Adalet Bakanlığı'n daki tetkik hakimliği anıları da, o bakanlığın yanıbaşında bulunan İçişleri Bakanlığı'ndaki genel müdür yardımcılığı yıllarımı. Mesleki özeleştirinin ağır bastığı anıları okurken, bazen kahkahaları bastım, bazen de yazarın hayıflanmalarına katıldım. Gerçek bir adalet reformuna katkı sağlayabilecek tespit ve değerlendirmelerini, kısaca aktarmarmaya çalışacağım.
Adliye stajı döneminde "Hakim ve savcıların bir kısmının gazete okumadıkları"nı, kendini geliştirme isteksizliğine inat, mahalli güç odaklarına yaklaşma, yakınlaşmada "olağanüstü bir arayış içinde" olduklarını fark etmişti.
"Hakem, mesleki davranış şekli itibariyle mutedil" ve "yargısal görevlerini tarafsız, önyargısız ve iltimassız olarak" şeklindeki ilkelere uyanlar azdı. Bunda, hakim ve savcılığa doğru dürüst sınav olmadan alınmalar, kurs görmeden mesleğe başlamalar etkiliydi. Hakim ve savcı tayinlerinde liyakat ilkesine uyulmuyordu. Bu alanda, son dönemlerdeyse, tarikat, vb. ilişkiler ağır basıyordu...
Adliyeciler ücret, lojman, araç, vb. yönlerden perişan durumdaydı. 1950'lerden itibaren bahsedilen yargı bağımsızlığı, hakim teminatı kavramları, "en büyük kamusal yalan"dı. Zira "bütün siyasal iktidarlar ve devletin diğer kurumları, yargının temel sorunlarını görmezden" geliyordu. Zaten "güçler ayrılığı ilkesinin, hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının siyaset kurumunda, kamuda ve en önemlisi hatta halkta somut bir karşılığı yoktu."
Cezaevleri, özellikle küçük ilçelerde, başlı başına bir sorundu. Cezaevi binaları derme çatma olup firarlara açıktı. Koruma görevlisi denilen gardiyanların, hiçbir eğitime tabi tutulmamasını anlamak ve kabul etmek mümkün değildi.
Zekeriya Bey, 1990'larda Bakanık'taki tetkik hakimliği döneminde, cezaevi personelinin eğitimi, işyeri şartları, araç gereç modernizasyonu ve geleceğe dönük mevzuat ve mekansal yapılanma projeleri ve uzun erimli bir proğramın ilk temellerinin atılmasında, aktif rol oynamıştı. Cezaevi firarlarının önlenmesi konusunda hazırladığı kitap, "açıkcezaevi matbaası"nda basılıp teşkilata dağıtılmıştı. Ceza İnfaz Kurumlarında Güvenlik adlı kitabı da, Adalet Bakanlığı'nca, 1999'da bastırılıp cezaevi idarelerine dağıtılmıştı.
Yazar, "Ceza adaleti sisteminin daha insani ve demokratik olması gayesiyle cumhuriyet savcılarının yetkilerini artıran düzenlemelerin hiçbir işe yaramamasının başlıca sebepleri"ni de sıralamıştır...
Zekeriya Sevimli'nin not alarak okuduğum kitabında, Türkiye'de, "Berlin'de" olduğu gibi, hakimlerin olmadığı anlatılmıştır. Kitabın popüler bir deyim olan adının yorumu, ülkemizde "Adalet yok" tur...
Zekeriya Bey, Adalet Bakanlığı'ndaki görevi sırasında, cezaevleri sorununun halli yolunda, gayet faydalı çalışmalar yaptığını anlatmıştır. Ancak, bu yoldaki bir çalışmanın, 1950'ler sonrasında ve başka bir savcı tarafından neden yapılamadığına değinmemiştir...
Eser, başlarda da işaret ettiğim gibi, Adalet reformunun yapılması için faydalanılabilecek önemli bir kaynaktır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı başlarında gündeme gelmesini dileyelim.
Ertuğrul Taylan
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR