Son Dakika

irade-otorite-2112024195549.jpg


Bağımlı iradelerin efendisi çok olur.”

Günlük politik söylemlerin sığlığı içinde debelenmekten hoşlanmam. Hatta herhangi bir toplulukta, bir sohbette, elime fırsat geçtiğinde politika ve politik putlar hakkında alaycı, küçümseyici sözler etmeyi pek severim. Çünkü politika saygı duyabileceğim bir alan değildir. Ama bugün bu kuralımı bozuyorum. Neden mi? 

Son dönemlerde -belki daha fazla süredir- basın yayın araçları dahil nereye baksam, ilgili-ilgisiz hangi yapılanmaya kulak kabartsam, hepsinin dilinde birkaç sözcük tekrarlanır durur: “İrademiz, önderimiz, liderimiz, rehberimiz, devlet aklı veya aklımız…” gibi benzeri sıfatlar yüklenilen sevimsiz, boyun eğmeyi ve otoriteyi davet eden sayısız ‘irade arayışçısı’ ile karşılaşıyoruz ve işin feci yanı bunların hemen hepsi kendilerine irade ararken, iradelerini yitirdiklerinin farkında bile değiller. 

Bir kere baştan şunu söyleyelim: Otorite veya irade talep etmek kusurlu toplumların yüküdür ve bunlar kendilerini ifade etmekten aciz, zayıf ve gelişmemiş toplumlardır. Bu tür topluluklar yığın-insanlar olmaktan ibarettirler ve küçük, sıska bünyeleri içinde ömür tüketmeye zorunlu kılarlar kendilerini. 

Birey olmak bilgelik, olgunluk, üstünlük ister. Üstünlük sözcüğü bir akış, bir durum, bir yükseklik anlatır. Bireyi birey yapacak hedef, anlamını bu sözcükte bulur, ama bizim öyle komşularımız var ki yüzyıllar geçse de alçaltılarda dolaşmayı lütuf kabul ederek yükseklerde olmaktan kaçınırlar… Bu şaşırtıcı bir durumdur ve sanırım bir gövde, bir kafa, bir çift göz, bir çift kulak ve birkaç cümleden ibaret olmak, birey olmaya yeterli değildir. Kendi hareket yetisini, “Benim iradem, benim aklım, güvenliğim” diyerek bir başkasına devretmek ne demektir?.. Bu aptallık değil midir? 

Ve yine öyle komşular tanıdım ki sırtındaki yükü hafifletmeye ya da tümden almaya kalktığımda, sudan çıkmış balığa döndü... 

Sonra ne yaptı ne etti, ilk fırsatta gitti, övgüler eşliğinde eski yükünü yüklenmeye koştu yeniden… Ne yazık ki bu davranış biçimi de alçalma barındıran bir tat içerir ve bu gerçek insanın bağımlı olmaya eğilimli garip zevkler aradığının kanıtıdır. 

İRADEMİZ LİDERİMİZ

Şunu bilmek zorundayız: “İrademiz veya liderimiz” dediğimiz güçlerin hemen hepsi, bizden birer parça kopartarak hükmederler. Kendilerine tabi tutukları tutsak iradeler sayesinde yönetmeye devam ederler. Böyle bir sistemin girdabında yönetilmek ise beceri ve yeteneklerimiz geriletir, seçme seçilme olanaklarımızı azaltır ve eğer kendi yaşamımızda etkin olmayı başaramazsak bu sarmaldan kurtulamayacağımız gibi, hemen her adımda pasif çözümlerle hayatı götürmeye çabalarız.  

Bırakalım aklımız ve irademiz bize ait olarak kalsın. Bu ikili kendine uygun olanı seçecektir. Hiç kimse bizi kollarına alıp uyutma hakkına sahip değildir ve kimse de kendi iradesini bize satamaz. Başkasının rüyasına çerez olmaya gerek yok. Güneşin kavurduğu duvarın dibinde dinlenmek, ötekinin kuytu gölgeliğinde dinlenmekten daha onurludur. Kendi sesimizle, kendi çığlığımızla var olmak daha güzel değil midir?.. 

 

Haydar Uzunyayla 
Gercekedebiyat.com 

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler