Bin umut yılı sonra da yaşayacak Afşar Timuçin
Bu yıl Temmuz ayı kara bir aydı. 1950 kuşağının büyük öykücüsü, edebiyat ustası Ferit Edgü’yü 22 Temmuz’da, Afşar Timuçin’i 26 Temmuz’da, usta tiyatrocu Genco Erkal’ı 31 Temmuz’da sonsuzluğa uğurladık.
90’lı yılların başında gazetede, bir müzik yazarının yazısı, ‘Murat Özyüksel - Işığın Yansıması’ isimli bir müzik grubundan bahsediyordu. Değer verdiğim bu yazarın önerisine uyarak, grubun o zaman yeni çıkmış ilk kasetini aldım. Kaset, Özdemir Asaf’ın ‘Lavinia’ şiirinden bestelenmiş şarkıyla başlıyordu, ‘adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinia’. Asaf’ın ünlü şiiri, güzel bir besteyle kasetin başında dinleyeni karşılıyordu. Arkasından: Yağmurlara Söyle, Bir Çiçek Yılı Sonra, Yağmur, Yaşamak Alışmaktır ve son iki şarkı Uçurtma, Kuşlar ve Çocuklar. Bu şarkılar Afşar Timuçin’in şiirlerinden bestelenmişti. Arada Orhan Veli’nin bir şiirinin bestesi ve başka şarkılar da vardı, ama albüm ağırlıklı Afşar hocanın şiirlerinden oluşuyordu. O zamana kadar Afşar hocanın sadece felsefeci olduğunu biliyordum, aynı zamanda iyi bir şair de olduğunu bu kaset gösterdi bana. Bu kaseti yıllarca dinlemekten bıkmadım, bugün bile. Şiirleri anlaşılmaz imgeler karmaşasından değil, yaşamın tam içerisinden, sade duygulardan, düşüncelerden oluşuyordu. Gelişin önceden belli olmalı Yukarıdaki dörtlükte yoğun duygular, ne kadar sade, anlaşılır, güzel yazılmış. Hele beni en çok etkileyen ‘Yaşamak Alışmaktır’ şiirindeki şu dizeler: Bunu sen de bilirsin Afşar hocanın felsefe adamı, düşünür olması, ürettiği ne olursa olsun: şiir, öykü, roman, deneme, gazete yazısı, hepsinde öne çıkıyor. Felsefi bakışını sade diliyle ürünlerine yansıtması, okuyucuya bir derinlik kazandırıyor. Afşar hoca kaç kitap yazmış, sayamadım. Kitaplarındaki ‘Özgeçmiş’ bölümünde eserlerinin dökümü üç sayfa sürüyor. Onlarca felsefe, şiir, roman, öykü, deneme, çeviri kitabı. Bu kitaplar içerinde benim en çok beğendiklerim ‘Gönül Gözüyle’ ismini verdiği, sekiz kitaptan oluşan, gazete yazılarının toplandığı kitaplar. Günlük olaylara sıkışmayan, her birisi felsefenin, tarihin, edebiyatın, ruhbilimin, yaşamın sorunlarına yönelen kısa, özlü ve sade, deneme tadında aydınlanma yazıları. Afşar Timuçin derin bir gözlem gücüyle, öykülerinde ve romanlarında sıradan insanların günlük yaşamlarındaki insanlık durumlarını anlatır, yine sade ama derinlikli anlatımıyla. Afşar hoca yıllarca felsefenin karmaşık, zor, anlaşılmaz bir şey olmadığını, her insanın felsefe öğrenebileceğini savundu ve her insanın en azından temel bir felsefe bilgisine sahip olması gerektiğini ısrarla vurguladı. Bilim ve sanatın da felsefeden beslenmesi zorunluluğunu dile getirdi. Felsefinin insanı tanıma da temel bir ihtiyaç olduğunu söyledi. Bunu bir konuşmasında küçük bir olayla da örneklendirmişti. Bir gün babasıyla hastanede doktor kuyruğunda beklerken, doktor yanlarına yaklaşmış ve Afşar Timuçin’e ‘ihtiyarın nesi var?’ diye sormuş. Afşar hoca, doktor temel bir felsefe bilgisine sahip olsa, insanı tanıyacağını ve böyle bir sözü söylemeyeceğini belirtmişti konuşmasında. Zor bir çocukluk yaşamış Afşar Timuçin. 1939 yılında doğmuş, arkası ‘ekmek kartı verilmiştir’ damgalarıyla süslenmiş nüfus cüzdanıyla. Babasının memur olması nedeniyle, konar göçer bir çocukluk sürmüş. Şeker bulunamayıp, üzümle çay içilen yıllar. Isparta’da sıtmalı bir çocukluk. Trende bavul koyulan filelerde geçen yolculuklar. Evinin üstü bile daha kapatılmamış, İstanbul Soğuksu’daki yoksunluk yılları. Ama bir yönden de çok şanslıymış, ilk edebiyat eğitimini babasından ve babasının kitaplığındaki kitaplardan almış. Kitap tutkusu çocuk yaşlarında o kadar artmış ki, babası İstanbul’daki yayınevlerinden neredeyse her ay ödemeli kitap getirtmiş. Böyle bir çocukluktan geçip, büyük edebiyatçı ve ülkemizin en iyi felsefe profesörlerinden birisi olabilmeyi, Afşar hocanın başarısı olduğu kadar, Cumhuriyet Devrimimizin de büyük bir başarısı olarak görüyorum. Belki isteseydi, O da çok seyredilen televizyon kanallarına çıkıp, ona, buna cahil diyen hocalardan olabilirdi. Yüze yakın kitap yazan Afşar Timuçin, hiçbir zaman reklamını yapmadı, öne çıkmadı, çok çalıştı, çok üretti, boyunu aşacak yükseklikte eserler verdi. Sade ve sessiz yaşadı, sessizce sonsuzluğa göçtü. Yazının başındaki müzik kasetinin ismi ‘Bir Çiçek Yılı Sonra’, Afşar hocanın şiiri: Bir çiçek yılı sonra kim bilir hangi rüzgarda Bin umut yılı sonra kim bilir hangi göktesin Afşar Timuçin, bir çiçek yılı sonra da, bin umut yılı sonra da yaşayacak. Aydınlanma hiç ölür mü? Hasan Murat Doğan
Yola çıkarken haber sal sularla
Ne yap yap üç gün önceden bildir
Ağaçlarla göklerle kuşlarla
Alışmak yaşamaktır bakıp bakıp kendine
Yaşamak bir gün uyanmaktır
Bir gün birdenbire yalnız kalmaktır
Yaşamak alışmalardan sonra
Alıştığın her şeyle savaşmaktır.
Gercekedebiyat.com
YORUMLAR