Son Dakika



IŞIK

1.Patlayan bir sestir ışık

Tohumun gizli soluğuna

Bir görücüdür

Utanır gibi başını kaldıran

Ayıran martla mayısı

Bir çocuktur o

Tam öperken yüzünü kaçıran

Şiir gibi gelen ikindi sularında

Güneşle gündüzle kolkola

Bir güldür o

Açılan sabahın kollarında

 

2.Çoğalan bir sestir ışık

Bolluklarda kanatlanır kuşu

Binlerce ağaçta özümlenir

İşler toprağın yüreğine

Bereketli bir güzellik olur tarlalarda

Gelecek günlerin

Barışı güvercini olur

Baştanbaşa

Umudu olur çocukların

Vurulur karanlığın kör kurşunu

Mermiler işlemez aydınlığa

(Sayı: 7, Ekim 1977, s.7)

 

DOĞA

Kirpiyi dikenine

Kaplumbağayı kabuğuna saran doğa

Kuğuların onurlu duruşunda

Sular gibi döküldük ayrılığa

 

Uzayıp giden yollara bakarak

Karamsarlığa düşmedik

Paslanmadan

Dayandık karanlığın soluyan kapısına

Çözülmemek ve aydınlık için

Durmadan sular çektik kuyulardan

Gözkapaklarımız

Uykulara sürtüne sürtüne

Çoğaldık

Işığın umuduyla uyandık sabaha

 

Gençlerin ölümle savaşı

Çoğalttı kurtuluşun sularını

Öfkenin keskin yerinde

Güneş

Bir bayrak gibi asıldı içimize

İlkyazın gülümseyen doğası

Kendi doğamız oldu

Ağaçların terleyen aydınlığı

Serinletti yüzümüzü

Dayanılmaz bir istekle patladı tohum

 

Işığın umuduyla uyandık sabaha

Kirpiyi dikenine

Kaplumbağayı kabuğuna saran doğa

Dipdiri günlere ayırdı bizi

(Sayı: 23, Şubat 1979, s.6)

 

DOST İÇİN

1.

Onlar

Yanlışlığın yanında

Balta olsalar da ormanlara

Her kesilen ağaçtan

Binlerce tohum düşüyor toprağa

 

Baktıkça kızarıyor gül

Gelecek söz ve adın

Çekirdeklere yazılıyor

Filiz filiz dal dal

Boylanıyor çağın sesi

 

2.

Ne ararsan onu bulacaksın

Onu sevecek onu büyüteceksin çocuk

Evler ve yollar senin için

Işık ve gökyüzü senin için

Kuş sesleri denizler

İşçinin terleyen yüreği

Umut ve söz senin için

 

Bu dövülen demir

İnce ince işlenen güzellikler

Yağmurlarla çoğalan sevinç

Çağıldayan dere

Senin için senin için

 

3.

Ve büyük büyük sözlerde

Üzgün üzgün duran

Ey dost

Gecekuşu değiliz ki ışıktan kaçalım

Biz

Ocakbaşlarında

Yiğit kazan işçisi

Kaynakçıyız

Çıngılar gözümüzü alsa da

Severek bakarız güneşe

Pik dökümlerinde

Yorgun düşsek de

Çocukları görünce

Onsekizlik delikanlı oluruz

Biz

Gecelerboyu

Aydınlık seslerini dizeriz yazıların

 

4.

Ey dost

Artık

Öfkesi dağları tutacak

Yarınlara

Güneş dökmenin çağıdır

Nice ağrılarla özümlenen

Türkülerle

Gençlerle kolkola

Yola çıkmanın çağıdır

 

Bunca yazı bunca söz

Bunca işkenceden sonra

Her sürgünde güllerle açılan

Yüzüne

Yakın durmanın çağıdır

 

5.

Ey dost

Usumuzda parmak kaldıran

Soruların karşılığı

Yamyama duruşumuzla açılacak

Bir gelincik tomurcuğudur

Ve yeryüzü

Ve gökyüzü

Doğaya ses olan

Ve bakışınla yıkanan

Ve ancak

İkimizle kanlanacak

Tohumun soluğudur

(Sayı: 24, Mart 1979, s.20)

 

KANÇANAĞI
Sımsıcak bir özlem gibi

Beklenen günler

Gene kançanağı

Narçiçeği umutlar

Gene öfkede

Alınteri

Ve öpüşün güvercinleri

Suskun

İki elleri kanda

Kapımıza dayandılar gülüm

Görüyorsun

 

ŞİİRİMİZ

 

İki kere iki dört

Bizi

Şiirimiz kurtaracak sonunda

Dağlara

Dağlara vuracak ışığımız

Sevinçle

Kolkola çıkacağız bu yokuşları

Genç kanımızda

Yeni umutlar çoğalacak

Bizi

Direnç kurtaracak sonunda

 

ÖNCE

Gelecek

İçimizi süsleyen bir orman

Umutla kuşatılmış bir güvercin duruşu

Soluğumun

Soluğuna değdiği yer

Yüzüne gölge düşmesin diye

Yüzyıllardır

Adını ezberlediğim bir sözcük

Gelecek

Bizden önce

Bizden büyük

(Sayı: 25, Nisan 1979, s.23)

