Son Dakika

halit-payza-devedikeni-3032024125259.jpg


“Deveye diken…” diye bir söz var. Şehir efsanesi olarak da bilinir. Ne kadar doğrudur tartışılır. Bilimsel adı ‘Silybum marianum’, ’Cardus marianum’ olarak da bilinen Papatyagiller (Asteraceae) ailesine ait olan devedikeni soluk yeşil renkte, beyaz damarlı, başçıkları dikenli, açık yeşil renkli yapraklar ile mor renkli küçük çiçeklerden, ucunda tüylerden oluşur. Devedikenine ayrıca ‘Deve Kengeli’, ‘Meryemana Dikeni’, ‘Sütlü Kengel’ de denilir. Bu ailenin Carlina gummifera denilen Beyaz Devedikeninin üzerinde kırmızı, pembe çiçekler açar. Cirsium arvense denilen ve Köygöçerten ismiyle anılan türü de vardır.

Devedikeni Eşekdikeni ile karıştırılmamalıdır. Bu türlerin tamamı endemiktir. MS 50-70 yılları arasında Roma ordusunda hekim olarak görev yapan Yunanlı Pedanios Dioskurides tarafından yazılan doğa tarihi ve farmakolojik beş ciltlik De Materia Medica / Tıbbi Malzeme Üzerine kitabında da devedikeninden söz edilir. İngiliz şifalı bitkiler uzmanı John Gerard  Herball veya Bitkilerin Genel Tarihi  kitabında devedikenine yer verir.

Şehir efsanesi olarak da bilinen devedikenine ilişkin ‘Deveye diken’ sözü Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk romanında da geçer: “Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tat devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir.” (Doğan Kitap, 2017)

Köygöçertenlerin bilinçleri yoktur, arsızca çoğalır, bulundukları doğaya/topluma zarar verir. Köygöçerten bu niteliksizliklerinin farkında değildir. Deve bile devedikeni ile Köygöçerten arasında bir ayrım yapmak zorundadır. Kendisi için neyin yararlı neyin zararlı olacağını bilen deve bile Cirsium arvenseden bir üst basamaktadır. Oysa Köygöçerten topluma/doğaya zarar verdiğinin bilincinde değildir.

Bilinç sözcüklerde ‘… olup biteni tanıma, algılama, kavrama, fark etme yetisi’, ‘algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak’ oluşması olarak tanımlanır. Köygöçertende bilinç olmadığı için çevreyi görmezden gelir, çevrede olup biteni tanıma, doğru olarak algılama, anlama, yorumla yeteneğinden yoksundur. Çevreye ve topluma verdiği zararı, kendinin gereksizliğini fark edememektedir. Köygöçerten bilinçsizce çoğalarak, diğer varlıklara baskı uygulayarak onların yaşama olanaklarını ellerinden alırlar.

Wilhelm Reich, Dinle Küçük Adam yapıtında şunları söyler: “Bu böyle gelmiştir; ancak böyle gitmemelidir. İnsanın içindeki ‘yaşamı temsil eden şey’in korunma ve gelişmesi  (…) zamanı gelmiştir; insan, hakikatlere korkmadan tutunduğu sürece katı davranmakla doğallığını yitirecek değildir. (…) Kitlenin bir parçası haline gelen bireyde bulunan coşkusal vebanın mikroplarına karşı yalnızca tek bir panzehir vardır: bireyin, kendi içinde bulunan ‘yaşamı temsil eden şey’in canlılığını duyması. Bu ‘yaşamı temsil eden şey’, güç elde etmeyi değil, gücün insan yaşamında oynaması gereken rolü üstlenmesini ister. İnsan yaşamı, sevgi, çalışma ve bilgiden oluşan üç temel direk üzerine kurulmuştur.”

Oktay Rıfat da, Metin Eloğlu’na adadığı “Az Gelişmiş” şiirinde şunları yazar:

Geri kalmak, bilimde, sanatta; yapraksız,
Çiçeksiz bahar gününde; acılı yıldız
Taşımak alında.

Geri kalmak, toprağın düşmesi sabanla;
Çeliği kâğıt gibi doğramak dururken,
Ütülmek zamana.

Geri kalmak, gömülü dinsel kovuklarda,
Eli böğründe, aç açına, sele karşı,
Ele güne karşı.

Geri kalmak, çakaldan korkar gibi korkmak
İnsandan, insanla kardeş olmak dururken,
Yılana sarılmak.

Geri kalmak, bilisiz, bilinçsiz ve bitli,
Sıkışmak yay gibi, karanlık cenderede:
Boşanmak o hızla.

Devenin zevki bir yana, Köygöçertenlerin tarımsal alanları/doğayı/toplumu tehdit etmesine engel olunması için tarımbilimcilerimize çok iş düşmektedir. Tarımbilimcilerimiz Wilhelm Reich’ın ‘yaşamı temsil eden şey’i korunmak ve geliştirmek için çaba harcamaları gerekir. Oktay Rıfat’ın şiirinin ilk dizesindeki gibi ‘Geri kalmak, bilimde, sanatta’ ve tarımda çağımıza yakışmaz.

Bütün tarımbilimciler birleşiniz!

Halit Payza
Ggerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler