Son Dakika



Azad hoca, edebiyatımız bu gün ne durumdadır?

Yanıtım ne yazık ki olumlu değil. Edebiyatımız güzel günlerde değil. Çünkü edebiyat zamanının aynasıdır. Yani sabah, öğle, akşam yaşadığımız yerlerde, kentte gördüklerimizi kendi içinde toplamalıdır. Ama yapılıyor mu? Sabir derdi ki: “Zahide, gel bir kere elbiselerimizden soyunalım...” Onda ne görebileceğiz? Edebiyatımız, dertlerimizden, kaderimizden kaçıp ara konulara, rakkasların, şuh ehlinin, fahişelerin dünyasına gizlenerek alıcı toplamaya çalışıyor. Soru şu: Tüm dahiler zamanında dahi sayılır mıydılar? Yazarların hepsine Nizami Gencevi gibi köy bağışlanıyor mu?* Yazar aç kalabilir, ama taviz vermeyi bilmez. Yazar övgücü değildir. O bir sanatçıdır. Eleştireldir. Onda Allahtan bile bir parça yok mu? Yetenek Allah vergisi değil midir?

Soruyu bir başka biçimde sorarsak: Edebiyatımız neden bu durumdadır?

Bence “neden”in de cavabını yukarıda vermişdim. Ama yine diyorum: Her inan yazar olamaz. Bir gerçek edebiyat var, bir de kitapdan gelen edebiyat. Edebiyatbazlar aslında edebi yeteneği olmayan ya da az olan adamlardır. Bunlar sanatı ve sanatçının onurunu çok kolay satarlar, pazarlarlar. (Borges'in Pinochet'nin ayağına gitmesi gibi! Bir çok Sovyet yazarının Stalin'i övüp durması gibi.)

 

Tofik Kahramanov ve Azad Karadereli

Öyle bir günde yaşıyoruz ki Azerbaycan Yazarlar Birliği (AYM) katibi, “Bana yetenekli gençler değil, sadakatlı gençler gereklidir!” diyor.

Bunun açılımı şöyle olabilir: “Bana koşu atı gerekli değil, şunu idare etmek zor; bana yük atı, yok yok bana katır lazım! On adam birden beline binsin; ne ilerleyebilsin, ne gelişebilsin!”

Azad hoca daha çok gençlerle ilgileniyor. Bunun nedeni belli mi? Sizin nesille ilişkiniz kötü mü yoksu?

Ben yazılarını yayınladığım, internette yazıştığım, yazdıklarını seve seve okuduğum genç yetenekleri öz evladım gibi seviyorum. Ve kendimi onların yanında 60 yaşında gibi hissetmiyorum. Ben  pecmurde giyinip, yüzünü, saçını başını salmış biçimde ter kokan, hep öksüren ve gençlere yukarıdan bakan birisi değilim. Ben onlara ciddi yaklaşıyorum. Restoranlarda içki masalarında ya da çayhanelerde ayaküstü yaşayan biri gibi değil onlarla edebiyat ortamında yaşayan biri olarak mutlu oluyorum. Ve buradan sesleniyorum: Şahsen bana sadakatli bir yük atı, katırı gibi gençler değil, yetenekli ve idare olunmaz gençler gerekir! Edebiyatımızın geleceği böyle yazarların elindedir. O halde ben niçin gençlerden uzak durayım!

Sizinle  birinci  sohbetimizde AYB’nin gazete, dergi ve saytlarından hoşlanmadığınızı dile getirdiniz. Bunun kökü nerden nereden geliyor?

Ben artık bu konuda o kadar yazdım ki... Ama bir anlamı var mı? Orada iyi hiç niye yok?

Ermeni demişken: Hingi hingi das hingi. (Biliyorum, şimdi bu sözümden tutup ucuz değerlendirmeler yapacaklar olacak, koy olsun.)

AYB öz ömrünü onu yaratan SSCB'ye bağışladı çoktan. AYB artık gereksiz, nüfuzsuz, limiti tükenmiş bir kurumdur. Hele de onun yayın organları? Kardeşim, bu yayın organlarında yazanlar ağzıyla kuş tutsalar faydası yoktur. Neden? Çünkü karşılarında her zaman bir bariyer var ve bilirsin ki oradan yukarıya çıkamazsın.

Şehirlerde askeri binaların bahçelerinde yemyeşil bezek bitkileri olur. Bağbanlar ellerinde makaslar bu bitkilere istediklere biçimi verirler. O yeşillik artık kol veremez, boy atamaz. Bağbanın istediği bir el kuzusu gibi olur. Bundan sonra istese de o yeşillik istediği gibi büyüyemez...

Başka ne diyeyim!

Sizin için AYB nedir? Aşınmış bir soru ama sizden farklı yanıt alacağımı bildiğim için soruyorum?

Aslında yukarıda bu sorunun yanıtını verdim. Rahmetli şair Eldar Bakış beni AYB'ye gir  diye çok kez uyarırdı. Ben de her kez sorardım: Niçin? O değerde adam yanıt vermez ve gülerdi. (Siz onun gülerken ki kaş göz işaretlerini yüz ifadesini görseydiniz anlardınız!) “Belki sana ev filan verirler, senin ailen göçer bir ailedir..”

Şimdi çok mutluyum ki o ev kavgalarından, yaltaklanmaktan uzak kaldım, Allah beni korayabildi. Güzel insanların, yetenekli büyük yazar dostlarımın önerisiyle Azerbaycan radyosunda 15 yıla yakın çalıştım. Helal parayla çöreğimi kazandım, toprağa taş koyup aileme ev ocak yapabildim.

Şimdi işsiz bırakılmış olsam da işte o evde oturup korkusuz, özgür biçimde yazılarımı yazabiliyorum. Ve editörü olduğum “Yazı” dergisinin “Yazı kurulu” da bu evin içindedir! Belki de Azerbaycan'ın AYB'nin içinde ya da herhangi bir edebi kurumun içinde olmayan tek yazarım.

Övünmek için demiyorum. Ancak oraya emekli olabilmek, ev sahibi olmak için giden gençlere acıyorum. Bir gün oradan imtina edeceklerini de şimdiden görür gibiyim!...

Bugün Azerbaycan edebiyatında en gariban görünen yazar kimdir?

Dışardan garip görünen Ekrem Eylisli'dir*. Çok sık görüştüğüm bu büyük sanatçının garibanlığından benim de payıma epey düştü. Başkalarını bilmiyorum ama ben epey yükümü tuttum.

Azad Karadereli başka bir yazar olsaydı nasıl bir karakterde olmasını isterdiniz?

Yazmayı biricik iş edinen, üstadlarına saygı gösteren, kendisinden sonra gelen yeteneklere güvenen, yalnızca kendi ekmeğini yiyen, kimseye borçlu kalmayan, biraz korkusuz, biraz kederli, çok ciddi (hatta gereğinden çok!), ailesine, evlatlarına bağlı birisi.

Son olarak neler söylemek istersiniz? Şimdi size selamdan kaçınıyorlar. Gelecekte de sizi görmezden gelebilecekler mi?

Şimdi bir çokları benimle ilişkiden kaçınıyor. Zaten çoğu kez bunu ben kendim istiyorum. Çünkü kimseye zarar vermek, işini kaybettirmek istemiyorum. Ama onlar bana yine de gizlice yazıyorlar, ya da işaret gönderiyorlar ki gönlümüz sizinle. Bu şimdiki durum.

Gelecekte ise en azından sövülen bir yazar olmayacağımdan eminim. (Orta okulda bize zorla okutulan o yazarlara o kadar sövmüştük ki!) 

Eğer yazdıklarımın kalıcılığına inanmasaydım benim çok iyi yaptığım diğer işlerim var: öğretmenlik, gazetecilik, hatta işçilik! Onları yapardım.

Selamdan söz ettiniz. Selam olmasa da olur. Yeter ki yazdıklarımızı okusunlar.
___________________

*12. yüzyılın büyük Azerbaycan şairi Nizami Genceviye hükümdar Kızıl Arslan, Hemdünyan adlı köy hediye etmişti.

*Ekrem Eylisli’nin kitapları yakılmış, teltifleri elinden alınmış, AYB üyeliği iptal edilmiştir.

Çeviren: Ahmet Yıldız

(www. modern.az)

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)