 

ANADOLU TÜRKÜSÜ
Anadolu

Çocukları göz kamaştıran

Bir orman

Her gülde kurtuluşu

Her bakışta gözlerini bulan

Sabahı

Bir güzellik gibi tutuşturan

Ve yankısı

Yüzyılları tutan bir ses

 

Anadolu

Çocukları Mustafa kemal olan

Bir orman

Karşımızda

Bir çiçeklik gibi duran

Sevecen yüreğiyle

Evrene

Dingin bir ses gibi sunulan

Dağlarda yankılanan bir türkü

 

Anadolu

Güneşi aydınlatan

Ve defterinde gül kurutan

Bir çocuk

Kendi tohumunu kendisi sulayan

Bilincin

Isınan toprağında

Ve delifişek sıcaklığında yakınlıkların

İçimizde büyüyen bir güzellik

 

Anadolu

Dal gibi çocukları

Ve kuşları

Zeytin dallarında vurulan

Yağmalanmış bir orman

İnce ince işlenen günleri

Ve soluğu

Kurşunlara tutulan

Gecesi çırpınan bir ırmak

(Sayı: 26, Mayıs 1979, s.11)

 

DÖRTLÜKLER
ŞİLİ

Denizin kıyılara ektiği

Sıra sıra güldür şili

Kucağında acılar damıtılan

Emeğin bakır çiçeği

 

GÜLYÜZÜ

Onuruna kıvrılan ses

Ve içimizin yanardağı

Daha neler büyütür

Direncin gülyüzlü toprağı

 

BİRİKEN

Gelinciğin yüreğinde biriken

Güneşin türküsü

Gölgelenen dağları geçer

Tükenmez umudun güzel günleri

 

KÖPRÜ

Bir boşluğun öfkesi mi

Bu elimizi kesen taş

Neden atarsın köprüyü

Ey köprüler kuran yoldaş

 

FERHAT

Eyleminle bağımlısın

Özgürlüğün sınır taşı

Dağı delen ferhat’sın sen

Sen her işin başı

(Sayı: 28, Temmuz 1979, s.13)

 

İKİLİKLER

KİLİTLENMEYEN

Kapısı kilitlenmeyen umut

Mavi mavi bakıyor günlere

 

TESTERE

Günlerin testeresi

Budadıkça yeniliyor bizi

 

KURULAN

Sesini seçimde barındıran

Sabaha kurulan bir güzellik o

 

BAKIŞINLA

Bakışınla çatlayan gece

Bir sevinç olacak gündüze

 

ÇÖZÜM

Kendi çözümünü kilitlemeyen

Çoğaltır kurtuluşun sularını

 

GELİNCİKLER

Yüzüme buğu buğu yayılan

Gelinciklerin kırmızı sesini seviyorum

 

BOYLAM

Boylamı tutmayan kişilerin

Gecesinden su geçmez

 

KEMİRİLEN

Görüntüsü kemirilen gün

Görünmez kanatlarını vuruyor yüzlere

(Türkiye Yazıları, sayı: 35, Şubat 1980, s.23)

MEHMET KIYAT KİMDİR?

(1943- ), Malatya’nın Akçadağ İlçesi’nde doğdu. Kuleli Askeri Lisesi’nden sonra İzmir Hava Harp Okulu’nu bitirdi. Diyarbakır, Ankara ve Balıkesir’de görev yaptı. 1980’de kıdemli binbaşı rütbesinde iken kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Yazma çalışmalarına ve resme ağırlık verdi. 1984 başında Ankara Kızılay’da Doku Sanat Galerisi’ni kurdu ve yönetti. İki yıl sonra Çankaya’ya taşıdığı galerinin bir şubesini 1996 yılında İstanbul açtı. Yazko’nun kuruluşunda yer aldı. Ankara’da sanat galericiliğini ve şiir çalışmalarını bir arada sürdürüyor. Kıyat’ın çok sayıdaki şiir kitapları şöyle: Ak Özlem (1962), Çoklu Kentler Gerçeği (1963), Sürelerin Sözü (1964), Doğu (1965), Türkiye Bizi Dinliyor (1967), Yeniden (1970), Kolkola (1977), Yazılan (1982), Yeniden - Kolkola (1996), Acılar Bize Kalıyor (1996), Ses ve Doku (1996), İzini Süren (1996), Gül ve Defne (1996), Yüreğim Yüreğim (1996), Sesler (1997), Kasırga (2002 ), Çakmaktaşı ( 2003 ), Güneşe Düşen Gölge ( 2004 ), Kimsenin Umurunda Değil ( 2005 ), Ölüm Kaçmış Gözlerine ( 2005 ), Kentlerimiz Kent Olmadı / Köyde Kaldı Cumhuriyet ( 2006 ), Daha İyisi Yok (2007 ), Koca Çınar Olsanız İstemem / Şiirimin Gölgesi Bana Yeter ( 2008 ), Sorusunu Unutan Toplum ( 2008 ), Aydın Karanlığı ( 2009 ), İyiliğin Belleği Olmaz (2009).

Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)