zevk haline getirmelerinden dolayı bu saçma sapan olayı gerçekleştirmek istemişlerdir. Ama unutmasınlar bu olayın bir daha tekrar olmaması için var gücümüzle çaba sarf edip yetkililerin atacağı adımların takipçisi olacağız."

Buradaki “olayın bir daha tekrar olmaması için”deki “olay”ı sakın mezarın parçalanması olarak anlamayınız. Daha “parçalama olayı “ gerçekleşmedi. Buradaki “olay” mezara şarap dökülmesidir ve “tekrarlanmaması için” var güç”le çalışılacak olay budur!

İşte bu konuşmanın olduğu günün gecesi değerli şairimiz CanYücel’in mezarı, paramparça edildi. Ajanslara göre “Polis, saldırganların olayı önceden planlayıp, yanlarında getirdikleri balyoz benzeri sert bir cisimle mezarı parçaladıkları ihtimali üzerinde duruyor”du.

Parçalanan mezar/anıtın heykeltraşı tesadüfe bakın ki “üzerine tükürülen”, ucube diye yıkılan heykellerin yaratıcısı Mehmet Aksoy'du.

OLAYDAN SONRA:

Muğla İl Emniyet Müdürü Kadir Ay, 19 ağustos 2011 günü basında yer alan açıklamasına göre saldırganların yakalanması için özel bir ekip kurduklarını söyledi. Ekibin ilk olarak şehir mezarlığı civarında bulunan işyerlerinin güvenlik kameralarına ait görüntüleri topladığını belirten Ay, "Kısa sürede bu olayın faillerini ortaya çıkaracağız." dedi.

Murat Bardakçı Habertürk'deki köşesinde 22 Ağustos 2011 tarihli yazısında “Mezar başında şarap içip kalanını da mezara dökerseniz hassasiyetlerine tecavüz edilen kesimin yanısıra kabirin yanındaki diğer kabir sahipleri bile rahatsız olur!” diye yazarak, şarap dökme olayını “rezalet”, gençleri de “zibidi” olarak değerlendirdi.”

22 Ağustos 2011 günü “Can Yücel Dostları” 200 kişilik grup kırılan mezarın başında olayı protesto etti.

Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde Can Yücel’in resimlerini taşıyarak, şiirlerini okuyan gurup adına TGC Başkanı Ahmet Abakay, “bu saldırı yüz kızartıcı bir utanç tablosudur” diye açıklama yaptı.

Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökan Cengizhan “Can Yücel’i anfilerde, kahvehanelerde, sokaklarda ananlardan korkanlar mezarına saldırıyorlar. Bu saldırılar karşısında Can Yücel’in yalnız olmadığını biz edebiyatçılar olarak göstereceğiz” dedi.

Bu olayla ilgili protesto bildirisini internet sayfasında yayınlayan tek örgüt Edebiyatçılar Derneği olarak gözüktü.

Ataol Behramoğlu'ndan Ahmet Telli'ye, Bedri Baykam'dan onlarca şair ve yazara dek bir çok sanatçı bu olayı kınadılar.

DAVA AÇILMASI

Muğla İl Emniyet Müdürü Kadir Ay sözünde durdu ve şüphelileri yakaladı. Yürütülen soruşturma kapsamında Ş.K. (20) ile amcası T.K. (61) hakkında "İbadethane ve mezarlıklara zarar verme" suçlamasıyla bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Datça Cumhuriyet Savcısı Ramazan Yılmaz tarafından hazırlanan ve mahkeme tarafından kabul edilen iddianamede yer alan bilgilere göre, saldırı 18 Ağustos'ta saat 21.00 sıralarında yapıldı.

İki görgü tanığı mezarlığın yakınındaki evlerinde saat 21.00 sıralarında, mezarlık yönünden balyoz sesleri duyduklarını, gürültü üzerine terasa çıkınca farları açık çalışır durumda bekleyen bir otomobil gördüklerini söyledi.

Görgü tanıkları balyoz seslerinin yaklaşık 10 dakika kadar devam ettiğini, seslerin kesilmesinden sonra otomobilin hareket ederek, Marmaris Caddesi yönüne doğru gittiğini anlattı.

Şüphelilerden Ş.K. savcılığa verdiği ifadede olay gecesi emanet bir otomobille aynı saatlerde mezarlığa gittiğini, uzaktan T.K.'yı elinde bir cisimle mezarı kırarken gördüğünü daha sonra da olay yerinden uzaklaştığını, kendisinin bir suçu olmadığını anlattı. T.K. ise savcılıktaki ifadesinde hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.

Duruşma çıkışı, Can Yücel'in anıt mezarı yapan heykeltıraş Mehmet Aksoy'un yakını ressam İbrahim Çiftçioğlu “Davanın geç açıldığını, duruşmanın seyrinden geç sonuçlanacağını” savundu.

Çiftçioğlu, "Burada birkaç cahilin, cahil cesareti ile gerçekleştirmiş olduğu bilinçsiz eyleminden daha çok, arkasında yatan kötü, çağdışı düşünceyi yargılamanın daha doğru olacağına inanıyorum. Sanatın, kültürün, resim yapmanın, tiyatro ve sinema yapmanın kötü bir şey olduğuna inanan iktidarlar, cahillere cesaret vermekten başka bir şey yapmıyor" dedi.

Davanın iddianamesinde olayın 'mezarın parçalanması' olarak geçmesini eleştiren İbrahim Çiftçioğlu, "Oysa bir sanatçının yapmış olduğu anıt mezar, bir sanat eserinin parçalanması ayrıca söz konusu. Değerlerimize saldırılmıştır. Can Yücel'in, Mehmet Aksoy'un temsil etmiş olduğu güzel ve yaşanılası bir dünya, insanların insan gibi yaşacağı bir dünya, estetikle donatılmış bir dünyanın temsiliyetine saldırılmıştır. Davacıyız, takipçisiyiz. Burada kalmayacak ve her geçen gün biraz daha çoğalarak mahkemeye sonuna kadar takip edeceğiz" diye konuştu.

16 Mayıs 2012'de yapılan ikinci duruşmada Can Yücel'in ailesinin avukatı Cihat Uzar, sanıkların olay tarihinde kullandıkları telefonlarının saat 20.00- 22.00 aralığında görüşme dökümleri ile bu görüşmelerin hangi noktadan yapıldığının tespit edilmesi için bilgi istenmesi talebinde bulundu. Mahkeme, askerde bulunan sanık Şener Keleş in talimatla alınacak olan ifadesinin beklenmesine, avukat Cihat Uzar'ın talebinin değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

*

Üçüncü duruşma yapıldı mı ya da tarihi ne zaman; bilgimiz yok şimdilik.

Can Yücel bu dünyada 24 saat içerek yaşadı. Kime ne?

Mezarına şarap döken cocuklara boş şişeleri çevreye atmayın uyarısı yapabiliriz ancak!

Gerçekedebiyat.com

 

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)