Bir cümle olan var mı? / Ünsal Çankaya
Bir ses olur insan önce.
Haykırır. İlk nidadır.
Ah!
Çünkü canı yanmıştır.
Çok yanmıştır.
Sonra şaşırmayı öğrenir.
A!
Elbette, dilden öncedir ses.
Duygulardan sonra.
Seslenmeyi öğrenir.
Hey! Ha! Hu!
Dinlemeyi duymadan sonra. Duymayı sesten sonra.
Anlamayı görünce. Bilmeyi yaşayınca.
Harf, harfler, alfabe, alfabeler yoktur henüz.
Ne yazı vardır ne resim.
İnsan kısım kısım değil, hasım değil, sadece hısım.
Sesini bulmanın, duymanın, duyurmanın şaşkını.
Anlamanın, anlatmanın, anlaşmanın aşkını.
Dil işte o zaman gelir.
Sesten sonra.
Duymayı öğrenince. Dinlemeyi başarınca.
Görme, yaşama, anlama gelir yaşanan ana.
İnsanlar çoğalınca. Kavgalar başlayınca.
Sesler çoğaldığında, anlama ve anlaşma azaldığında...
Dil gelir, diller gelir, insanlar takım ve hasım olduğunda.
Seslere, şekiller düşürür takımlar bir olma, pir olma başlar.
Her takım kendi şekliyle imler sesini.
Harfler ve alfabeler başlar böylece.
Ne renk ne ırk ne de cinsiyettir biçimleyen harfleri.
Çıkarda birlik, takımda erlik öğretir aynı şekli çizmeyi.
Kadın, erkek ve çocuk aynı şekli aynı sesle öğrenir.
Aynı dili, ayna gibi yansıtırlar sesleri.
Anlam işte orada başlar, anlamayanı dışlar.
Cümle anlamla gelir. Duygu doludur içi.
Dil olmanın zirvesi.
İnsan olma gereği. İnsan kalma ereği.
Bu yüzden “Bir cümle olmaya geldim!” der Ferruh,
Melez Zamanlar ardından, Tunç Ayna’ya bakıp da.
Niye doğdum diyene yanıttır şiirleri.
(Henüz okunmayan bir kitap için beklenti değil, peşin değil, kesin yargı.)
Gebze, 22.10. 2017.
Ünsal Çankaya
GERCEKEDEBİYAT.COM
YORUMLAR